Hüseyin Deniz
Türkiye gözlerini açmış organize suç örgütü oluşturmaktan hüküm giymiş Sedat Peker’in henüz son bulmayan iddialarını dinliyor. Birçoğu yenilir yutulur türden olmayan suçlamalar, olaylar ihbarlar, itiraflar, cinayetler, isimler…
Odağında mevcut iktidarın İçişleri Bakanı, 90’ların eski emniyet genel müdürü ve İçişleri Bakanı, eski Özel Harp Dairesi Başkanı, gazeteciler, onların çocukları, kaçakçılık ve uyuşturucu organizasyonu liderleri var.
Peker’in suçlamaları, İçişleri Bakanı Soylu tarafından yalanlansa da eski istihbaratçı, MİT yöneticileri tarafından ciddiye alınması gereken iddialar olarak değerlendiriliyor.
Bunlara son olarak eski Başbakan Binali Yıldırım’ın oğlu dahil edildi. Beklenmedik bir şekilde Binali Yıldırım, tabiri caiz ise topa girdi ve söylenenleri yalanlarken, oğlunun pandemiye karşı destek amaçlı Venezuella’ya gittiğini söyledi.
Bu sözlerin yankıları daha bitmeden İçişleri Bakanı’nın önceki gün Haber Türk’te gazetecilerin sorularına verdiği yanıtlar izledi.
Gerek Yıldırım gerekse Soylu’nun açıklamalarının tatmin etmediği, kamuoyundan gelen reaksiyonlarla ortaya çıktı.
Tüm bu süreçte iktidar ortağı AKP ve MHP’nin dikkat çeken sessizliği salı günü bozuldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, hem Soylu’ya hem de Yıldırım’a destek verdi.
Ortalık buz kesildi. Ama bu beklenmedik bir tutumdan değil, aksine böyle olacağına dair yüksek beklentinin doğrulanmasından. Dahası bu son gelişmeye karşın şimdiye kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan övgüyle bahseden Peker’in nasıl bir tepki vereceği?
Bu tepki bize aynı zamanda safların yeniden karılıp karılmayacağını ya da pazarlığın karşıtlaşmaya varacak şekilde keskin bir yarılmayla mı yoksa bu keskinlik görüntüsü altında yeni bir uzlaşmayla son bulup bulmayacağını gösterecek.
Aynen FETÖ meselesinde olduğu üzere yeni bir ekonomik “çökme” operasyonlarına gidilip gidilmeyeceği de belli olacak.
Bu seferki çatışma, “tek devlet, tek millet, tek vatan” tarafları içinde gerçekleşeceği için “milletin bekası” ajitasyonu ile sonuca gitmek de mümkün gözükmüyor. “Türk-İslam sentezcileri” büyük bir güç savaşında karşı karşıya gelecekler.
Bu son gelişme, “çökmeler” olarak ad verilen mafyatik güç dengelerine dayalı ekonomik paylaşımın geleceğini de belirleyecek. Susurluk’u aşan iddiaların akamete uğratılması toplumda ortaya atılan iddiaların gerçek olma ihtimalini güçlendirirken, bu son gelişme, 90’ların deyimiyle “çekilecek tuğlanın” tüm iktidarı altında bırakma tehlikesinin varlığını işaret ediyor.
Bu seferki tuğlayı elinde tutan kişi olarak toplumun karşısına çıkan isim ise Soylu oldu. Bunun en açık örneği, Soylu’nun bir milletvekilinin Peker’den 10 bin dolar para aldığını vs. duruma değinirken kullandığı sözcüktür: daha ötesi var…