Dr. Hayri Hazargöl
Son zamanlarda Afgan mültecilerin Türkiye’ye nasıl girdiği tartışılıyor. Türkiye’ye yüzbinlerce Afgan göçmen gelmiş. Yüz binlercesi de yolda. Bundan fazlası da Türkiye’ye yönelecek. Afgan göçmenler de milyonları bulacak. Şu açıktır ki, AKP-MHP iktidarı bu gelişleri teşvik ediyor. Bunların tümü ucuz iş gücü. Özellikle de Türkiye’de yeni gelişen burjuvazi yeni kölelerine kavuşacağı için el ovuşturuyor. Türkiye bu ucuz iş gücü ile Ortadoğu’nun üreten ve satan ülkesi olmayı hedefliyor. Suriyelileri her bakımdan sömürdü. Öte yandan Avrupa’dan fazlasıyla da fidye aldı. Avrupalı birçok yazar ve siyasi kesim mülteciler için Türkiye’ye verilen hibe yardımlarını böyle değerlendiriyormuş.
Tayyip Erdoğan yalancılıkta ustalaşmış. Türkiye’ye mülteci gelişini engellemek için her yere duvar örüyoruz, demiş. Herhalde bu duvarların parasını da Avrupalılardan almak istiyor. Suriye’nin tüm sınırları boydan boya duvarlarla örülmüştür. Bunlar mülteciler ya da çeteler için örülmedi. Kürtler arası ilişkiyi koparmak için bu duvarlar örülüyor. Kemal Sunal’ın Propaganda filmindeki teller şimdi Tayyip Erdoğan’ın duvarı olmuş. İran sınırındaki duvar da yıllardır örülüyor. Bunlar da Kürtler arası ilişkiyi koparmak içindir. Yoksa Afganlıların gelişiyle ilgili değildir. Türkiye sınırları yolgeçen hanı mıdır, diye soran muhalefeti ve toplumu aldatmak için Tayyip Erdoğan bu yalanı atıyor. Doğru, duvarlar örülüyor, ama mülteciler için değil. Onlar için geçiş serbest ama Kürt akrabaların birbirini görmesi yasak! Herhalde dünyada sınırlarını bu düzeyde duvarlarla ören tek ülke Türkiye’dir. Türkiye’de tam 100 utanç duvarı örülmüş bulunmaktadır. Zaten Türkiye’de 100 defa utanç duyulacak bir iktidar bulunmaktadır.
Tayyip Erdoğan bizde bu kadar Suriyeli var, tabi ki Suriye bizi ilgilendirir, diyerek Cerablus, Afrin, Serekani ve Gıre Sıpi’ye asker soktu. Şimdi orayı Türkiye’nin şehirleri gibi yönetiyor. Oraya giden hiç kimse orayı Arap ya da Kürt şehirleri olarak görmez. Tamamen Türkleştirme politikası izleniyor. Bunun altyapısı hazırlanmış, sadece siyasi olarak ilhak etmek kalmış. Bunu da yaparsa Hatay gibi anavatan toprakları Türkiye’ye dahil edildi, diyecekler. Bizim kimsenin toprağında gözümüz yok söylemi sadece bu amaçların üstünü örten demagojik söylemlerdir.
Biraz daha Afganlı geldikten sonra bizde bu kadar Afganlı var; tabi ki Afganistan’la ilgileniriz diyerek Afgan politikasına meşruiyet kazandıracaklardır. Daha önce gelen Afganların bir kısmının Van’a yerleştirildiği bilinmektedir. Bu yönlü uygulamaları bundan sonra da görebiliriz.
Suriyeli mültecilerden bir çete ordusu kuruldu. Öyle ki, bunlara Suriye’nin Kuvayi Milliye’si denildi. Bunların %90’ı DAİŞ, El Kaide, Taliban, El Nusra gibi cihatçı ve şeriatçı guruplardır. Türkiye giderek bu tür örgütlerin hamisi haline geliyor. En son Taliban’ı sahiplenmesi AKP-MHP iktidarının bu gerçeğini gösteriyor. Zaten Tayyip Erdoğan Türkiye’nin varlığı Taliban hükümetini güçlendirir, diyerek bu yönlü itiraflarda bulundu.
Şimdi Türkiye’de bazı sol ve sosyal demokratlar AKP’nin bu politikası ve söylemlerine tepki gösteriyorlar. AKP-MHP’nin Türkiye’yi giderek Afganistan gibi bir ülkeye dönüştüreceğini söylüyorlar. Afgan mültecilerin içinde kimlerin geleceğinin belli olmadığını belirtiyorlar. Biz bu değerlendirmelere bir şey demiyoruz. Ancak tutarlı ve samimi olmak gerekir.
Türkiye yıllardır DAİŞ’in otobanı haline geldi. Avrupa’dan Suriye’ye, Suriye’den Avrupa’ya gidiş gelişlerde hep Türkiye kullanıldı. Türk askeri ile DAİŞ’lilerin sınırdaki sıcak ilişkileri ekranlara yansıdı. Son yıllarda AKP-MHP iktidarının iyi dostu olan Rusya, Türkiye-DAİŞ ilişkilerini haftalarca basının gündeminden düşürmedi. DAİŞ Türkiye’yi Kürtler ve Türkiyeli demokrasi güçlerine karşı eylem alanı olarak kullandı. Hep AKP-MHP iktidarının muhalifleri hedeflendi. Türkiye bu iddiaları reddetti diyelim. Peki El Nusra gibi birçok cihatçı ve şeriatçı güruhu Türk devlet eğitmedi mi? Bunları Afrin, Cerablus, Serekani ve Gıre Sıpi’ye sokmadı mı? Tabi ki Türk ordusu buraları işgal ettiği için bu çeteler oraya girdi. Yoksa bu çetelerin oraya bir metre girmeleri bile mümkün değildi. Bunlar yaşanırken sosyal demokratlar ve bazı sol kesimler Türkiye’nin bu çetelerle birlikte Suriye’ye girmesi karşısında niye ayağa kalkmadılar? Kuşkusuz sosyalist solun %90’ı T.C’nin bu şeriatçı ve cihatçı çetelerle ilişkisine karşı çıkmıştır. Sözümüz bu duruma açıkça karşı çıkmayanlaradır. Afrin’e, Cerablus’a, Serekani ve Gıre Sıpi’ye girmek işgaldir; El Nusra vb. sapkın güçleri desteklemektir, denilmedi. Libya ve Karabağ’a bu çetelerin gönderilmesine karşı çıkılmadı. Bazı yerlerde bu çetelerle ilişki ve bunları kullanmak normal; bazı yerlerde kötü, olmaz. Bunlarla ilişki özgürlük ve demokrasi düşmanlığıdır. Ortadoğu’da demokrasi ve özgürlük düşmanlığını desteklemek ve onlarla kol kola olmaktır. Bu iktidar zaten Türkiye içinde demokrasi düşmanlığı yapıyor. Tüm Ortadoğu’da demokrasi düşmanlığı yapmak ve demokrasi düşmanlarıyla ilişki içinde olmak bu iktidarın doğası gereğidir.
AKP-MHP iktidarı çok tehlikeli bir politika yürütüyor. Bu iktidar belki kısa vadede bazı yararlar sağlayabilir. Uzun vadede sadece Türkiye’yi yalnızlaştıracak; Türkiye’yi ciddi tehlikelerle karşı karşıya bırakacaktır. Tüm çetelerle zihniyet ortaklığı olduğunu ortaya koyan ve bunu Taliban’la düşünce farklılığımız yok, diyerek ifade eden bir iktidar tabi ki Türkiye için tehlike yaratır. Zaten Suriye’de kadın düşmanı despot bir düzen kurmak isteyenlere Kuvayi Milliyeci diyen bir iktidar bu tür zihniyettekilerin Türkiye’de de önünü açar ve zamanla Türkiye onların etkin olduğu bir ülke haline gelir. Zaten bazı sapkınlar tarafından da Taliban Kuvayi Miliyeci olarak gösterilmektedir. O zaman bu sapkınlara göre DAİŞ en büyük Kuvayi Milliyecidir! Çünkü DAİŞ daha fazla ABD karşıtıdır. Ne diyelim, böylelerin eline kalmış Türkiye’nin sonunu Allah hayreylesin.