Sağlıklılık önlemi olarak maske kullanılmaya devam edilecekse meta olmaktan çıkarılmalı, doğru malzeme ile üretilip ücretsiz erişimi sağlanmalı. Aksi halde yaşanacak sorunlar virüsün bulaş riski ile yarışır boyutlara ulaşacaktır
Beyza Üstün
Okullar açıldı. İnternet ortamında süren eğitimsizlik 6 Eylül’de yüz yüze eğitime geçirilme kararı ile sonlandı. Öğretmenler ve öğrenciler iki yıla yakın ara verdikleri yüz yüze eğitime coşku ile yeniden başladılar.
Siyasi iktidar, Covid-19 virüs salgını nedeniyle eğitime ara verilmesine karar vermişti. Böylece öğrenciler iki yıla yakın süre hangi eğitim seviyesinde okuyorlarsa o seviyede eğitimi alamadan bu süreyi okullarından uzak, eğitimden yoksun geçirmek zorunda kaldılar. Çoğu evden dışarı adım atamayarak ve internet, bilgisayar gibi uzaktan eğitim alabilecek destekleri varsa ekran karşısında bu dönemi sürdürmeye çalıştılar. Bilgisayarı ve internet erişimi olmayan milyonlarca çocuk ise eğitiminden uzak bu iki eğitim yılını kendi evlerinde geçirdi.
Eğitimsiz yaşanan sürecin ardından öğrencilerin her biri bu yıl coşku, mutluluk ve özlemle okullarına koştu. Çoğu sabah evden çıkışları ne kadar enerji dolu ise günün sonunda bir o kadar yorgun olarak evlerine dönmekteler. Öğretmenler ise öğrencilerden hallice değil. Kendilerine yollanan genelge nedeniyle ders anlatırken maske ile anlatmak zorundalar. Öğrenciler de okulda sürekli maskeli olmak zorundalar. Maskenin alerjik etkileri öksürük, yorgunluk, nefes darlığı olarak görülmeye başladı.
Covid-19 virüs etkisi önlenemeyen/ çözülemeyen bir sorun olarak sürerken, eğitimin yüz yüze sürmesi mutlak gereklilik, çocukların, gençlerin eve hapsolmaması da. Aksi toplumsal ciddi sorunlar yaratmakta, sosyolojik, psikolojik yıkımlara sürüklemekte yaşamı. Hastalığın yayılışı politik doğru kararlarla önlenemediği için sağlık bakanlığının, Dünya Sağlık Örgütü’nün çözüm önerileri arasında yerini koruyan maske piyasada da çeşit çeşit satılmakta. Olumsuz yanları uzmanlar tarafından tahmin edilse de maskeye çaresiz mahkûmuz.
Salgın sonrası politik müdahaleler ise daha ciddi boyutta; bireyselleşme kanıksandı, itiraz edilen yaşam alanlarına müdahaleden, cezaevindeki kazanılmış hakların iptaline kadar her siyasi yaptırımın gerekçesi haline dönüştü. Görünen o ki süreç daha uzunca bir süre pek çok politik dönüşümü de kapsayacak. Diğer yandan Covid 19 salgını sonrasında maske üreticileri, aşı üreticileri, dezenfektan üretenler hatırı sayılı artı değer kazanmaya devam ediyorlar. Bugün Covid virüs salgınının ekonomi politik sonuçlarını tartışmayacağım.
Bu ülkede eğitimin öğretimin yok edilmesine müdahaleye maske katkısı ile birlikte tartışmak oldukça ciddi açmazda tartışmak demek. Politik kararların yaşamdan yana verilmediği, sorunun nedeninin değil sonucunun politik çözümlemelerin konusu edildiği siyasi bir rejimde eğitim politikalarının, sağlık politikalarının günübirlik çözümlerle yürütülmeye çalışıldığı bir ülkede ya da ülkelerde kararları açmazdan çıkaracak politik tartışmalar yapmak, toplumsal öneriler yapmak oldukça zor. Gene de yaşamımızı egemen sistemin kararlarına mahkum eden virüs bulaşının bir boyutuna dikkat çekmek istiyorum; maskeleri ile eve dönen öğrencilerin, öğretmenlerin ders süresi boyunca olası yaşadıklarına değinmek istiyorum.
Maske ile uzun süre konuştunuz mu bilmiyorum, ya da uzun süre maskeyi hiç çıkarmadan, örneğin kesintisiz 1 saate yakın süre aynı kapalı ortamda bulunmak zorunda kaldınız mı?
Solurken oksijen alıp vücudumuzda biriken karbondioksiti dışarı veriyoruz. Maske; ağız ve burnumuzun önündeki solunum açısından da bariyer görevini sürdürüyor. Maske ile normal soluduğumuzdan daha düşük oksijen mi alıyoruz, bunu da ötesinde bir bariyere (gözenekli dahi olsa) verdiğimiz nefesteki karbondioksitin bir kısmını yeniden vücudumuza mı alıyoruz? Uzmanlar bu durumu kabul etse de vücudun asid- baz dengesinin bunu tolere edebileceğini düşünüyor.
Bunun da ötesinde ağzımızı burnumuzu örten maskenin yapıldığı malzemeyi de her nefes aldığımızda mikron düzeyde soluyabiliriz. Piyasada faklı malzemelerden yapılmış maskeler kullanıyoruz. Her metada olduğu gibi belirleyici olan o anki fiyatı ve erişebilirliği/bulunabilirliği. Aldığımız nefesin içinde mikro düzeyde soluduğumuz maske partikülü varsa solunum yollarımızda nelere neden olacağını bugünden bilmek zor. Öğrenildiğinde ise yaratacağı sorun ciddi boyutta olabilir.
Eminim daha uzun süre bu konu ciddiye alınıp araştırılacak ve doğru stratejilerde açığa çıkarılacaktır. Uzmanlar maske kullanımının bulaşın önlenmesinde gerekli olduğunu belirtirken, uzun yıllar sonunda olumsuz etkilerinin de tartılacağı görüşünü paylaşıyorlar.
Günümüzde kapalı ortamda virüs yayılımını önlemek için maske zorunlu göründüğüne göre, üzerinde daha net, hızlı araştırmalar yapılmalı. Şimdilik araştırmalar medikal maskeleri, N95 diye bilinen, filtrasyon ve yüze uyumluluğu daha yüksek olan maskelerin takılmasını öneriyor. Eğer uzun süre maske takmak zorunda iseniz evinizde ipek küçük bir mendil bulursanız ıslatın ve maske ile ağzınızın arasına yerleştirin. Islak yüzeyle vücudunuza virüsün, maske paçacığının girişini kesmiş, ipeğin yarattığı boşluklarda nefesinizi rahatlatmış olursunuz.
Sağlıklılık önlemi olarak maske kullanılmaya devam edilecekse meta olmaktan çıkarılmalı, doğru malzeme ile üretilip ücretsiz erişimi sağlanmalı. Aksi halde yaşanacak sorunlar virüsün bulaş riski ile yarışır boyutlara ulaşacaktır.
Eminim sağlık konusunda yaşamdan yana tutum alan halk sağlığı, göğüs hastalıkları ve tüberküloz uzmanları vd sağlık politikası uzmanları konuyu çoktan araştırmaya başlamıştır. Bu tartışmada umudum TTB, Ata Soyer Sağlık Politika Okulu, Toraks Derneği gibi sağlık politikalarını ciddiye alan meslek örgütlerinin, demokratik politik örgütlerin, derneklerin konuya doğru olarak analiz etmesi ve yaşamdan yana tutum alan yaklaşımları.
Umarım maskeyi kullanmak zorunda olan eğitim, sağlık emekçileri, işçiler, çocuklar, hastalar virüsün önlenemeyişinin sorumluluğunu daha fazla yaşamazlar. Bu çaresizlik süreci halkların aleyhine uzamaz.