Hüseyin Deniz
Tam da kervanı yola düzüp, dolar kuruna da boyun eğdirdi derken, Merkez Bankası (MB) Başkanı Naci Ağbal, üç satırlık bir yazı ile görevden ayrıldığını bildirdi. Bir önceki faizi artırdı, ondan sonraki faizi düşürdü, bu ise faizi artırdı diye gitti. Etti etmesine de işler yolundayken neden gittiğinin/çekildiğinin açıklaması yok. Acaba faizi iki puan daha arttırdı, bunun sonucu olarak dolar kuru çok düştü ve birileri çok zarar gördü de ondan mı? Yoksa birilerinin piyasadan dolar toplamasından kaynaklı mı bu gidiş?
Yeni Şafak gazetesi, MB’nın yüzde 17 olan politika faizini 200 baz puan artırarak yüzde 19’a çıkartmasını neden “operasyon çekmek” olarak niteleyip, tepki gösterdi? Tam da Merkez Bankası eski başkanları, “Ağbal doğru iş yaptı” derken. Bunlar olurken, gazeteci Emin Çapa, Ağbal’ın istifasından önceki üç günde piyasadan 841 milyon doların toplandığına dikkat çekti. Az buz değil. Kim topladı? HKP, dolar operasyonlarını yargıya taşıdı! Faili bulunur mu sizce? Ama asıl soru Aralık 2020 sonu 8.95’e kadar yükselen dolar kurunun, iki ay içinde 7.04’e kadar inmesi ve de birkaç gün içinde yeniden eski seviyeye doğru hızla yol almasının nasıl başarıldığıdır?
Bu Türkiye’deki politika yapıcılarının ve karar vericilerin ne düzeyde birbiriyle çelişkili kararlar alabildiğinin bir başka izahı oluyor. Aynı zamanda istikrarsızlığın da… Aynen İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek ya da AİHM kararlarını uygulamamak gibi. Bu olayda ekonomi mi politikaya operasyon çekti yoksa politika mı ekonomiye operasyon çekti henüz bilinmiyor. Belki de iktidar içindeki güç dengelerinin iç içe operasyonu. Ancak operasyon çekilen asıl kesimin halkın cebi olduğu açık. Bu iniş çıkışın ekonomiye getirdiği yükün doğrudan vergi verenlerin sırtına yükleneceği kesin.
Direksiyona şoför dayanmıyor…
Merkez Bankası 20 ayda 4 başkan eskiterek tarihe geçti. Onu ikinci sırada TÜİK İzliyor. Sadece iki ay içinde üç genel müdür değişti. Yaptığı hesaplamalar nedeniyle kritik bir öneme sahip olan, özellikle enflasyon ve işsizlik oranları nedeniyle büyük bir güvensizlik duyulan TÜİK’te 21 Şubat’ta Cahit Şirin görevden alınmış yerine Ahmet Şirin Dosdoğru atınmıştı. Onun da görevi ancak iki haftaya yetti. Ardından Said Erdal Dinçer Başkanlık koltuğuna oturdu. Bu İstatistik kurumunun başına gelen pişmiş tavuğun başına gelmedi.
Dosdoğru’nun TÜİK’e güveni yeniden sağlamak için uğraşıp kurduğu danışma kurulu da yeni müdürle lağvedildi. Flaş istifaların arasında Ekim 2019’dan bu yana Borsa İstanbul (BİST) Genel Müdürlüğü görevini yürüten Hakan Atilla’nın 8 Mart’ta resmileşen istifası var. Son flaş gelişme Ziraat Bankası Genel Müdürü Hüseyin Aydın’ın görevi bırakması oldu. Gerekçe sağlık sorunları. Ziraat Bankası, son olarak Virgin Adaları’nda kurulan bir şirkete verilen 1.6 milyar dolarlık kredi ile gündeme gelmişti. Banka Turkcell’in çoğunluk hisselerinin Türkiye’de kalması için Çukurova Holding’e 1 milyar 636 milyon dolar para verildiğini açıklamış, Turkcell ise bu paranın kendilerine verilmediğini duyurmuştu.
AKP hükümetinin amiral gemisi olarak nitelendirilen Türkiye Varlık Fonu Genel Müdürü Zafer Sönmez de gitti. Yerine Salim Arda Ermut getirildi. Onu Vakıfbank Genel Yönetim Kurulu Başkanı Abdülkadir Aksu’nun yönetim kurulu başkanlığından istifası ile yönetim kurulu üyeliği büyük tepki ve eleştirilere yol açan eski güreşçi Hamza Yerlikaya’nın Vakıf genel kurulundan bir gün önce görevden alınması izledi. Basında yer alan haberlere göre, yeni görev alanlar eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın yakınındaki isimler imiş! Tüm bu gelişmeler iktidar içindeki kapışmanın dolara paralel seyrini gösteriyor. Zaten yönetim böyle olmazsa dolar da böyle zıp zıp zıplayıp durabilir mi? Tüm bunları seyreden biri bu ekonomiye güven duyabilir mi? Ama burası Türkiye, iktidarın kendi içinde bile birbirine güveni kalmamışken, TÜİK’in yaptırdığı araştırmaya göre, Güven Endeksi Mart’ta artmış nedense?
Bu bina artık başkanların korkulu rüyası…
Yeni önlemler ve geçim korkusu
Covid-19 yeniden atağa geçti. Pandemi uzuyor. Belirsizliğe yapışmış geçinme korkusu kol geziyor. Esnaf, özellikle kafe, kıraathane, lokanta vb. yerler için yeni bir kritik dönem başladı. Yüzde 50 kapasite uygulaması, yeni iflasları beraberinde getirecek gibi? Ya çalışanlar? İşsizlik Fonu’nda 98.2 milyar olmasına rağmen kısa çalışma ödeneği 31 Mart itibariyle -az bir kesim yararlanmış olsa da- sonlandırıldı. Buna son veriliyor ama, büyük yük getiren dövizle yap sat anlaşmalarına son verilmiyor. Yap işlet düzeneğiyle bir takım şirketlerin cebine fazladan konulan para binlerce işsize çare olabilirdi. Bunun somut örneği Adana. Belediye Başkanı Zeydan Karalar, dolarla borçlanmanın acı reçetesini açıkladı. Karalar, “Metro borcu için her ay 30-35 milyon TL ödedik. Buna rağmen borcumuz arttı.” 31 Mart 2019’da dolar 5 lira 63 kuruşken, bugün kur 8 lira 33 kuruş. Arada dolar başına 3 TL’lik bir fark var. Aynen Gezi Parkı gelirinin İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden alınıp bir vakfa verilmesi gibi…