Tarihi sever misiniz? Bilmem. Sevmek lâzım. Neden derseniz? Bakın Danimarkalı filozof Soren Kierkegaard, “Hayat sadece geriye doğru bakarak anlaşılabilir… Ama ancak ileriye dönük yaşanabilir” diyor.
Hangi tarihi sevmek lâzım ama? Elbette halktan ve haktan yana olan tarihi! Yoksa resmi tarih, lehte yazılan yaranma tarihtir. Ancak gerçekle yakından uzaktan ilgisi yoktur, ama en çok da o gerçek sanılır… Bunun için öteki-lerin tarihi önemlidir, değerlidir. Okunasıdır!
Ragıp İncesağır arkadaşım çok okumuş, okuduklarını iyi sağmış, sağdığını rafine bir biçimde “Ecdadımız- Halktan ve Haktan Yana Bir Tarih Okuması” adıyla bir kitapta toplamış. Çok da iyi etmiş. Bize böyle güzel bir bilgi şöleni sunduğu için emeğine, yüreğine sağlık demek istiyorum Ragıp kardeşime izninizle. Ve elbette emeği geçenlere de teşekkür ediyorum. Bize bu güzel kitabı bize kazandırdığı için Su Yayınları’na da en güzelinden bir teşekkür sarkıtmak gerek. Haklarıdır.
Bu kitap okunmalı! Niye derseniz? Bakın. Ragıp İncesağır ne diyor? “İnsanın ezeli ülküsü özgürlüktür. Ve özgürlük isteyenler ileriye bakarlar. Ama geçmişten güç almak da önemli. Bugünü anlamak ve bazı düğümleri çözmek için gözlerimizi geçmişe çevirmek iyi bir fikir olabilir.
Dünya sürekli bir değişim halinde. Tarih bu değişimin kimlerin eseri olduğu hakkında bilgi verir bize. Eğer bu değişime müdahale etmek istiyorsak; tarihi bilmeye, ondan öğrenmeye ve ondan ilham almaya ihtiyacımız var.
Birçok kişi, tarihi küf kokan ve okunması imkânsız klasörlerde saklı olduğunu zanneder. Hatta bu klasörleri o tozlu raflardan indirip okumak için ‘kafayı yemiş olmak lazım’ diye düşünenler de var. Ama öyle değil gerçekten. Tarih, hiç fark ettirmeden; insanların direniş ve isyan eğilimlerinden, mırıldandıkları bir türküden, geleceğe taşıdıkları hayallerinden bize bakıyor. Geçmiş sadece hâzin yenilgilerle değil, özgür bir geleceği tasarlamak için ilham ve ışıkla dolu.
Tarihe egemen anlatının dışında bakmaya çalışmamızın nedeni, geçmişten övünülecek yeni kahramanlar bulup çıkarmaktan çok; bugünün dertlerine derman olacak yeni bir bakış açısı edinmek. ‘Başka bir dünya’ kurma mücadelesinin ayakları yere basmayan, ‘havai’ bir hayal değil; ecdâdımızın bize bıraktığı çok değerli bir miras olduğunu görebilmek gerekiyor.
Çünkü sadece zalimin değil, mazlumun da ecdâdı var. Aristonikos’tan Karbaias’a, Baba İlyas’tan Pir Sultan’a, Amazonla’dan Kadıncık Ana’ya, Ebuzer’den Yunus’a, Hallac-ı Mansur’dan Bedreddin’e, Hacı Bektaş’tan Köroğlu’na… Bu kitapta ‘Ötekilerin Ecdâdı’ var.”
Evet. sözün özü, bu kitap bize mazlumların ecdâdının sahiciliğini hatırlatıyor ve yol göstericiliğini zihnimize çengelliyor.