Hüseyin Deniz
Sedat Peker’in “oyunu bozan” belgesel videoları izleyici rekorları kırıyor. Devletin 90’lardaki derin milliyetçi çeteleşmesinin 2020’deki “iç çamaşırlarını” ortaya seriyor.
“Türk-İslam devleti yürüyüşünün”! ikinci kez derin bir çeteleşmeye evrilmesi sürecinde oyun dışına itilmenin yol açtığı kırılma ve reaksiyonun nereye ve hangi sona evrileceği henüz bilinmiyor.
Kısa bir ifade ile “Nisan ayı için verilen sözün (ne ise?)” yerine getirilmemesi, aldatılması en çok da evine yapılan operasyonun Peker’de yol açtığı travmanın şiddeti sürüyor. Peker’in evine yapılan operasyon tarzının en alasının muhaliflerin evlerine defalarca yapıldığı kaç kez basına yansıdı bilen var mı? Peker, zamane kabadayılarının namus anlayışı üzerinden AKP iktidarına ve Soylu’ya vuruyor! Kadınların ahı tuttu!
Peşi sıra Süleyman Soylu’nun en son açıklamaları geldi! Dinleyen dumura uğradı; “Karısının iç çamaşırına sığınan acizler” ifadesi sosyal medyada ar damarının çatlamasına vesile oldu. Büyük bir tepki aldı. Kadınlar bir kez daha şiddete maruz kaldı. Millet buna odaklanırken, başka şok edici şeyler söyledi: “Bursa’da Köfteci Yusuf’a çökenleri paketledik” dedi. Ama, Yalıkavak Marina’nın başına “çökenler”den bahsetmedi. (Sahi Köfteci Yusuf meselesi niye bu kadar önemli oldu?) Yine çok konuşulacak bir şey söyledi: “5 yıl önce çocuklarını AVM’ye gönderebiliyor muydunuz? Türkiye’de her gün bir patlama vardı.” Acaba 5 yıl önce de AKP iktidarda değil miydi? Soylu, “her şeyi ben başardım” mı diyor? AKP ne der acaba? Acayip bir sessizlik! Bu başarı ise, Köfteci Yusuf ile Marina’ya çökmeler nasıl oldu?
Bu Köfteci Yusuf iması, gerçekte bize Peker’in işaret ettiği “çökme” eyleminin sadece bir Marinayla da sınırlı olmadığını vardırıyor. Bu ilk etapta bizi FETÖ operasyonlarında el konulan bini aşkın işletmenin, kuruluşun kimlere ve nasıl verildiği sorusuyla baş başa bırakıyor. Mehmet Ağar, Yalıkavak Marinası’na “çöktüyse” diğerlerine kim çöktü? Trilyonluk kuruluşlar ile devasa mülkiyet kimlerin eline ve nasıl geçti. Bu el değiştirmelerden kim nemalandı, Gerçekten şeffaf ihalelerle mi yapıldı?
Görünen o ki, Devlet bir kez daha 93 konseptiyle “Kürt sorunu yoktur”a başvurur iken, mafyatik kirli işlere “gömülmüş” buldu. Toplumda şahlandırılan milliyetçi kampanya, Kürt kimliğine yönelik artan baskı ve saldırılar, devlet içindeki çeteleşme ve kirlenme sahneleri, uyuşturucu meselesi vs. oldukça bilindik 90’ları hatırlatıyor. Birileri milyar dolarlar, milyon dolarlar ile gündeme gelirken, son bir yılda yüzü aşkın yeni milyonerler oluşurken, karşı tarafta binlerce esnaf, çiftçi iflas edip yoksul sınıfına dahil oldu. Yetmedi onlarca kişi parasızlıktan intihar etti. Pandemi sürecinde verilen nakit yardımlar 10 milyar TL olurken, son dört ayda ödenen faiz gideri 67 milyar TL’yi buldu. Kürt meselesinin zorla bastırılması sadece kirletmiyor, yoksullaştırıyor, intihara sürüklüyor.