Geçmişten bu yana tedarik sisteminin dinamikleri olan pazar ve bakkallara yakın zamanda marketler eklendi. Şimdilerde kadim pazarlar ve mahalle bakkalları azalmakta, market sayısı artmaktadır.
Tedarik zincirleri çatırdıyor
Bir gecede çıkarılan Büyükşehir Yasası ile köy kültürüne göre yaşayan, geçimini köylerde üretim yaparak sağlayan nüfusun yarısı kentlere boca edildi. Yanı sıra tarımda uygulanan yanlış politikalar kırsaldan kente göçü besledi. Yani kent gıda tüketim zincirine kırsal göç nüfus da eklendi. Köylerde insanlar üretiyorken, kente göçten sonra üretmeyen, tüketen konuma geldi/getirildi. Ayrıca barış yerine savaş tercihinin neden olduğu zorunlu göçler, kent nüfus yoğunluğuna katkı koydu. Pandemiyle birlikte çok aracılı gıda tedarik zincirinin kırılganlığı ortaya çıktı. Tarım ve gıdanın önemi görünür oldu.
Marketler
Bugün Türkiye’de perakende alanında 234 market zinciri var. Bu zincirlere ait 34 bin 45 market faaliyet gösteriyor. Her geçen gün market sayısı artıyor. Artan her market, bakkal ve semt pazarlarının azalmasına sebep oluyor. Marketlerden indirim market zincir sayısı süpermarketlere oranla daha hızlı bir seyir izliyor. Bu konuda Greenpeace 2020 verilerine[1] başvurduğumuzda, 2011 yılından bu yana, Türkiye’deki zincir market sayıları 207 artmış, artıştaki önemli pay indirim marketlerine ait. Yani yerel zincir market sayısı yüzde 80, süper market sayısı yüzde 81, indirim market zincirinin toplam sayısı ise aynı dönem aralığında yüzde 293 artışmış.
İndirim zincir marketlerinin hızlı artması; yoksulluğun arttığını, ürün üreten çiftçilerin köle koşullarında çalışmaya zorlandığını gösterir. Bunu akılda tutmak gerekir.
Pazarlar
Pazarlar, kadim tedarik zincirlerdir. Başlangıçta aracısız ve temaslıydı, yani üretici ile tüketici doğrudan buluşuyordu. Bu sayede gıdalar güvenilir ve izlenebilir durumdaydı, aynı zamanda üretici ve tüketici sömürüsü yok denecek düzeydeydi. Sömürü, yapılan pazarlıktaki rıza kadardı. Sonra pazara sunulan gıdalarda tedarik durumu çok aracılı bir hal aldı; buna bağlı olarak üretici ve tüketici sömürüsü arttı, gıdanın güvenirliliği kayboldu. Pazarlar hala var. Örneğin; İstanbul’daki iki hale gelen ürünler şehrin farklı yerlerindeki 750 semt pazarı aracılığıyla halka sunulmaktadır. Ancak indirim market zincirleri ile semt pazarları arasında çok ciddi bir rekabet var, sürüyor.
Ayrıca geçmişteki pazar tedarik sistemi ile bugünkü aynı değil. Şimdiki pazar sisteminin iyi yanı az, kötü yanı çok. İyi yanı marketlerin pazar esnafı ile rekabet edebilmek için fiyatlarını düşük tutmaları sadece. Kötü yanı ise, marketler ürün fiyatını düşük tutarken bunu yapacağı kârdan fedakârlık ederek yapmaması, çiftçinin alınteri ürününü düşük fiyata alarak gerçekleştiriyor olması. Yani çiftçiyi daha çok sömürmesidir. Şimdiki pazar sisteminin çok aracılı olması bir başka olumsuz yan. Olumsuzluğu; her aracının kârını fiyatın üzerine koyması bu nedenle fiyatların yükselmesi. Başka bir deyişle, üreticiden çok ucuza alınan ürünlerin tüketiciye yüksek fiyatla satılması. Üstelik yüksek fiyatla satılan bu ürünler tüketiciler tarafından artık izlenemiyor. Kamunun denetim eksikliği olumsuzlukların üzerine tuz-biber ekiyor. Yani pazar ve market ürünlerinin sağlıklılığını tartışma konusu yapıyor. Pazarların çok aracılı hale gelmesinin neden olduğu olumsuzluklar, üreticilerin ürünlerini pazarlarda doğrudan-aracısız satmalarıyla bertaraf edilebilir. Bu konuda yerel yönetimlere oldukça fazla görev düşüyor.
Bakkallar
Bakkallar, küçük esnafın geçimini sağladığı, halkın parası olsun olmasın ihtiyacını karşıladığı, yaşamını sürdürmek için havadan sonra nefeslendiği önemli yerler olmasıdır. Mahalleye dair bilgilerin biriktiği, insan sıcaklığının yaşandığı, sosyalleştiği yerler bakkallar. Kimin bakkallarla ilgili anısı yoktur ki. Her geçen gün azalan bakkalların şimdilerde sayısı 220 bin civarına geriledi. Bu melanetten çıkış elbette var. Şirketlerin gıdada kontrolü ele geçirmesini önleyecek olan, ne üreteceğine, nasıl üreteceğine, ne kadar üreteceğine neden üreteceğine ve en önemlisi kimin için üreteceğine karar verme hakkı olan ‘Gıda Egemenliği’dir. Üretici ve tüketicilerin birlikte gıda egemenliğini yeniden tesis etmeleri gerekli. Kooperatifler, bu konuda önemli bir araç görevi görebilir.