Dr. Hayri Hazargöl
Türkiye’de Kürt sorununun varlığı ve çözümsüzlüğü muhalefeti de farklı siyasi görüşleri de çürütüyor ve öldürüyor. Aslında hiçbir siyasi ve sosyolojik kavram sağlıklı olmuyor, yerli yerine oturmuyor. Öyle ki, Kürt sorununun varlığı ortamında hiç kimse kendi düşüncesini doğru söylemiyor. En olumlu denilenin dili bile ezop oluyor. Çünkü Kürt sorununda gerçekleri ortaya koymadan hiçbir düşünce doğru ifade edilemez, ortaya konulamaz. Kürtlerle ilgili her şey o kadar baskı altındadır ki, hiçbir kimse ölümü ya da zindanı göze almadan bu konuda doğruyu söyleyemez. Ya da aforoz edilerek siyasal, toplumsal, kültürel ve ekonomik alandan dışlanır. Zaten Türkiye’de PKK ve Kürt düşmanlığı o düzeye vardırılmıştır ki, kim rakibini ezmek istiyorsa PKK’li olarak damgalanıyor. Şimdi buna HDP düşmanlığı da eklenmiş. Aslında HDP düşmanlığı ile de Kürt düşmanlığı yapılmaktadır. Kürt düşmanlığının açık biçimde yapılması Türk devletinin özel savaşına, psikolojik savaşına hizmet etmeyeceğinden bu düşmanlık şimdi PKK ve HDP düşmanlığı üzerinden yapılmaktadır. PKK düşmanlığı 1990’lı yıllarda PKK ve Apo rantı ortaya çıkarmıştı. Bu nedenle siyasi, kültürel ve ekonomik alanda bir şeyler elde etmek için PKK ve Apo düşmanlığı yapmak revaçtaydı. Bir zamanlar Cem Uzan ailesi ve Fethullahçıların böylece kendilerine birçok imkan buldukları bilinmektedir.
PKK düşmanlığı normalleştiğinden ya da tek başına bir rant konusu haline gelmediğinden şimdi HDP düşmanlığı ortaya çıkarılmıştır. HDP, AKP-MHP iktidarı tarafından ilk önce düşman ve günah keçisi haline getirilmiştir. Sonra da rakipleri bertaraf etmek için sen HDP’lisin ya da HDP ile işbirliği yapıyorsun, denilmekte ve elde edilen devlet imkanları kullanılarak bireyler, kurumlar, örgütler, partiler linç edilmektedir. Gerçekler savunulmadığı için bu tür töhmet ve linçler karşısında dik durulamamakta, kem küm edilmekte, böylece bunu bir saldırı aracı haline getirenler kazançlı çıkmaktadır.
Şimdi AKP-MHP ittifakı ve iktidarı muhalefeti baskı altına almak, savunmada bırakmak, suçlularmış, yanlış konuşuyor ve yanlış yapıyorlar durumuna düşürmek için HDP ile birlikte olmak ve HDP’ye yaklaşmakla suçluyor. Muhalefet de demokrasi ve Kürt sorununda doğru bir yaklaşıma sahip olmadığı için bu iktidarın yaklaşımına tutum koyup, onların baskı ve zulmü böyle meşrulaştırmaya çalıştığını ortaya koyacağına kem küm ediyorlar. Böylece HDP’ye bir suçluymuş muamelesi yapmış oldukları gibi kendilerini de böyle bir konuma düşürüyorlar. Tam da iktidarın kurduğu tuzağa düşüyorlar. En başta da CHP bunu yapıyor. Tabi kendine sosyal demokrat diyen CHP böyle yaparsa diğerleri haydi haydi bu duruma düşer. Böylece siyaset bir kısır döngü içinde gerçekleri oraya koyamayarak çırpınıyor.
HDP Kürt sorunu başta olmak üzere Türkiye’nin tüm sorunlarını esas alan bir parti olarak kurulmuştur. Türkiye’nin tek ve gerçek Türkiye partisi haline gelmiştir. Çünkü Kürt sorununun, Alevi sorununun çözümünü hedeflemeyen bir parti Türkiye partisi olamaz. Ancak HDP’nin Türkiye partisi olmasından en fazla rahatsız olan ise Türkiye’deki müesses nizamdır. Çünkü gerçek bir Türkiye partisinin ortaya çıkmasını istemiyor. İstiyor ki, Kürdü savunan bir Türkiye partisi ortaya çıkmasın. Bu nedenle başından beri HDP’yi sadece Kürtlerle sınırlı bir parti konumuna düşürüp sabote etmek istemişlerdir. Bunu Kürtleri soykırıma uğratmak isteyen müesses nizam yaptığı gibi; bazıları da Kürtlük adına HDP’yi bu duruma düşürmek istemektedirler. HDP neden sadece Kürt partisi olmuyor, sadece Kürt sorununu esas almıyor, diyorlar. Aslında şu anda Kürtlere en fazla zarar verenler HDP’yi tüm Türkiye’yi kapsayan demokratik Türkiye partisi olmaktan çıkarıp Kürt partisi yapmak isteyenlerdir. Sanki Kürt diyerek Kürtlüğe hizmet ettiğini sanan bir cehalet var. Mevcut soykırımcı Türkiye devlet gerçeği ve onun politik araçlarını alamayan bir cehalet var.
Kuşkusuz mevcut soykırımcı zihniyet HDP’yi Kürt sorununun çözümünü savunduğu için hedef alıyor. Diğer taraftan sürekli bölücü olduğu yönünde bir propaganda yaparak HDP’yi Kürt partisi konumuna getirip Türkiye demokrasi güçlerinden kopartıp soykırım politikasını daha rahat yürütmeyi hedefliyor. Böylece bir taşla iki kuş vurmuş oluyor. Hem Kürtleri yalnızlaştırıyor, bastırma politikasını yürütüyor, hem de HDP’yi Türkiye’yi bölen bir parti olarak gösterip muhalefeti parçalayıp etkisizleştirmiş oluyor.
Eğer başta CHP olmak üzere Türkiye’deki muhalefet bu kısır döngüyü kırmazsa bugünkü gibi havanda su döveceklerdir. Tabi ki bu kısır döngü sadece partiler için değil, tüm Türkiye için de sürecek, Kürt sorunu Türkiye’nin ayağındaki pranga olmaya devam edecektir.
Türkiye siyaseti ve tüm kurumlarıyla bu durumdan kurtulmak istiyorsa Kürt sorununa doğru yaklaşıp Kürdün varlığını tanıma temelinde demokratik çözüm yoluna girmelidir.