HDP tutum belgesini açıklaması üzerine tartışmalar yoğunlaştı. Başta Kürt sorunu olmak üzere söylemler, tavır belirlemeler arttı. İktidar cenahı “Kürt sorunu yok” diye bir söylem tutturmaya çalışırken, muhalefet utangaçta olsa olumlu yaklaşmaya çalıştı.
Kürt sorununa ilişkin son tartışmalar; bir yanıyla Türkiye’nin iç siyasal durumuyla ilgili olurken diğer yanıyla başta Suriye olmak üzere Ortadoğu’da yeniden kurulan dengelerle ilgidir. Erdoğan’ın son ABD ziyareti, hemen ardında Putin’le görüşmesi; yaptığı açıklamalar gidişatın yönünü belirlemede epey veri sunmaktadır. Yani tutum belgesi üzerinde yapılan tartışmaları sadece seçimlere bağlamak, algılamak ve değerlendirmek eksik kalacaktır. Daha geniş zeminde süren denge arayışlarının içteki yansımaları görülmelidir. Aksi halde sığlıklara yol açar ve istenmeyen sonuçları yaratma potansiyeli taşır.
Tutum belgesinin en önemli sonucu; seçimlerde HDP’nin muhalefet adayına oy vermeyi mutlak bir durum görme, aksi durumu suçmuş gibi kamuoyu oluşturmanın önüne geçmeye çalışılmasıdır. HDP’nin çaresiz olmadığı ve misyonunu hatırlatılması önemlidir. HDP özgünlüğü olan bir misyon partisidir. Ağırlığı ve belirleyiciliği buradan geliyor. Sistem kurallarına göre kurulmuş, ama toplumsal meşruiyeti güçlü olan bir yapıdır. Kürt toplumsal sorununu çözmeyi hedeflemeyi başa koyan ve Türkiye’de sistem dışına itilen, yok sayılan bütün toplumsal sorunların çözümünü amaçlamaktadır. Bu anlamda yasallığın yanı sıra meşruiyeti güçlü olan tek partidir, HDP. Tutum belgesi öncelikle bunun altını çiziyor.
Belgede kimi eksiklikler vurgulanabilir. Onlar daha çokta çizilen çerçeve çizgilerinde kimi belirsizlikler, yuvarlamalar, uçlar açıklığının fazla oluşudur, denebilir. Yine sayılan on bir başlığa inanç ve eğitim başlıkları da eklenebilirdi. Daha farklı eksiklikler de söylenebilir. Ancak onları fazla önemseme, öne çıkarma doğru olmaz. Zamanla giderilebilir. Önemli olan net bir tutumun ortaya konulmuş olmasıdır. Yine cumhur ve millet ittifaklarından birinde yer almama tespiti önemlidir. Üçüncü yolu inşa etme yöneliminin net vurgulanması asıl önemli olandır. Bu iki iktidar bloklaşmasının Türkiye’nin önünü tıkayan iki eğilim oluşları hesabıyla, onlarla taktik kimi ilişki, tutumlar geliştirilebilir. O da belirtilmiştir. Onların da ilkeler temelinde olabileceği vurgulanmıştır. Yani, “millet ittifakına oy vermek mecburiyetindedir” algısı kaldırılmıştır.
Yine tutum belgesinin salt seçimlere dönük algılanması da eksik kalır. Belgeden de görüldüğü gibi, demokrasi ittifakının inşasını esas çalışma olarak önüne koymuştur, HDP. Önemli diğer bir nokta da, aşırı merkezileşen devlet yönetimini yerele dönük yayma, çoğu şeyin çözümünü kolaylaştıracaktır. Müzakereci bir devlet sisteminin önünü açar, bu. Ve yerel dinamiklerin inisiyatif alanını genişletir.
İktidar eğilimi merkezileşmeyle yereli kendine göre dikey yapılandırarak idare etmek ister. Ama yerel kendi tarihsel mecrası içinde akar. O yüzden yerelle merkezileşen iktidar arasında hep çatışma yaşanır. Bu durum demokratik ve özgür yaşamı daima budar. Hayat köyde, kasabada, kentte akıyor. Yerelleşme akan bu hayatın mecrasına göre yönlendirmesini sağlayacağından çoğullaşma; farklı mecralarda akan yerel dinamiklerin buluştuğu noktalarda kolektif yönetim mekanizmaların oluşumuna götürür ve birliğin oluşumunu sağlar. Birlik aynılıkta değil farklılıkta gereklidir.