Üç kardeşti onlar. İkisi sporcuydu, hem de şampiyonluklar kazanmış sporculardı. Ama direniş saflarında yer almakta hiç tereddüt etmediler. Kazandıkları onur bütün madalyalardan değerliydi
Arif Mostarlı
Kısmet olur mu bilmem ama bir gün yolum Fransa’nın orta güney kentlerinden biri olan Clermont-Ferrand’a düşerse eğer, mutlaka o stadı görmek isterim: Camille-Edmond Leclanche Stadium! Muhtemelen o milyarlar harcanan büyük statlardan biri değildir ama zaten asıl önemi büyüklüğünden değil ismini aldığı iki genç adamdan geliyor.
Şimdi, tam da olimpiyatlar zamanıyken ondan söz etmenin tam sırası; Camille Leclanche’dan. Fransa yüksek atlama şampiyonu ve patlayıcı uzmanı bir gerilla…
Yeraltında üç kardeş
Aslında üç kardeşin hikâyesi bu. Hiçbirine haksızlık etmemek gerekir. Camille, Simone ve Edmond.
Tamirci Lucien Leclanche ve muhasebeci Jeanne Ravel’in çocuklarıydı onlar. İki erkek ve bir kız. Baba Lucien Leclanche, 1925’te savaş yaraları nedeniyle sayısız operasyondan sonra öldüğünde çocuklar henüz çok küçüktü ama arkasında büyük bir etki bırakmıştı. Ravel ailesinin muhafazakâr Katolik olmasına karşın, Lucien Leclanche sıkı bir anarşist olarak tanınıyordu. Çocukların en büyüğü Simone’ydi, daha sonra Edmond geliyordu ve en küçükleri Camille’ydi.
Camille bir marangoz atölyesinde çalışıyordu. Ama ilk gençliğinden itibaren spora düşkünde ve birçok dalda birden çalışıyordu. Tam o aralar yüksek atlamada Fransa şampiyonluğu geldi. Savaş nedeniyle 1944 olimpiyatları iptal edilmemiş olsa, büyük ihtimalle aynı dalda ülkesini temsil edecekti. Ama savaş ve Alman işgali buna izin vermedi.
Camille, Simone ve Edmond, direnişe katılıp yeraltına indiklerinde yirmili yaşlardaydılar. Üçünün de kaderi değişik yollardan ilerledi. Edmond savaştan geriye kalan tek kişi oldu. Partizan güçlerinin irtibat görevlisi olan Simone, 3 Mart 1944’te tutuklandı ve sınır dışı edildi. Savaştan sonra sürgünden dönerken 1946’da bir trafik kazası sonucu öldü.
Boş bir minibüs
Camille, Almanlara zorunlu çalışma hizmetine katlanmamak için birçok genç gibi partizan grubuna katıldı. Haziran 1943’ten itibaren Albay Coulaudon komutasında ‘Buron’ takma adıyla sabotaj gruplarında yer aldı. 31 Temmuz 1943’te, Clermont-Ferrand’daki Saint-Louis’teki teçhizatın imhası, 1 Ağustos 1943’te Michelin fabrikasının sabote edilmesi, 3 Ağustos 1943’te, Pontmort’ta on iki siyasi tutsağın kaçırılmasında hep vardı ve 1944’te komutan olarak atandı. Camille ilk kez 24 Eylül 1943’te dört yoldaşıyla tutuklandı ama yaklaşık bir ay sonra kaçmayı başardılar.
15 Ocak 1944’te işgüzar bir Fransız komiser tarafından ikinci kez yakalandığında ise şansı yaver gitmedi. Yoldaşları onu kaçırmak için hazırlıklıydılar ama doğrudan Vichy’deki Gestapo karargâhına götürülüp işkenceci Hugo Geissler’e teslim edilmişti ve artık hiç şansı kalmamıştı.
En son 4 Mart 1944’te iki Alman askeri tarafından yarı baygın bir şekilde bir minibüse bindirilirken görüldü. Bir saat sonra minibüs geri döndüğünde, boştu. Bir daha da onu kimse görmedi. Yakındaki bir ormanda kurşuna dizilip gömüldüğü tahmin edilse de cenazesi asla bulunamadı.
“Aile işi” kesintiye uğramadı ama! Kasım 1943’te Camille’nin grubunun bombayla tahrip ettiği ama tam hasar veremediği Ancizes çelik fabrikasının enerji bölümüne Şubat 1944’te yapılacak saldırıda bu kez kardeşinin yerine Tonio kod adıyla Edmond vardı. Muazzam bir iş çıkardılar! Patlamayla fabrika çalışamaz hale getirildi.
Anıları yaşatmak
Yalnızca savaşta değil, sonrasında da kardeşinin yolunu izledi Edmond. 1946’da Grekoromen güreşte çok başarılı bir spor kariyerine başladı. Aynı yıl Auvergne şampiyonu oldu. Sonra Fransa birinciliği ve 1957’de Moskova’daki Dünya Kupası’nda beşincilik geldi. Aynı zamanda Fransa takımının kaptanıydı. Daha sonra hakemliğe geçti ve 1968 yılında Meksika’da düzenlenen Olimpiyat Oyunlarında görev yaptı. Edmond, bütün bu süreç boyunca ve hâlâ kardeşlerinin anısını da yaşatmaya çalışıyor.
“Bu ismi taşımak bir gurur kaynağıdır. Camille’i tanımıyordum ama bu hikâyenin taşıyıcısı benim ve içinden çıkmak istesem de çıkamadım. Yetmiş beş yıl sonra, insanlar hâlâ benimle düzenli olarak bu konuda konuşuyorlar. Evde, Camille silahını temizlerken delinmiş bir kâse var; hâlâ atamıyorum” diyor Camille’in yeğeni Sophie Leclanche.
İşte bu yüzden, o küçük stadyum, bir spor alanından daha fazla anlam taşıyor. Mülteciler de dâhil olmak üzere birçok çocuk şimdi orada spor eğitimi görüyor ve bir direniş kahramanının anısını her gün hissediyorlar.