ayşe düzkan
sedat peker’in anlattıklarını bu mecranın okurları gayet iyi biliyor. bunları haber yaptığı için hapis yatan hatta canından olan gazeteciler var. ama bu gerçeklerin devlete bu kadar yakın hatta sık sık devletin emrinde olmuş biri tarafından anlatılmasının etkisi çok farklı.
diğer yandan anlattıklarının bu ülkeye ya da bu coğrafyaya özgü bir durum olduğu doğru değil. her ülkede suç örgütleri var, bütün devletler kendi hukuklarının dışına taşıyor, kendi topraklarında yapmayan başka topraklarda yapıyor bunu. devletin, ücretsiz eğitim, sağlık hizmeti gibi kamu görevlerinden vazgeçip sadece bir zor aygıtı olma sürecinde bu pervasızlık da güçlendi. bu süreci devletin küçülmesi olarak selamlayanlara sitemle devam edelim.
bu tür sadece halk için sır olan devlet sırlarının ortaya çıkması ülke için mutlak bir arınma anlamına gelmiyor. toplumun ortak zihni, muhalif basın aktardığında inanmadıkları şeyleri bir suç örgütü liderinin ağzından duyunca inandırıcı bulacak biçimde şekillendirilmiş. daha da kötüsü, aynı zihin yapısı bu suçları suç olarak görmüyor. gücü olanın her şeyi yapmaya hakkı olduğuna zaten inanıyor, en büyük güç olan devletin her yaptığını olağan sayıyor, onun adına suç işlenmesinde bir sorun görmüyor.
o yüzden bu açıklamaların insanları ayağa kaldırması çok mümkün görünmüyor. insanlar kendi gündelik sorunlarıyla anlatılanlar arasındaki bağı kurmuyor. peker, hangi insiyakla konuşmaya başlamış olursa olsun, anlattıklarının kendisinin ya da ilintili olduğu güçlerin hesapladığı etkilerinin olacağı muhakkak. peker’in konuşmalarındaki her ayrıntı gerçek değil, bazen yanlış bilgiler zaman zaman da odağı kaydırdığı oluyor ve bunları görmek, anlamak önemli ama üslubunu, bakış açısını –örneğin kürtlerle ya da alevilerle ilgili sözlerini- doğru ya da yanlış olarak değerlendirmek bana anlamsız hatta şaşırtıcı geliyor. daha önce de medyaya konuşmuş, zaman zaman tehditler savurmuştu. her zaman, belli etkiler almak üzere sahne kuran, performans yapan biri var karşımızda. peker daha 15 yaşındayken geceleri duasını edip turancı şiirlerle uykuya dalmakla övünüyor. şimdi başkalarını uyutmaya çalıştığı aşikâr.
sedat peker’in oluşturduğu örnek, bir rol modeline de dönüşüyor tabii. bilgisi, eğitimi, iş bulma ihtimali olmayan, cesaretinden başka sermayesi bulunmayan yoksul genç erkekler için, tek geçinme ihtimali suç örgütlerinin parçası olmak gibi görünüyor. sedat peker bu ihtimalin büyük servet ve güç sağlayabileceği fikrini güçlendiriyor.
bu ifşaların ardında kimler ve neler olabilir? bana iki ihtimal geçekçi görünüyor. birincisi, mhp’den parlamenter siyaset içi yöntemlerle kurtulamayacak olan akp’nin elini kolaylaştırması ki süleyman soylu’nun habertürk’te, gazetecilerin karşısına çıkması -soru sorulmasına fırsat tanımamış ve sorulara cevap vermemiş olsa da- bu ihtimali güçlendiriyor. ikinci seçenek parlamenter olanlar da dahil, demokratik siyaset araçlarına pek itibar etmeyen cemaat çevresinin desteğinin bulunması. sadece konuşması değil susturulmaması da bu ihtimalleri güçlendiriyor.
tekrar edeyim; bu ifşalardan belli sonuçlar elde etmek isteyenler vardır; bunlara peker’in kendisi de dahil tabii. acaba onların hiç hesaba katmadığı, halkın yararına olacak bir sonuç ya da etki sağlamak mümkün olabilir mi? ister istemez susurluk kazasını hatırlıyoruz. ama o dönem gösterilen kitlesel tepkinin bir benzerini bugün göremiyoruz. hepsi birlikte düşünüldüğünde, halkın ulaşabileceği siyasal enstrümanların devre dışı bırakıldığı, siyasetin git gide daha fazla, bir takım güçlü oyuncuların hamleleriyle ilerleyen bir süreç halini aldığı görülüyor. ve daha önemlisi bu değiştirilemez bir durum gibi sunuluyor. halk açısından siyaset, müdahale edebileceği bir şey değil, açıklamaya çalıştığı komplolardan ve komplo teorilerinden ibaret hale geliyor.
ama umut da var. istiklal caddesi’nde demirören alışveriş merkezi’nin önünde “mafya düzenini yıkacağız, bizden çaldıklarınızı alacağız” yazılı pankart açan gençlik meclisleri üyeleri gözaltına alınırken yoldan gelip geçenler onları alkışlıyor! mehmet ağar’ın uğur mumcu cinayetiyle ilgili güldal mumcu’ya söylediği “bir tuğla çekersek bütün duvar yıkılır” sözündeki tuğlayı çekmek isteyenler, gözatına alınmayı göze alanlardan ibaret değil. pekerlerin suçlarına karşı bizim gücümüz orada.