Beyza Üstün
Sizinle sohbete başlamamla size ulaşmam arasına giren zamanda hepimizin hayatında ciddi değişiklikler yaratacak olaylar gerçekleşiyor.
Siyaset alabora…
Bu yazıyı kaleme aldığımda AKP-MHP iktidarının kendileri için yürüttükleri sürdürülebilirlik politikasının hayatımızı nasıl sermaye birikim alanına çevirdiğini, bunun için “reformlarını” (adalet – ekonomi) peşi sıra duyurduklarını yazmaya başlamıştım. Sürdürülebilmekte olan politikalara bizlerin de kenarından köşesinden nasıl kanalize olduğumuzu sizinle paylaşıyordum. Bunları yazdığım akşam Gergerlioğlu’nun bir tweet nedeniyle siyaset yapma hakkının elinden alınması ardından iktidarın HDP üzerinden yürüttüğü siyasi darbenin son kararı ekranlara yansıdı. 7 Haziran 2015 genel seçimlerinin sonrasında başlatılan halkın iradesine yapılan müdahaleye Yargıtay da bir hamle yaptı. Ertesi gün demokrasiye müdahaleler sürdürüldü. HDP il ve ilçe örgütlerine operasyonlar, İHD Eş Başkanı Öztürk Türkdoğan’ın gözaltına alınması, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması iptal kararı ardı ardına geldi.
Hepimiz biliyoruz ki bu müdahale(ler) bizlere, HDP’de siyaset yapanlara, HDP’ye oy verenlere değil sadece. Türkiye’de yaşayan halkların özgürlük, eşit yaşam taleplerine demokrasiye, birlikte barış içinde eşit ve kardeşçe yaşama. Her saldırı hak ve özgürlükleri yok etmeye, demokrasiye yapılıyor. Ne yaparlarsa yapsınlar bizler barış istemekten eşit ve özgür yaşam için mücadele etmekten vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz.
Bir sohbetimizde dün bugün yarın hiç bu kadar birbirine karışmamıştı diye yazmıştım. Size HDP’nin kapatılması için Yargıtay’ın kararından İstanbul Sözleşmesi’nin iptalinden önce yazdıklarımı paylaşacağım, sonra yeniden bugüne döneceğim…
Yeni-lenebilirlik
Siyasi iktidar tarafından geçen yılın Ekim ayından beri duyurulan ekonomi-adalet reformları bu ayın ilk iki haftasında açıklandı. (Üçüncü haftasında da HDP’ye ve İstanbul Sözleşmesi’ne müdahaleler gerçekleşti.)
İktidarın yirmi yıla yakın yönetimleri sürecinde çöktürdükleri temel alanlardan ikisi reform olarak dahası “yeni” ve başlangıç olarak halklara sunuldu. Son beş aydır yaptıkları toplantılara ve uyguladıklarına bakıldığında halkların yararına değil kendileri ve sermaye için güvenli iklim yaratmayı sürdürüyorlar.
Bizler bu ülkede yaşayan halklar siyasi iktidarın izlediği politikaları bilmemize, dahası sistemin dayatmalarını, yıkıcılığını her geçen gün daha derinden yaşamamıza, yaşıyor olmamıza rağmen açıklanan programları, planları izleyip tüm detayı ile yeniden tartışıyoruz. İktidar yaşam üzerinde yarattığı kırılma noktalarını, çöküşleri gayet iyi biliyor. Siyaset rötuşunu yok olmakta olanlar üzerinden sunuyor. İnsan hakları eylem planı, adalet, ekonomi üzerinden sunumları “yeni” başlangıçlar sürdürülecek politikalar olduğu vurgulandı. Politikaları “yeni” ve sürdürülebilirlik ilk 19 yılları ise henüz başlangıçmış.
Temel hak ve özgürlüklerin başta düşünce ve ifade özgürlüğünün yok sayıldığı eşit ve özgür yaşam için siyaset yapanların, haklarını arayanların, kadınların, öğrencilerin, seçilmişlerin tutsak edildiği bir ülkede insan hakları reformunu dinlerken, bunu açıklayan bakan hangi ülkenin adalet bakanı acaba biz de o ülkede yaşasaydık keşke, diye düşünmeden edemiyor insan.
Açıklanan ekonomik reform paketinde de emekçiler, işçiler, yoksullar, esnaflar, çiftçiler, işsizler, gençler çıkmadı. Çıkması da beklenemezdi.
Gece yarısı operasyonlar ile ekonomi düzenlenmeye Meclis’teki halkların iradesini taşıyan 3. Parti kapatılmaya çalışılıyor. Siyasetçilerin, seçilmişlerin bileğine, üniversitelerin kapısına kelepçe takılıyor. Ve bunların yapıldığı ülkenin siyasi iktidarı bunun başlangıç olduğunu söylüyor. Ortaya koydukları “yeni” stratejilerin sürdürüleceği iddiasındalar.
Bizler de özgürlükten, barıştan, eşit yaşamdan vazgeçmeyeceğiz.
Newroz geçti, olsun. Newroz baharın muştusudur, yeniden doğuştur, yaşam direnişidir. Hepimize kutlu olsun.