Dr. Hayri Hazargöl
Şu açıktır ki, Türkiye’de vatan, millet, Sakarya çemberinden kurtulmadıkça Türkiye’de demokratik güçler iktidar olamaz. Vatan, millet, Sakarya’nın cumhuriyet tarihi boyu tercümesi ise Kürt düşmanlığıdır. Kürdün varlığını tanımamadır. Kürdün kimliğini istemesi de bu kimliğinin tanınması da Türkiye’yi bölme olarak ele alınmıştır
AKP-MHP iktidarı Meclis’ten 2 yıllık savaş tezkeresini geçirdi. Aslında bir formaliteyi yerine getiriyorlar. Diktatörler ve faşist iktidarlar için tezkereye ihtiyaç yoktur. İstediği yere savaş açarlar ve saldırabilirler. Ancak AKP-MHP iktidarı iç ve dış kamuoyunu aldatmak için savaş politikalarını böyle bir tezkereye dayandırmayı gerekli görüyorlar. Ancak bu defa CHP’nin bu tezkereye hayır oyu vermesi onların bu meşruiyet arayışının tersine bir etki yaratmıştır. HDP dışında diğer muhalefet partileri evet oyu verse de AKP-MHP iktidarının savaş politikası önemli bir yara almıştır. CHP gerekçeleri ortaya koymada oportünist davransa da hayır oyu vermesi, AKP-MHP’nin iktidarını sürdürme aracı haline getirdiği savaş politikalarını zayıflatmıştır. Türkiye’nin hayrına olacak bir durum ortaya çıkarmıştır.
HDP sözcüsü AKP-MHP iktidarı Kürt düşmanlığı nedeniyle bu tezkereyi çıkarmıştır, değerlendirmesi yapmıştır. Bu tezkere ve AKP-MHP iktidarının politikaları tam bir Kürt düşmanlığıdır. HDP’nin tespiti yerden göğe kadar haklıdır. Tayyip Erdoğan’ın sık sık terör koridorunu engelleyeceğiz, dediği Kuzey Suriye’de Kürtlerin oluşturduğu özyönetimlerdir. İlk önceleri Kürt koridorunu engelleyeceğiz diyorlardı. Birileri uyarınca bu defa terör koridoru demeye başladılar. Zaten Türk devleti yüz yıldır Kürtlerin bu itiraz ve direnişine sergerde, şaki, eşkıya ve teröristler diyerek katliamlar ve ezme politikası ile karşılık vermiştir. Bu nedenle AKP lideri terör ve terörist dediğinde, Kürtler bunu kendilerine yönelik bir düşmanlık ve saldırı politikası olarak anlıyorlar. Artık Türkiye kamuoyu ve demokrasi güçleri de böyle anlamaktadır.
CHP savaş tezkeresi ve sınır ötesine yönelik askeri harekatların iktidarı ayakta tutma aracı haline geldiğini görmüştür. Tüm faşistler ve diktatörler gibi Türkiye’deki iktidar için de savaş, iktidarı ayakta tutma aracı olarak kullanılmaktadır. CHP’liler de bu tezkereye karşı çıkmadan, AKP-MHP iktidarının elinden bu aracı almadan yönetimi devralamayacaklarını çok iyi anlamışlardır. Ya iktidar olma iddiasından vazgeçeceklerdi, ya da savaş tezkeresine hayır diyeceklerdi. Sonunda kimler cesaretlendirdiyse savaş tezkeresine hayır demişlerdir. Çünkü savaş tezkeresine hayır diyenler PKK destekçisi ve hainlerle işbirliği yapanlar olarak damgalanıyordu. CHP, zihniyeti ve programıyla kendi yarattığı milliyetçi tabanın tepkisiyle savaş tezkeresine karşı çıkamıyordu. Anlaşılıyor ki, şimdi bu tabana tezkereye hayır verme gerekçesini anlatabileceğini görmüştür. Aslında bu durum sadece CHP tabanında değil, CHP dışındaki partilerin tabanında da yaşanmaktadır. Artık AKP-MHP’nin vatan, millet, Sakarya, Türkiye’nin bekası, vatanı koruyoruz söylemleri inandırıcı bulunmuyor. Türkiye halkları da AKP-MHP ittifakının iktidarda kalmak için milliyetçiliğe ve savaşa sarıldıklarını anlamıştır. Nitekim bu nedenle AKP-MHP’nin savaş tezkeresine hayır dediği için CHP’ye yönelttikleri kara propagandalarının fazla bir etkisi olmamıştır. Sadece çok katı AKP ve MHP yandaşları bu tür değerlendirmelere kulak vermiştir.
Şu açıktır ki, Türkiye’de vatan, millet, Sakarya çemberinden kurtulmadıkça Türkiye’de demokratik güçler iktidar olamaz. Vatan, millet, Sakarya’nın cumhuriyet tarihi boyu tercümesi ise Kürt düşmanlığıdır. Kürdün varlığını tanımamadır. Kürdün kimliğini istemesi de bu kimliğinin tanınması da Türkiye’yi bölme olarak ele alınmıştır. Kürt sorununun çözümü Türkiye’nin demokratik birliğini güçlendirir; Türkiye’nin beka diye bir sorunu kalmaz, tüm tehlikeler Kürt sorunu kardeşlik ve demokratik birlik içinde çözülür anlayışıyla bakılmadığından, 100 yıldır Kürt inkârı çıkmazından kurtulamamaktadır. Bu da Türkiye’nin sürekli bir sorunlar yumağı içinde debelenmesine yol açmaktadır. Kürt sorunu çözülmediği için demokratikleşme sağlanamıyor, bu nedenle demokratikleşme ile çözülebilecek başta Alevilerin sorunları olmak üzere başka sorunlar çözülemiyor. Bu açıdan vatan, millet, Sakarya demagojik çemberini kırmak önemlidir. CHP’nin savaş tezkeresine hayır demesi bu konuda atılmış bir adım olursa bu, Türkiye’nin demokratik geleceğine hizmet eder.
CHP savaş tezkeresine hayır dedi. Bu CHP’yi yıpratmak bir yana güçlendirdi. CHP ilk defa demokratlar şahsında olumlu bir imaj kazandı. Çünkü CHP şimdiye kadar demokrasi karşıtı güçlerin koltuk değneği oluyor; bu nedenle AKP-MHP iktidarına meşruiyet kazandıran ve iktidarını sürdürmesine hizmet eden bir rol oynuyordu. CHP belki de ilk defa Türkiye açısından bu düzeyde hayırlı bir tutum takınmıştır. Kuşkusuz bu tutumun anlam kazanması için bundan sonra da AKP-MHP faşizminin demokrasi düşmanı politikalarına tutarlı biçimde karşı çıkması gerekir. Yoksa demokrasi güçlerini aldatan ve faşist iktidarların ömrünün uzamasına dayanak olan konumdan çıkamaz.
İyi Parti savaş tezkeresine evet oyu vererek faşist iktidara dayanak olma konumundan çıkmamıştır. Çünkü AKP-MHP iktidarına karşı gerçek muhalefet olmak savaş politikasına ve bu yönlü tezkerelere karşı çıkmakla mümkün olur. Ancak İyi Parti’nin savaş tezkeresine oy vermesi, CHP’nin verdiği hayır oyunun etkisini zayıflatamamıştır. Hatta İyi Parti tezkereye oy verip Kürdistan’a gidince Kürtlerin tepkisiyle karşılaşmıştır. Bir Kürt esnaf Kürtler, Kürdistan inkâr ediliyor, burası Kürdistan diyerek aslında İyi Parti’nin savaş tezkeresine evet demesine cevap vermiştir.
Burası Kürdistan diyen Kürdün sadece bu nedenle gözaltına alınması Türkiye gerçeğini ve Türkiye’nin Kürtlere yaklaşımını tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermiştir. Devletin inkâr politikası hala da önceki gibi sürmektedir. Bu devlet nezdinde Kürdüm demenin kendisi büyük suçtur! Bu Kürt esnaf sadece güncel politik nedenlerle serbest bırakılmıştır. Tüm Kürtler bilmeli ki hala sadece Kürdistan değil, Kürtler inkâr edilmektedir. Dolayısıyla tüm Kürtlerin bu politikaya karşı her yerde tutum koymaları, Kürdüz ve burası Kürdistan’dır demeleri gerekmektedir.