Tekrar tekrar söyleyelim: İstanbul Sözleşmesi sadece kadınları ve LGBTİ+’ları değil kız ve oğlan çocuklarının da şiddetten korunmasını öngörür. Diğer birçok insan hakları sözleşmesi ile beraber, Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’yi de göz önünde bulundurur. Yani 18 yaşına kadar tüm bireyleri çocuk olarak kabul eder ve bu sözleşmede çocuklara da yer verir.
Çocuğa Karşı Şiddeti Önlemek İçin Ortaklık Ağı’na üye pek çok örgüt İstanbul Sözleşmesi’nin “fesih edilme” kararını kabul etmediklerini belirtiyor. Çünkü bu örgütlerin de dediği gibi “Sözleşmeden çekilmek, cinsiyetler arası eşitsizliği gidermek için adım atmamak, önleyici programların geliştirilmesinin önünü tıkamak, kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet ve istismarın cezasız kalmasına sebep olmak, çocukların evlilik yoluyla istismarını kabul etmek, istismar ve şiddet sonrası destek sistemlerini sunmamak, LGBTİ+’lara yönelik nefret söylemini ve suçlarını teşvik etmek demektir.” Halbuki İstanbul Sözleşmesi;
“- Hem fiziksel, cinsel veya psikolojik şiddetin doğrudan mağduru olan çocukları hem de ebeveynleri arasında bu tür şiddete tanık olan çocukları korumayı hedefler.
– Kadınların ve gençlerin zorla evlendirilmesinin şiddet olduğunun altını çizer ve çocukların evlilik yoluyla istismar edilmesinin önlenmesine yönelik devletlerden tedbir almalarını bekler.
– Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamayı amaçlarken, devletleri toplumsal cinsiyet temelli şiddetle mücadeleye davet eder, şiddeti önleyici programların geliştirilmesi ve uygulanması için çağrıda bulunur.
-Şiddetten zarar gören çocukların ve gençlerin güvenliklerinin sağlanmasını, ihtiyaç duydukları eğitim, sağlık, ekonomik ve psiko-sosyal destek hizmetlerinin sunulmasını talep eder.
-Tüm ayrımcılık türlerini hak ihlali olarak tanımlar. Irk, din, sosyal köken, vatandaşlık ve göçmenlik durumu, cinsiyet kimliği ve cinsel yönelimi ne olursa olsun her çocuğun ayrımcılıktan korunması gerektiğini vurgular.
-Taraf devletlerin soruşturma ve adli işlemlerin tüm aşamalarında çocuk mağdur ve çocuk tanıklara özel koruma sağlamasını şart koşar.”
Sadece çocuk alanında çalışan örgütler değil… Çocuklar da İstanbul Sözleşmesi’nin öneminin farkında. İstanbul Sözleşmesi ile ilgili bir atölyede bakın çocuklar neler demişti:
“Kadın özgür bir bireydir. Hakları engellenemez. Hiçbir kadının bir erkekten geri kalır yanı yoktur. Kadınlar erkekler tüm insanlar eşittir.”
“İstanbul Sözleşmesi’ni imzalayan devletlerin kadın şiddetine ne kadar önem verdiğini biliyorum. Kadınlar, kız çocukları, oğlan çocuklarına yönelik her türlü şiddetin önlenmesi bu sözleşmeyle mümkün. İhtiyaç sahibi engelli olan bireyler daha çok şiddete maruz kalıyor bunun için önemli önlemler alınmalıdır.”
“İstanbul Sözleşmesi kadınları ele alan bir anlaşmadır. Aynı zamanda küçük kızları. Şiddeti engellemek ve eşitliği sağlamak için.”
“Sözleşme engelli kadınların özel ihtiyaçlarının karşılanmasını, yaşlı olanların huzur evlerinde ihtiyaçlarının karşılanmasını söylüyor.”
Çocuklar bu atölyede sorular da sormuştu: “Kadına cinsel şiddet gösteren şahıslar yeterli cezaları alıyor mu? Ya da cezadan sonra serbest kalan şahıs kadına tekrar zarar vermez mi? Kadın kendini bu şahıstan nasıl korur?”, “Neden adı İstanbul Sözleşmesi?”, “Toplumda neden kadınların erkeklerden daha zayıf olduğu fikri var?” gibi…
Çocuklar sorularına uluslararası mekanizmaları, yetişkinleri, babalarını, erkek arkadaşlarını sorgulayarak anlamlandırmaya çalışarak yanıt bulmuşlardı, yolları hep eşitlik ve adalet kavramına çıkmıştı. Her türlü engellemeye karşın kadın, LGBTİ+ ve çocuk hareketinin de yolu gibi. Vazgeçmiyoruz! İstanbul Sözleşmesi Bizim! İstanbul Sözleşmesi Yaşatır!