Bu topraklarda Dehaklar tükenmiyor, tükenmez de. Kawayê Hesinkar’dan çağdaş Kawa Mazlum Doğan’a binlerce yıl süren nice öncüler, nice direnişler de oldu. Sayısız Dehaklara karşı hiçbir zaman pes etmediler, etmedikleri gibi aralıksız direnişleriyle onlara fırsat da vermediler. Halk, direnişçilerinin öncülüğünde meşaleleriyle, oklarıyla, mızraklarıyla, keleşleriyle, pankartlarıyla, zafer işaretleriyle dağlarda, sokaklarda, meydanlarda öncülerinin etrafında yekvücut oldu.
Dehaklar bıkmadan usanmadan yeni entrikalar geliştirdiler, ittifaklar yaptılar, yeni oyunlar oynadılar, her türlü araç ve donanıma sahip yeni ordular kurdular, karada, havada, denizde envai türde silahlar geliştirdiler ve bunlara ek olarak zehirli gazlar, kimyasal silahları arsızca kullandılar. Silahlı direnişçiler yetmezmiş gibi, sivilleri de, yaşlıları da, çocukları da katlettiler.
Kawa ile Dehak’ın savaşı aynı zamanda iyi ile kötünün savaşıdır. Zalimin zulmüne karşı, mazlumun hak ve özgürlük mücadelesidir. Üstelik bu mücadele günümzde daha çetrefilli, öncekileriyle kıyaslanmayacak kadar daha derinlikli, daha kapsamlıdır.
Sadece direnmek yetmiyor, direnişi örgütlemek de önem arz ediyor. Zamanı zapt etmek gerekiyor. Belli bir anda yükselen bir isyan dalgasının değiştirme gücü yok artık. Aksine zamana hükmedercesine direnişi işlemek, örmek ve yaymak gerekiyor. Bunun sürdürülebilirliği için de mekanı etkili bir biçimde kullanmak icap eder. Engin, geçilmez Kürdistan dağlarının en değme teknolojiye direndiği mekanlar direnişçilerin yuvası iken, köyler, kentler, sokaklar, mahalleler sadece isyanın diyarları değil, kendini yeniden ve yeniden üretmenin sahalarıdır. Doğayı, toprakları, ülkeyi sevmek, sahiplenmek, üretken kılmak insan erkini, gücünü, değerini de arttırır. Toprağın her zerresi değerlidir, her hücresini canın bir parçası gibi görmek el emeği, alın teri, beyin gücüyle işlemek görülebilir değerlere dönüştürmek dahi emsalsiz bir direniştir.
Hele hele bilginin, tecrübenin, deneyimlerin deryasından faydalanmış bir mekanın, hükmedilen zamanın kullanımı toplumun bütün gözeneklerine sindirilmişse, üzerinde inşa edilecek özgür yaşamın yıkamayacağı surlar, bendler olamaz. Dehakların, kaleleri, sarayları, surları tuzla buz olur.
Newroz’da bir kez daha gördük. Ayrı bir çalışmaya, örgütlenmeye gerek yok. Özgürlük yanlısı her bir bireyin elinde taşıdığı bir meşale, beyninde yaktığı özgürlük sembolü ruhlara işlenmiştir. Bu yolda emekler verilmiş, bedeller ödenmiş, canlar topraklara düşmüş, ruhları filizlendirmiş. Yetmemiş, yaptıklarının hafızasını oluşturmuş, zamana hükmedercesine bilgisini, birikimini, direniş geleneğini ve metodunu yaratmış.
Artık zindanların fiziki sınırlarının hükmü yoktur. Derinleşmeyle, düşünmeyle, bilgelikle, direnişle aşılmıştır bu köhne mekanlar.
İhaların, sihaların, tankların, topların, uçakların, işkencelerin, öldürmelerin, yakmaların yıkmaların sözü geçmez bu topraklarda. Hatırlatmak lazım, hani yaktığınız köylerden dolayı ne kadar da pişmansınız. Evlerinden kaçacak dağılıp yok olacak dedikleriniz, metropollerde sizin iktidar kalelerinizi yıkıyorlar. Rantlarınıza, çıkarlarınıza, kurmak istediğiniz siyasi, idari, ekonomik sistmenize çomak sokuyorlar. İktidarınız size zehir oluyorsa köylerini yaktığınız, evlerini başlarına yıktığınız insanların ve müttefikleri emekçilerin, işçilerin direnişinden dolayıdır.
Ne kadar yasa değiştirseniz, ne kadar kanunlarınızla oynasanız, ne kadar teşkilatlarınızı yeniden yapılandırsanız nafile. Kurduğunuz meclis ve teşkilatlar sayesinde rantlar sağlayıp, çıkarlar kollarken, direnişçilerin de buna boyun eğeceğini sandınız. Hükmü kalmamıştır. Kanunlarınıza güvenip direnişçilere ait kurumları, mekanları, yasal mekanizmalarını kapatsanız da, tabelaları indirip, kapılara kilit vursanız da özgür iradeye hükmedemezsiniz.
Sizin taptıklarınız, bizim için değersizdir. Sizin nimet saydıklarınızın bizim için kıymeti harbiyesi yoktur. Sizin organizasyonlarınız uzak durulması gereken zulmün kaleleridir bizim için.
Biliyoruz, iktidarınız, paralarınız, kanunlardan ibaret koruma zırhınız, kayıtlı ve kayıtsız milyar dolarlarca paralarınız, boşalttığınız bankalarınız, hazineleriniz var. Bu lüksünüzü kaybetmemek için çok çırpınıyorsunuz. Sizi anlıyoruz, ama bizim bunlarla hesabımız olmadı. Olmadığı içinde hayattan beklentimiz sizden farklıdır. Fakat sizi rahat bırakmayacağız. Çünkü sizin iktidar, çıkar sahası bizim alanlarımız, mekanlarımız, emeğimiz, değerlerimiz, insanlığımız üzerinden olmaz. Buna müsaade etmeyeceğiz. Aynen Kawa gibi, aynen Newroz’da binlerin haykırışı gibi.
Newroz piroz be.