Bütün dünya tarafından tanınır, bilinir hale geldiler. Yaşam tarzlarına, direnişlerine sempatiyle bakan çevreler çoğaldı. Özgürlük yürüyüşlerine umudu bağlayanlar her geçen gün artıyor. Egemenlerin yarattıkları kasveti sarsan, yıkılabileceklerini gösteren yürüyüşlerinden umutlanan, cesaretlenenler çoğalıyor
İnsan var olduğundan beri hep arayış içindedir. Nedeni yaşamın daima bir süreklilik ve döngü içinde olmasıdır. Döngü varsa ve süreklilik arz ediyorsa yaşam devam ediyor. Aksi halde bir hiçlik söz konusudur. Yaşamın temeli hiçliğin reddiyesidir. İnsan böyle var oldu.
Her insanın farklı coğrafya ve tarih içinde oluşu, farklılıkların ortaya çıkarmasını getirdi. İnsan olabilmek için her toplumun farklılığını tanıma, bilme ve o farklılıklar içinde birlik olmayı başarabilmektir.
Gücü ele geçiren, farklılığı ret ve inkâra gittiğinde, en başta insanlığından bir parçayı kaybediyor. Hele bu inkâr fiziki ve kültürel inkâra yönelirse tümden insanlığını kaybeder. Çünkü toplumun kuruluşu ahlak-vicdan ve politika içinde olmuştur. İnkâr ve imha saldırıları ahlak ve vicdani boşalma, politika adına demagoji sonucu insanlığını yitirmeye başlar. İnsanlığın kaybı her kötülüğün temeli olur. O insanın yapamayacağı kötülük kalmaz. İnsaf ve merhamet beklemek hayaldir.
Genelde dünyamız, özelde bölgemiz bu tehlike ile karşı karşıya gelmiştir. Yaşanan savaşlar, yoksulluk, ekolojik gibi her insani felaketin altında bu durum bulunmaktadır. Dünyanın kaymağını yiyenlerin vicdansız halleri bütün sorunları oluşturur. İnsanlık da bu girdaptan çıkmak için direnmekte ve mücadele etmektedir. Yani her şey bitti, umutsuz olmaya gerek yoktur. Zaten beş bin yıldır iyilik ve güzellik için direnenler olmasaydı; yiyici ve kıyıcılar çoktan her şeyi tüketmiş olurlardı.
En koyu gaddarlığın üzerine çökenlerin başında gelenlerden biri de Kürtlerdir. Günümüzden 50-60 yıl önce Kürtlerin esamesi okunmuyordu. Nefes alamaz hale getirilmişlerdi. Kürt yoktu. Kürtler de büyük oranda buna inandırılmıştı! Günümüzde ise neredeyse Kürtlerden söz edilmeyen gün kalmadı.
Bütün dünya tarafından tanınır, bilinir hale geldiler. Yaşam tarzlarına, direnişlerine sempatiyle bakan çevreler çoğaldı. Özgürlük yürüyüşlerine umudu bağlayanlar her geçen gün artıyor. Egemenlerin yarattıkları kasveti sarsan, yıkılabileceklerini gösteren yürüyüşlerinden umutlanan, cesaretlenenler çoğalıyor. “Ölü hale” getirilen Kürtler günümüzde diriliğin ve canlılığının örneğini oluşturuyorlar. Adeta ölü halden cesaretin, diriliğin temsilcisi ve umutsuzluğun umudu oldu. Bir zamanlar cesaretsiz, mecalsiz, nefessiz bırakılan Kürtlerin, cesaretin ve umudun nefesini yayan düzeyi yakalamaları insanlığa en ciddi katkıları oluyor.
Bu başarıya ulaşmaları kolay olmadı. Başlangıçta hiç olanakları yoktu. Fırsatlar olsa da onları değerlendirebilecek ne bilinçleri ne de cesaretleri vardı. Çok parçalanmışlardı ve umutsuz kılınmışlardı. Bilinç oluşumuyla direnme cesareti kazanmaya başladılar. Kazandıkça da umutları yükseldi; özgüven ve irade kazandıkça özneleştiler ve nesnelikten kurtuldular. Ciddiyet kazandıkça da ciddiye alındılar. Bunun için maddi ve manevi büyük bedeller ödediler, ödüyorlar. Saygın bir toplum ve birey olabilmek için gerekli ve zorunlu olandır, bu.
Kürtler üzerinde türlü hesap yapan çok çevre oluştu. Hala bu hesapların büyüğü; yeniden çıkarlarımız için Kürtleri nasıl kullanabiliriz olanıdır. Kürtler de çıkarları için hesap yapacak politik bilinci, acı deneylerle öğrendiler. Kullanmaya çalışanları kullanılabilecek düzeyi yakaladılar. Dost olanlarla nasıl dost olabileceklerinin de farkındalar. Sonuçta bütün tuzakları aşabilecek yeteneklerini geliştirdiler. Ve direnerek başarabileceklerini biliyorlar ve kazanacaklardır.