Hüseyin Aykol
Yazı Dizisi-1
Halkların sesi olmayı amaçlayan Halk Gerçeği’nin yayınlanmasının üzerinden 30 yıl, özgür basın geleneğinin başlangıcı olarak kabul edilen Kürdistan Gazetesi’nin yayına başlamasının üzerinden 123 yıl geçti
Mîqdad Mîdhed Bedirxan tarafından, 22 Nisan 1898’de Kahire’de basılan ilk Kürtçe gazete olan Kürdistan Gazetesi’nin yayın hayatına başlamasının üzerinden 123 yıl geçti. 1973 yılından beri her yıl 22 Nisan Kürt Gazeteciler Günü olarak kutlanıyor. Özgür basın geleneği için bir diğer milat ise 90’lı yıllar oldu.
Türkiye’de toplumsal muhalefet, 1990 yılında 12 Eylül faşist cuntasının kalıntılarını temizlemeye çalışıyordu. Kürt halkı ve emekçiler başını kaldırmaya kitlesel olarak başladılar. Sovyetler Birliği’nde reel sosyalizmin çözülmesiyle, SSCB dağılırken; Almanyalar birleşti. Öte yandan, Lübnan’daki iç savaşın sona ermesiyle Ortadoğu’da henüz bir nefes alınmıştı ki, Saddam Hüseyin’in Kuveyt’i işgaliyle bölgede yeni bir savaşa kapı aralandı.
90 yılının başı
İşte böylesi bir siyasi atmosferde Halk Gerçeği gazetesi için 1990 yılının ilk haftalarında başlatılan çalışmaları nisan ayı itibarıyla yoğunlaştırdık. Devrimci Birlik’te bir araya gelen örgütlerin legal yansımaları durumundaki 5-6 dergiden gelen temsilciler olarak, İstanbul-Cağaloğlu’nda bir büroda çalışmaya başladık.
Editörler
Haftalık gazeteyi çıkarmak üzere önce “imc” isimli bir şirket kuruldu. Gazetenin imtiyaz sahipliğini İsmet Ateş, yazı işleri müdürlüğünü İsmail Safter üslenirken; siyasi çevrelerin gönderdiği kişiler editör oldular. Gazetenin künyesinde de belirtildiği üzere editörlerin isimleri şöyleydi: Hüseyin Aykol, Nesrin Ulu, Yıldırım Bilgen, Zeki Albayrak ve Gürcan Çilesiz…
Gazetenin avukatları
Adı geçen editörler, gazetenin künyesine yazıldı. Gazetenin ortaklarından üçü (İsmet Ateş, Zübeyir Aydar ve Serhat Bucak) avukat olmasına rağmen hukuki mücadelenin zorlu geçeceği beklentisiyle hukuk danışmanı olan avukatların isimleri de künyeye konuldu.
Cağaloğlu bürosu
Gazetenin hazırlanacağı yer, Melsa Yayınları’nın Cağaloğlu’ndaki “Diz Basın Yayın” isimli bürosu idi. Halk Gerçeği çalışması başlayınca, hemen onun üst katındaki daire kiralandı ve çalışma oraya taşındı.
Editörler olarak sayfaları paylaştık. Çıkacak sayı için yazılar-haberler yazılmaya başlandı. Diğer editörler, daha önce gazete-dergi çıkarmış kişiler olmadığı gibi, zamanının tamamını buraya ayırmıyorlardı.
Tabloid boy
Matbaa ve dağıtım sözleşmesi imzalandı. İlk sayı için gerekli olan para tedarik edildi. Gazeteyi bir an önce hazırlayıp, baskıya göndermemiz gerekiyordu artık. Gazeteyi tabloid boy yayınlamaya karar verdik. İlk sayı 22 Nisan 1990 günü çıkmak üzere hazırlıklarımızı yoğunlaştırdık. O kadar ‘ortak’ bir gazete yapıyoruz ki, neredeyse her editör kendi sayfasına kendi çıkış yazısını yazmıştı. Sayfaları herhalde kendi kurtarılmış bölgemiz olarak görüyorduk! Bu arada, 9 Nisan günü çıkan 413 sayılı Kanun Hükmünde Kararname gündeme bomba gibi düştü.
Süper vali ve sansür
Bu kararname, Olağanüstü Hal Valisi’ne sansür ve sürgün yetkisi veriyordu. Çok büyük yetkilere sahip olduğu için “Süper Vali” denilen OHAL Valisi, isterse bir gazete-dergiyi Bölge’ye sokmuyor; istediği kişiyi Bölge’den sürgün edebiliyor; matbaaya el koyabiliyordu. İşte bu yüzden, sosyalist dergiler, kendilerini basacak matbaa bulamaz oldu.
‘Basamayız’
Nihayet gazetenin ilk sayısı hazırlandı. Aydınger çıkışlarını aldık ve Hürriyet’in matbaasına gittik. “Basamayız” diyorlar. 413 sayılı KHK var, çünkü. İyi ama sözleşmemiz var. “Sözleşme 413’ten önceydi” deniliyor. Hayır dava açsak, ne olacak? Peki, diyoruz; dağıtım anlaşmamız ne olacak? “Onda sorun yok” diyorlar. “Gazetenizi bastırabilirseniz, biz dağıtırız” diyorlar. 413 ona karışmıyor çünkü.
Matbaa bulundu
Elimizde aydıngerler, matbaaları dolaşıyoruz. Kimse yanaşmıyor. Matbaalarına el konulabilir diye korkuyorlar. Haftanın ilk üç günü matbaa bulamıyoruz. Dördüncü gün Ramazan Bayramı başlıyor. Büroda Diz Basın sorumlusu ile ben varız. Emin Karaca geliyor ve “Ben bir matbaa biliyorum, belki basar” diyor. Oraya gidiyoruz. Bingo! Gazeteyi basmayı kabul ediyorlar.
Matbaa büyük bir matbaa. Sahibi Tercüman gazetesinin sahibi Kemal Ilıcak’ın kardeşi. Sağcı biri yani. “Ben basarım” diyor. “Ama parayı peşin alırım.” Tamam, diyoruz. Peki ne kadar? Söylediği fiyat aslında çok pahalı. Başka çare yok, kabul ediyoruz. Aydıngerleri alıyorum. Matbaa, Cağaloğlu’ndan iki saat uzaklıkta. 50 bin gazete basılıyor ve kamyonete yükleniyor. Hürriyet’in yolunu tutuyorum. 50 bin gazeteyi tek başına indiriyorum. Gece olmuş ve ben evime nasıl döndüm; hiç hatırlamıyorum.
Halk Gerçeği 22 Nisan ile 24 Haziran 1990 günleri arasında 9 sayı yayınlandı. Dokuz sayıdan üçü (5, 6 ve 9. sayıları) toplatıldı. 10. sayının hazırlığını yaparken, yazı işleri müdürümüz İsmail Safter, 22 Haziran 1990 günü Devlet Güvenlik Mahkemesi’nce tutuklandı. Hemen yeni bir yazı işleri müdürü bulduk: İzzet Aslanbay…
Yeni Halk Gerçeği
Bunun üzerine, isim değiştirerek devam kararı aldık. Böylece Yeni Halk Gerçeği çalışmalarına başladık. Ancak Halk Gerçeği’nin DGM’ce kapatılmasının verdiği korkuyla Hürriyet’in dağıtım şirketi dağıtmayı reddediyor; Hürriyet’in dağıtmadığı bir gazeteyi Ilıcak Matbaası da basmayı kabul etmiyor. Uzun uğraşlar sonunda bir matbaa bulduk ve Yeni Halk Gerçeği’nin ilk sayısı 26 Ağustos 1990 günü yayınlandı. Gazetenin sahibi ve yazı işleri müdürü İzzet Aslanbay idi. Genel Yayın Danışmanı olarak da Günay Aslan. Yeni Halk Gerçeği, elden dağıtıldığı için ciddi bir tiraj alamadı. Gazetenin 3. sayısı 16 Eylül 1990 günü yayınlandıktan sonra matbaa basmaktan vazgeçti. Başka bir matbaa da bulamadık ve 4. sayıyı fotokopi olarak basarak durumu protesto ettik.
Halkların birleşik mücadelesinin sesi olmak üzere 12 hafta yayınladığımız Halk Gerçeği ve Yeni Halk Gerçeği gazetelerimiz, umduğumuz ilgiyi gördüğü söylenemese de sonraki yıllarda çıkaracağımız gazeteler için sağladığı büyük birikimle tarihteki yerini almış oldu…