Yirmi yıl sonra, ABD öncülüğündeki koalisyon gücü hızla Afganistan’ı terk ediyor. Afgan yönetimi çöktü ve Taliban yönetime el koydu. Dünya kaçışı temel gündem haline getirdi. Envai türlü analiz yapılıyor. Değerlendirmelerde öne çıkan görüş; ABD’nin Taliban’la anlaştığı, yeni hesap ve planlarının olduğu şeklindedir.
Nedense ABD’nin yenilgisi görülemiyor. Ezberlerden kurtularak, çözümlemeler yapma gereği olduğu açıktır. Öcalan, ‘dünya kapitalist sisteminin krizde olduğu, dünyayı yönetemez hale geldiği ve bir kaos aralığının yaşandığını’ belirtiyor. Bu çözümlemenin üzerinde özenle durmak, anlamak, anlamlandırma elzemdir. ABD Afganistan’da yenildi, hem de kötü yenildi. Arkasına bakmadan da gidiyor. O kadar modern savaş tekniğine, olanağa nazaran neden yenildi? Hem de çağın çok gerisinde kalmış, kadın ve insanlık düşmanı bir güç karşısında kaybetti, ABD.
ABD yenilgisi, özünde kapitalist modernite güçlerinin yenilgisidir. Yine şu gerçeğin altını da çizmek yerinde olur: Sonucu belirleyen modern savaş araçları, maddi olanaklar değil, toplumsal sorunları çözebilecek modellerdir. Taliban ise çözüm modeli olduğu için başarmadı, ABD’nin modeli olmadığı için başardı. Taliban düşünce ve yaşam olarak 1400 yıl öncesinin de gerisindedir. Arkaik bir yapı. Ancak ABD ve kapitalizmin ulus-devlet modeline nazaran Taliban’ın geri düşüncesi Afganlara daha fazla hitap etti.
ABD’nin Afganistan’dan çekilmesinin ardında yeni planları var mı, yok mu soruları üzerinde yoğunlaşmak fazla anlamlı değildir. Ortada bir yenilgi var, neden gerçekleşti? Bu soruya cevap aramak, ortaya çıkabilecek yeni opsiyonlara uygun tutum ve tavır geliştirmek çok daha anlamlı ve sonuç alıcıdır.
Bölgemizde yüzyıl önce emperyalizmin şiddet temelinde kurduğu ulus-devlet sistemi günümüze kadar yaşayabildi. ABD liderliğindeki koalisyon yirmi yılda iki buçuk trilyonluk parasal harcamaya, en modern savaş teknolojisine rağmen savaşı kaybetti. Buna ilişkin yığınla neden sıralanabilir. Ancak yenilginin can alıcı noktası, iflas eden ulus-devlet sistemi ve onun modernist yaşamıdır. Bunun özünde de yaşanan zihinsel, mantıksal pozitivist felsefedir. Şayet Afganistan’da modernist yaşam ve felsefeden kopmuş, onun dışında tarihsel toplum yaşamını, işleyişini anlayan ve anlamlandıran güçler örgütlü olsaydı; bu “zafer” onların olacaktı. Özgür ve demokratik bir Afganistan’ı özgürleştirmiş olurlardı. Olmadıklarından, şimdilik Afgan halkları Taliban’ın koyu karanlığına teslim edildi!
Çıkarılması gereken diğer temel bir sonuç da sistem güçlerinin devasa bütçeleri ve en modern silahları sonucu belirlemiyor. Asıl olan toplumsal hakikati esas alan, demokratik modernite güçleri ile devletçi güçler arasında binlerce yıldır sürüp gelen mücadelenin halklar lehine sonuçlanacağına inanma, umutsuzluk ve moralsizliğe girmeden her şart altında direnebilmektir. Sonucu hakikat için direnenler belirleyecektir.
Afgan halkı da Taliban karşısında bunu gerçekleştirecektir. Daha şimdiden Taliban gericiliğine karşı başta kadınlar olmak üzere silah kaldıranların resimleri düşmeye başladı. ABD’nin yenilgisi, Afganlıların orta ve uzun vadede önünü açmıştır. Zira emperyalizm gericiliği ile Taliban gericiliği arasına sıkıştırılmıştı Afganlar, önünü göremez hale getirilmişlerdi. Gericilik, önemli oranda teke düştü. Hakikatin ufku açıldı.