Dr. Hayri Hazargöl
Türkiye’de AKP-MHP iktidarı sıkıştıkça daha da saldırgan ve otoriter oluyor. Ancak bu da iktidarın sonunu yakınlaştırmaktan başka işe yaramıyor. Halk Osmanlı İmparatorluğu zamanında boşuna ‘paşa paşa zulmünü artır ki, sonun yaklaşsın’ dememiştir. Bu deyim yüzlerce, hatta binlerce yıllık halk tecrübesinin sonucu söylenmiş ve kalıcılaşmıştır.
AKP-MHP faşist iktidarının HDP’yi kapatma girişimi de bu iktidarın zulmünün artmasıdır. Bu iktidar HDP şahsında kendi zihniyet ve politikalarının ölümünü görüyor. Çünkü HDP’nin ideolojik-siyasi çizgisinin bu topraklarda gelişmesi AKP-MHP gibi partileri gereksiz hale getirecektir. HDP’ye düşmanlıklarının nedeni budur. HDP Türkiye halklarının kardeşliğini savunuyor. Kürtlerle Türkiye halklarının buluşmasını ve ortak mücadelesini savunuyor. Kürt sorununun, Alevi sorununun ve diğer toplumsal sorunların Türkiye’nin demokratikleşmesi içinde çözümünü savunuyor. Kürt kimliğinin, Alevi kimliğinin kabulünü ve bu toplulukların özyönetimlerine kavuşmasını savunuyor. Türkiye demokratikleştiğinde Kürtler özerkliğine, Aleviler inanç özgürlüğüne kavuşacaklardır. Artık Kürt düşmanlığı ve farklı inançlar düşmanlığı üzerinden siyasi güç ve iktidar devşiremeyeceklerdir. Bu nedenle HDP düşmanlığı yapıyorlar. Kürt sorunu çözülmesin, Alevi sorunu çözülmesin ki, bunlar üzerinden şovenizmi kışkırtarak politika yapsınlar! HDP’yi kapatmak istemelerinin esas amacı budur.
Ancak şu gerçektir ki, Türkiye’nin toplumsal ve kültürel yapısına en uygun siyasi düşünce ve oluşum HDP’de vardır. Türkiye ve Kürdistan’daki gerçekliğe en doğru siyasi cevabı HDP vermektedir. Bu nedenle HDP’yi toplumsal ve siyasi olarak kapatmak mümkün değildir. HDP fikriyatı bu topraklara tohumunu saçmış ve tutmuştur. Her türlü baskıya rağmen HDP’nin ayakta kalması bu nedenledir. Bu baskılar hangi siyasi görüş ve partiye yapılsaydı kökü kazınırdı. Çünkü hiçbir siyasi görüş ve partinin Türkiye topraklarında kökü bu kadar sağlam değildir. Zaten çoğunluğu geleneksel devlet ideolojisi ve siyasi anlayışından beslendiğinden ayakta kalıyorlar.
Şu anda tüm muhalefeti ayakta tutan da HDP’nin direnişidir. Eğer Türkiye’de muhalefet tümden teslim olmuyorsa bu direnişi sağlatan HDP’dir; HDP’nin Türkiye halkları ile Kürtleri buluşturan ve ortak mücadeleye sevk eden siyasi anlayışı ve yapılanmasıdır. Eğer bu gerçekleri muhalif partiler görmez; hatta HDP’yi muhalefet için bir yük görüp uzak dururlarsa hiçbir zaman mevcut iktidarı alaşağı edemezler. HDP zihniyet ve politika olarak bu iktidara teslim olmadı. HDP direnmeseydi diğer muhalif partiler AKP-MHP’ye teslim olurlardı. Zaten ideolojik ve siyasi yakınlıkları var; bu nedenle iktidarın onları eritmesi ve hakim olması zor olmazdı. AKP-MHP iktidarı bu gerçeği görerek HDP’yi kapatmak istiyor. HDP’yi kapatma girişimi ile diğer partileri HDP’ye yaklaşmakla suçlaması benzer bir anlayışın sonucudur. Diğer muhalif partiler HDP’nin kapatılmasına açıkça karşı çıkmazlarsa ve demokratik siyaseti savunmazlarsa sonunda AKP-MHP iktidarının ideolojik ve politik kulvarında yürümek ve kimliklerini kaybetmekle karşı karşıya kalırlar. Bu açıdan HDP’nin kapatılmasına karşı tutum muhalif güçlerin kaç ayar olduğunu ortaya koyacaktır.
Kapatmaya karşı tutum ve direniş HDP’yi güçlendirecektir. Kuşkusuz bu tutum ve direniş AKP-MHP iktidarına karşı çok yönlü mücadele ile birlikte yürütülürse anlam kazanır. Aslında HDP siyasi tarihinin en güçlü mücadele zeminine kavuşmuştur. Mevcut iktidar ise HDP’ye karşı en zayıf dönemini yaşamaktadır. HDP’ye karşı mücadeleyi Devlet Bahçeli ve Doğu Perinçek gibi teşhir olmuş, marjinalleşmiş, amiyane deyimle kaşarlanmış siyasi figürler yürütmektedir. Bunların da ne toplumda, ne siyasi yaşamda bir karşılıkları var. Zaten Kürt düşmanı militarist güçler dışında bir dayanakları da yoktur. Bir siyasi güce karşı sadece bu araçlarla mücadele etmek ise en büyük zayıflığı yaşamaktır. Bu karakterdeki siyasi güçlerin de her zaman yenildiklerine tarih şahittir.
HDP’yi kapatmanın bir yönü de devlet içindeki kirliliğin ve kokuların üstünü örtmek olsa da esas olarak varlıklarını demokrasi güçlerini ezmek ve Kürdü bitirmekte görenlerin kendilerini ayakta tutma yolu olarak görmelerindendir. Ancak bu kadar demokrasi ve Kürt düşmanlığı yapanlar ne yapsa da ayakta kalamazlar. Bu tür siyasi saldırıların uzun süre sürdürülmesi mümkün değildir. Kısa sürede sonuç almıyorsa bu kaybettiklerinin ilanıdır. Bu nedenle bu kadar demokrasi ve Kürt düşmanlığı yapanların kaybettiğini görmek; bu güçlerin üzerine üzerine gitmek gerekir. Bu açıdan HDP bu saldırı karşısında daha kararlı olmalı ve mücadelesini artırmalıdır. Diğer muhalif güçler de sadece laf yarışı yapmayı ve kendilerini seçim gündemiyle oyalamayı bırakıp bu iktidara karşı etkin mücadele içine girmeleri gerekir. İktidarın sallandığı bu süreçte artık toplumu harekete geçirmelidirler. Yoksa AKP ve MHP iktidarının uygun momentte kendini toparlayıp iktidarını pekiştirmesine fırsat vermiş olurlar. Bu açıdan AKP-MHP iktidarı zayıfken bu iktidarı düşürme yollarını aramalı ve bulmalıdırlar.
Bu iktidara karşı biraz mücadele edilirse gidicidir. Bu nedenle en küçük ve en masum bir tepkiye ve harekete bile azgınca saldırmaktadır. Bu iktidar Türkiye tarihinin kendisine en az güvenen iktidarıdır. Bu da zayıflığı nedeniyledir. O zaman zayıf olan bu iktidarı demokratik mücadele ile alaşağı etme hareketi neden başlatılmıyor!