Dr. Hayri Hazargöl
Türkiye 1 Mayıs’ı yasaklar ve polis saldırısıyla geçirdi. AKP-MHP’nin ya da bu iktidara yakın çevrelerin salgının hızla yayıldığı kapalı salon toplantıları yapmaları serbest. Ancak açık havada kapalı alanlara göre çok daha az riskli olan mitingler ve yürüyüşler ise yasak. İşte Türkiye böyle çelişkiler ülkesi. Daha doğrusu iktidara serbest olan şeyler muhalif kesimlere yasaktır.
AKP-MHP iktidarı hastalığın yayılmasından sorumlu olduğu halde, sürü bağışıklığı ile yaygınlaştırdığı halde şimdi salgını önleyeceğim diyerek eve kapanma uygulaması getirmiştir. Tabi birçok iş alanı için bu kapanma geçerli değildir. Anlaşılıyor ki, bu kapanma esas olarak halkın AKP-MHP iktidarına karşı demokratik eylemliliklerini engellemeye yönelik yapılmıştır. Bazı yorumcular da turistlerin daha güven duyarak gelmesi için bu kapanmanın yapıldığını söylemekteler. Yine bazı yorumcular, özellikle de Kürtler, Güney Kürdistan’a yönelik askeri harekata karşı Kürt halkının tepkisinin önüne geçmek için bu kapanmanın yapıldığını belirtmektedirler. Hangi yorumun ortaya koyduğu gerekçe daha doğru olursa olsun bu üç gerekçenin de AKP’yi kapanma kararına götürdüğü açıktır. Bu üç gerekçe de iktidar açısından kapanma kararının nedeni olabilir. Her üçünün de haklılık yanları fazladır.
AKP-MHP iktidarı dünyada hiçbir ülkenin yapmadığı kadar Covid-19’u topluma karşı özel savaş aracı olarak kullanmaktadır. Beka sorununu bir savunma ve kendilerini koruma argümanı haline getiren bu iktidar, koronayı da kendilerini iktidarda tutma argümanı haline getirdikleri beka sorunu için kullanmaktadırlar. İktidarlarını ayakta tutmak için her şeyi mubah görmektedirler. Öyle ya, beka sorunu demek vatan sorunu demektir! Böyle olunca da gerisi teferruattır. Dolayısıyla her şey bu iktidarı ayakta tutmak için kullanılabilir. 128 milyar dolar bu iktidarı ayakta tutmak için harcanabilir. Özcesi bu iktidar gitmediği müddetçe Türkiye halklarının başına her şey gelecektir. Hiçbir şey de sürpriz olarak görülmemelidir. Bu vatan, daha doğrusu AKP-MHP iktidarı için hukuk dışı, ahlak dışı, insanlık dışı, toplum dışı her şey yapılabilir. Bir ara Kemal Kılıçdaroğlu da vatan söz konusu olduğunda gerisi teferruattır, diyerek AKP-MHP iktidarının tüm yaptıklarını normalleştirmiş ve meşruiyet kazandırmıştır. Vatanla ilgili olduğuna kim karar verecek? Tabi ki o anki muktedirler.
AKP-MHP iktidarı yine bu beka konusuna dayanarak her şeyi gizleme hakkını kendilerinde görüyor. Nitekim 128 milyarı, AKP’lilerin yaptığı pasaportlu insan kaçakçılığını, gerçek enflasyon ve işsizlik rakamlarını soramazsın. Libya’da, Suriye’de, Ermenistan’da, sınır boylarındaki savaşlarda kullanılan çetelere ne kadar harcama yapıldığını soramazsın. Yandaşlara haksız, hukuksuz aktarılan mali kaynakları soramazsın. Türkiye’nin maddi imkanlarını ve doğasını ‘beşi bir yerdeye’ peşkeş çekilmesini soramazsın. Sınır ötesine yapılan askeri harekatlarda ne kadar askerin öldüğünü soramazsın. Zaten sözleşmeli aldıkları askerlere ölümlerinin ilan edilmeyeceği kabul ettirilmiş. Türkiye’de bu iktidara sorulması istenmeyen o kadar çok soru vardır ki, hangi birisini sayalım. Yazar Veysi Sarısözen, tüm İpek Yolu’nu kaplayacak kadar sorulması istenmeyen sorular var, diyerek aslında bu iktidara hiçbir şey sorulamayacağı gerçeğini ortaya koymuştur. Zaten faşist iktidarlara kimse bir şey soramaz, sadece bu iktidarlar başkalarından hesap sorar, başkalarına soru sorar. Özcesi bu iktidar Ali kıran baş kesendir.
Bilemiyorum, Tayyip Erdoğan ve Bahçeli’ye yüzsüz demek hakaret sayılıyor mu? Eğer yüzsüzlük hakaret sayılıyorsa bu iki şefe her gün milyonlarca hakaret yapılmış olur. Çünkü Türkiye toplumunun büyük çoğunluğu bu ikisini çok yüzsüz bulmaktadır. Her gün başkaları için söyledikleri esas olarak kendilerinde var olduğu halde bir kerecik olsun aynaya bakmıyorlar. Demek ki yüzsüzlerin bir özelliği de aynaya bakmamaları oluyormuş.
AKP-MHP iktidarı deve kuşu gibi. Tüm ayıpları, suçları, yağmaları apaçık ortadır. Onlar aynaya bakarak kendi gerçekliklerini görmeseler de Türkiye halkları bu iktidarın tüm gerçeğini görüyor. Artık halkın AKP-MHP iktidarının yalanlarına karnı tok. Panayırlardaki hırsızın cambaza bak cambaza, diyerek her şeyi çalıp götürmesi gibi AKP-MHP iktidarının vatan millet Sakarya diyerek bu halkın dikkatlerini başka yerlere çevirmesinin imkanı kalmamıştır. Artık vatan millet Sakarya sloganına da halkın karnı toktur. Bu da iktidarın sonunun yakınlaşması anlamına gelmektedir.
Bir dizi-filmde Mehmet Ali Erbil kendisine yönelik bir tutum geliştiğinde İstiklal marşını söyleyerek yönelimi engellerdi. Bu iktidar da halkın yönelimini vatan millet Sakarya, yani beka beka diyerek önlemeye çalışıyordu. Ancak halkın bu iktidarı düşürmesinin önüne artık hiçbir şey geçemeyecektir. Güçlü demokrasi mücadelesi birikimi olan Türkiye halkları, demokrasi mücadelesini her yol ve yöntemle yükselterek bu iktidarı tarihin çöp sepetine atacaktır.