Ehmed Pelda
İslam toplumu kuşkusuz kendi reformunu yaşayacak ve şu an içinde bulunduğu kısır döngüden kurtulacaktır. Ama sancılı olacak gibi görülüyor. Çünkü içsel ve dışsal derin sorunlarla karşı karşıya. Birkaç başlıca noktaya dikkat çekmekte fayda var.
Modernizmle karşılaşma sürecinde İslam alimleri iyi sınav veremediler. Çözüm değil, reaksiyon ürettiler. Kapitalizm ve sosyalizm arasında sıkıştılar. Onları anlamak, örnek alıp gelişmek yerine cahiliye diye niteleyip safları toplamak istediler. Sosyalizmin devrim anlayışı yerine cihadi şiddeti önerdiler. Yine sosyalizmin toplumsallığını anlamak yerine “zaten en iyi toplumsallık bizde var” deyip ayetler ve tefsirlerle ispatlamaya çalıştılar. Kapitalizmdeki liberal anlayışa da aynı şekilde yöneldiler. “En özgürlükçü, adil birey bizde mevcut” deyip yine ayetlere ve tarihi belgelere dayandılar.
Demografik değişim algılanamadı. Kırdan kente geçiş reaksiyoner, kapalı, savunmaya geçen bir toplum yarattı. Mesela kırsal bölgede çok nüfuslu aileler kendi yaşamlarını topluluk halinde sürdürme şansına sahipken, Kentsel alanda parçalandı. Yine iş ve çalışma statiği ve zorunluluğu aile içi ilişkileri değiştirdi. Bu dönüşümü demografik, coğrafik, sosyolojik, psikolojik ve kent merkezli inancın idamesi bağlamında fizibilite çalışmaları, hazırlıklar yapılmadı. Haliyle insanlar kendilerine ilk el uzatan dini grupların ekseninde toparlanmayı tercih ettiler. Çünkü kentsel sorunları henüz yaşamış bütünleşmiş değil, realitede emekçi işçi olsa da sınıf bilinci yok. Haliyle dinsel inanç ve muhafazakarlığın etkisiyle tarikatlar, cemaatler etrafında toplanmayı, sadece kıyafette değil ailesel olarak, ilişkiler bağlamında da bir içe kapanma yaşandı.
Müslümanlar amel/büyük cihat ve ibadette/küçük cihat tercihlerinde ibadeti seçti. Amel katılımı, eylemi, çalışmayı, organize olmayı, düşünmeyi, emek vermeyi, bilimsel gelişme, zeka kullanımı vs harekete geçirir. Ahlak, hukuk sistemini pratik sahadaki uygulamaların neticesinde geliştirme ihtiyacı duyar ve takipçisi ve uygulayıcısı olur. Amel sayesinde karar verme, yönetim ilişkileri, teknik veya mesleki düşünsel üretim itaate değil liyakata göre gerçekleştirir. Felsefe, edebiyat, teknik matematik vs bilimler gelişir. Toplumsal dikey değil paralel örülür.
Fakat Müslümanların ibadeti seçmesi semboller, ritüeller, kıyafetler üzerinden kendine çeki düzen vermeye kalkışması onlara yön verenler, yani tarikatlar, cemaatler, fıkıhçılar, kelamcılar tefsirciler, veliler, evliyalar, mehdiler vb organizsyon ve kavramlar yükselişe geçti. Bunlar düşünmeyi değil ezberlemeyi, bilgiyi paylaşmayı değil dikte etmeyi esas aldılar. Analitik yerine hikayeci tarih ve anlatı tercih edildi. Bu toplumsal kültürde yapılacak her Kur’an yorumu zamanın ruhuna ve gereklerine uygun farklı bir şey getirmez. Yapılan birileri bilimde bir şeyi keşfeder, Kur’an’la uğraşan onun işaretlerini Kur’an’da arar.
Petrolün varlığı ise İslam dünyasının ayrı bir şanssızlığı. Bu maden işbirlikçiler ve diktatörler yarattı. Petrolün çıkmasıyla dış güçler de müdahil oldu. Yöneticiler petrol sahibi olup sistemi sürdürmek için otoriter diktatöryel kültür yarattılar. Diktatörlük meşru oldu. Hatta güçler arası çelişkileri emperyalizm karşıtlığı olarak lanse edildi.