30 Temmuz günü, Konya’nın Meram ilçesinde yaşayan Dedeoğlu ailesinin evine silahlı yapılan baskında yedi aile ferdi katledildi. Katledilenler Yaşar Dedeoğlu, Serap Dedeoğlu, Barış Dedeoğlu, Serpil Dedeoğlu, İpek Dedeoğlu, Metin Dedeoğlu ve Sibel Dedeoğlu’dur. Dedeoğlu ailesi Karslı Kürt bir ailedir. Yirmi yılı aşkın bir süredir Meram’da yaşıyor. Daha öncede çeşitli kereler aile saldırıya uğramıştır. En son mayıs ayı içinde 50-60 kişinin saldırısına uğruyor, yedi kişi yaralanıyor. Gerek polis gerekse mahkemeler ciddiye alınabilecek, caydırıcı olabilecek tedbirler almıyor. Tersi saldırganlara güvenlik veriliyor, Dedeoğlu ailesine karşı sözde korunsunlar diye. Dedeoğlu ailesi kendi tedbirlerini kendileri almaya çalışıyor. En azından saldırı olduğunda kayda alınsın diye evlerine kamera takıyor. Bu kameralar sonucu katliam belgeleniyor.
Aile avukatı gerçeğe ilişkin yaptığı açıklamalardan dolayı uyarılıyor. “Irkçı saldırı deme, aile husumetidir de” diye uyarılıyor. Yine aile üyeleri hem katliam öncesi hem sonrası yaptıkları açıklamalarda; “Kürt olduklarından sürekli sizi burada yaşatmayacağız”, demektedirler.
Katliamın hemen ardından İçişleri Bakanı ve diğer yetkililer yaptıkları açıklamalarla “saldırı ırkçı bir saldırı değil, aileler arası husumetten kaynaklanmıştır”, dediler. Bu açıklamaların saldırının özünü, gerçeğini saklama, sıradanlaştırma, normalleştirme amaçlı olduğu açık.
Kısa bir zaman kesitinde Kürtlere yapılan saldırılardan bazılar bile ırkçı saldırıları kanıtlar niteliktedir. 21 Temmuz günü yine Konya Meram’da Dal ailesine 60 dolayında kişi saldırdı ve Hakim Dal katledildi. Kardeşi Hamit Dal yaptığı açıklamada, “saldırının Kürt oldukları gerekçesiyle yaşandığını” söyledi ve ekledi: “Biz Kürt olduğumuz için bizi istemiyorlardı. Bize, ‘buraları satıp gideceksiniz’ diyorlardı’”. 20 Temmuz’da, Afyon’da Kürt işçilere saldırı yapıldı. Yine orman yangıları gerekçe yapılarak yol kesip kimlik kontrolleri yapıldı. Kimliklere ve araba plakalarına bakarak Kürtler tespit edilmeye çalışıldı. Bulunan Kürtler tehdit edildi.
Bunlara HDP binalarına yapılan saldırılar da eklendiğinde bir hedefe dönük saldırıların sistematik bir hal aldığı görülüyor. Hedefin de Kürtler olduğu ortada. “Çökertme” adı altında sürdürülen saldırılar sonuç vermedi. Kürt özgürlük bilinci ve demokratik bir gelecek yaratma direnişi milim geri adım atmadı. Son gelişmeler inisiyatifi tersine döndürdü, egemenleri inisiyatif kaybına sürükledi. Devlet çürüyor, güçsüzleşiyor. Hal böyle olunca ırkçılığı kitleselleştirme adımları atılıyor. Son Ankara Altındağ’da göçmenlere yapılanlar Kürtlere yapılan ırkçı saldırılardan bağımsız değildir. Batıda Kürt nüfusunun az olduğu yerlerde saldırılar öncelenerek Kürtlere mesaj verilmek isteniyor. “Özgürlükte ısrar ederseniz sizin de başınıza bunlar gelir” denilmek isteniyor adeta.
Başta demokrasi güçleri olmak üzere Kürtler öncelikle ırkçı saldırılar karşısında daha uyanık ve bilinçli davranmak durumundadır. Oyunlara gelmeden demokratik tedbirler alma, etkili protesto haklarını kullanabilmelidir. Yaşananlar bir Kürt avıdır. Bu bilincin oluşumu halinde saldırılar boşa çıkarılabilir, demokratik ve özgür bir yaşama ulaşılabilir. Bu hedefin yaklaştığını belirtmek yerinde olur.