Azad Barış
Katliam, soykırım, sürgün ve büyük siyasal altüst oluşlar ile geçen son yüzyıl, bu meşakkatli süreçlerin bütün yükünü taşıyan ve o dönemin aynası olan karakterler de ortaya çıkardı. Bu karakterlerden biri olan Keremê Seyad’ı maalesef geçtiğimiz hafta kaybettik. Keremê Seyad, özellikle Serhed Êzidîlerinin bu son yüzyılda yaşadıklarının küçük bir izdüşümü. Onun hayat hikayesi etrafında Êzidîlerin kolektif acılarını, sürgününü bulmak mümkün. Êzidîler, üç ana toprak parçasından biri olan Serhed’i 20. yüzyılın başından itibaren bir daha geri dönmemek üzere terk etmek zorunda kaldılar. 1905 yılında Êzidîlere karşı başlayan pogrom, ferman, ilhak ve zorla din değiştirmeye zorlanmak, onları daha önce benzer sürgün deneyimlerinden geçirilmiş, ana topraklarını 1870 yılındaki Rus-Osmanlı savaşı esnasında Zar çarlığına sığınan akrabalarına sığınmak zorunda bıraktı. Geri kalanlarıysa 1915 büyük felaket esnasında Ermeni komşularıyla Serhed’i terk edip Ermenistan başta olmak üzere, Nahçivan, Gürcistan ve Azar diyarına kaçmak zorunda kaldılar. Başka bir ifadeyle Êzidîler büyük felaket nedeniyle atalarından kalma topraklarından kovuldu ve bir gecede Doğu Ermenistan’a sığındılar. Baskı ve katliama karşı Ermeni komşularıyla birlikte hareket eden Serhed Êzidîleri büyük felaketin asıl unsurları olarak muamele gördüler ve o nedenle toplu katliamlardan geçirildiler.
O ibram şartlar bütün Serhed Êzidîlerinde olduğu gibi, Keremê Seyad’ın ailesinde de büyük yıkımlara sebep oldu. Kerem’in dedesinin de içinde bulunduğu 50 Êzidi “ileri geleni” bir ölüm müfrezesi tarafından yakalanıp Kars’a götürülmek üzere esir alınır ama hiçbiri bir daha geri dönmez. Sonradan yolda kurşunlara dizildikleri duyulan o 50 Êzidî kanaat önderinin içinde Kerem’in dedesi Xalitê Çolo da vardır. Ölümün kara haberini duyan Êzidîler kısa süre içinde kendilerini bekleyen tehlikeyi fark edip, Aras Nehri’ne doğru akan Arpaçay Nehri’nin diğer yakasına geçmek üzere yollara düşerler. Birçoğu Arpaçay Köyü’ne yakın bir mesafede haince kurulan pusulara düşer ama bir kısmı karşı kıyıya geçmeyi başarır. Bugün hâlâ suyun öteki kıyısında bulunan Ermeni Bagaryan köyü Kerem’in babası olan Seyad’a kucak açan köydür. Azerilerin yerleştiği berideki kıyıdaysa pusuda ölenlerin ardından ağıtlar yükselir.
Evler hâlâ kederle birbirine bakıyor, gamları ayıransa Aras Nehri’ne akan Arpaçay’ın suyudur. Kırımdan kurtulanlardan biri de Xalitê Çolo’nun küçük oğlu Seyad’dır. Xalit, Çolo kabilesinin ileri geleni, Êzidî Ankosî aşiretinin mensubu ve Xaltî konfederasyonunun bir koludur. Digor’daki köyleriyse ait olduğu aşiretin adıyla anılmaktadır. Kars’ın Digor ilçesine bağlı Angukuyê (Ankosî) köyün ahalilerindendir ama birçok şeyin değiştiği gibi zamanla hem köyün adı hem de sahipleri değişmiştir. 20. yüzyılın başına kadar onlarca Êzidî köyünün bulunduğu Digor 1918’den sonra tamamıyla boşaltıldı ve yerine başkaları yerleştirildi. Bu ilhak, el koyma girişiminin sonucunda, bugün koca Kars vilayetinde tek bir Êzidî bile bırakılmamıştır.
Çolo ailesinden geriye kalan Seyad ve diğer akrabalar bir daha Digor’a dönmemek üzere kendilerine bir yer ararlar. Belirli bir süre Arpaçay’ın diğer kıyısından ana topraklarına bakarak geri kalanların gelmesini beklerler. Bekleme zamanla kara bir umutsuzluğa ve ağır bir yasa dönüşür. Beklerler ama ne gelen var ne de giden vardır ve umut suya karışıp Aras’a doğru akar. Acı ve yasın yükünden kurtulmak için Gürcistan’a doğru yola çıkarlar. Kısa bir süreliğine de olsa Tiflis’teki akrabaların yanında kalırlar, daha sonra Ermenistan’a dönerek Heko köyüne yerleşen akraba ve eski komşuların yanında, yeni bir hayat için ilk taşları üst üste koyarlar. Kerem, 1938’de bu köyde doğar. Kerem on yıllık temel eğitimini Heko köyünde tamamlar. Gençliğin ilk yıllarından itibaren edebiyat ve sinemaya ilgi duyar ve durmadan yazılar yazar. Komünist partinin gençlik kollarında düşünce ve fikirleriyle parlayan biridir ve dünyadaki bütün alt üst oluşlara rağmen hep keskin inançlı bir komünist olarak yaşar.
Yazım dünyasına “Bolşevikyan Droshov” Komünist Parti’nin gazetesinde başlar. Daha sonra kaleme aldığı makale ve yazılarını “Avangard” ve “Sovétakan Hayastan” Ermenistan Komünist Partisinin gazetelerinde yayınlar. Makaleleri komünist partinin en önemli organlarında yer bulacak kadar tesirlidir. Ermenistan Komünist Partisi’nin desteğiyle partinin Êzidî kadroları ve birçok aydının kuruluşunda yer aldığı ve Kürt Êzidî kültür tarihinin en uzun süreli, en nitelikli basın çalışması örneği olan Riya Teze Gazetesi’ni 1955 yılında kurarlar.
Kerem, çok dilli bir entelektüel ortamda yazılarını Rusça ve Ermenice olmak üzere Kürtçe kaleme alır ve gazetenin kuruluşundan itibaren hem yazar hem de gazetenin düzenli bir şekilde basılmasına büyük katkılar sunar. Kerem, yıllarca Riya Teze gazetesinin editörü olarak görev alır, Kürt dili ve edebiyatı çalışmalarına büyük katkılar sunar. Düzinelerce kitabın editörlüğünü yapar ve ilk Kürt sinema filmi olarak kabul edilen “Zerê” adlı filmin hazırlanmasına büyük emek katar. Bunu yanı sıra Kürtçe haber spikerliği ve yorumculuk serüveni de devreye girer. O nedenle 1960 yılında Xelîl Muradov daveti üzerine Erivan Radyosu Kürtçe departmanın kadrosuna katılır. 1961 yılında radyoda spiker ve yorumcu olarak çalışmaya başlar ve “Erivan konuşuyor” sözüyle Kürt dünyasına nam salar. 54 yıl boyunca Erivan Radyosu’nda “Yêrevan xeber dide-Erivan konuşuyor” sözleriyle dinleyicilerine seslendi.
Kerem sadece yazılarıyla değil, bunun yanı sıra kavminin uğradığı katliamların yaralarını sarmak ve yaşananların kolektif hafızasının kuruluşuna katkı sunmak, kuşaklar arası bir deneyim aktarımı olarak sürgünden ana topraklara haykırmaktı. “Atasal” hafızanın sürgün sesiyle terbiye edilmiş şekilde, radyo yoluyla her dört parçada geri kalanlara seslenmekti. Sovyetlerin sosyalist kurgusu nedeniyle birçoğu üniversite okmuş Kürt radyocu, aydın ve sanatçı diğer parçalardaki Kürt ve Êzidîlerle sözün gücü ve aracılığıyla ortak acı ve gamları dalga dalga yaydılar ve bugünün ortak hafızasının kuruluşuna büyük katkılar sundular. Erivan Radyosu’nun bu ortak hafıza ve şuurun oluşumuna ilham kaynağı oldu.
Erivan Radyosu’nda yakılan aydınlanma ışığı bugün bile hâlâ Kürt modern tarihinin gelişim yolunu aydınlatıyor. O nedenle Erivan Radyosu’nun kurucu kadrosu, Kürt aydınlanması, tarihi, edebiyatı, müziği ve mücadelesinde tarihi bir rol oynadı. Erivan radyosunu salt bir folklor taşıyıcısı olarak görmek oynadığı tarihsel rolünü bütünlüklü görmemek ve onu sınırlamak anlamına gelir. Zira radyo, kurucu kadronun ana fikriyatı ve Sovyetik aydınlanmacılığına dayandığı için anti sömürgeci bir karaktere sahiptir.
SSCB’nin dağılmasının ardından yaşanan ekonomik daralma ve kadro eksikliği nedeniyle radyonun Kürtçe bölümü kapatılmak istendi, ancak Kerem oğlu Tîtal ve kızı Daîla’yı radyo çalışmalarına dahil ederek radyonun Kürtçe ruhunu yaşatmaya devam etti. Büyük sürgün yüzyılında, bütün parçalarda Kürt ve ona ait olan her şeyin yasaklı olduğu bir dönemde yayın yapan Erivan Radyosu hem yasakçı devletlere karşı ilkesel bir karşı duruş sergiledi hem de Kürt toplumsal uyanışına emsalsiz bir katkı sunarak, modern devletlerin asimilasyon çarkına çomak soktu, ortak hafızayı şekillenmesinde büyük rol oynadı. Tarih, edebiyat, kimlik, kültür ve müzik açısından bu radyonun rolü ve Kerem’in emeği tartışılmazdır. Erivan radyosu hiç şüphesiz Kürt sözlü tarihi ve medyası için büyük aydınlanma mücadelesi verdi ve bu mücadeleyi bütün Kürdistan’a yaydı. Sadece Kuzey için değil, bütün parçaların dil ve kültür birliğinin sağlanması açısından önemli bir ilke imza attı. Erivan Radyosu’nun bu rolünün inşasında birçok kişinin emeği, katkısı olduğu gibi komünist, Êzidî ve Kürt Kerem’in etkisi ve katkısı da oldukça fazladır, o nedenle onun bu mirası yaşatılmalı ve Erivan konuşmalıdır.