1452’de Portekiz Kralı VI. Afonso’ya resmi bir bildiriyle izin veren Papa şöyle buyuruyordu:
“Savaş esirleri köle olarak kullanılabilir. Dince caizdir.”
Papa: “İnsan, insanı bir eşya gibi alıp satabilir. İnsan, insanı köleleştirebilir. İnsanlar eşit değildir…” diyordu.
Din adına, Tanrı adına!
Yediği naneye bak Allah aşkına!
Bunu aklımızda tutalım, sonra lazım olacak!
Bu hafta bir kitaptan söz edeceğim. Kitabın adı: “Dirgenlerin Şarkısı”
Yazarı Bayram Atakul. Atakul, köy kültürü ile yoğrulmuş bilge bir kişi. Fen Fakültesi, Fizik Matematik bölümü mezunu bir öğretmen.
Kendisi kitabı için “toprakla gülüp toprakla ağlayanların şarkısı” diyor.
Kitaptan:
“Dağların diliyle konuş
Konuşacaksan
Dağların suskunluğuyla haykır
Duruşuyla dur, bakışıyla bak”
…
“Yazın, güzün
Kışın, baharın
Biz toprak karıncalarıyız
Toprakla güler, toprakla ağlarız
Toprakla uyur, toprakla uyanırız
Çiftçi derler adımıza
Zemheri gibi donar
Temmuz gibi yanarız.”
…
“Su, nazlıdır
Salını salını akarken
Uysaldır, can verir, insana, toprağa
Su, canlıdır
Öfkelendi mi
Kafa tutar dağlara
Besmeleyle varamazsın
Azrail halt etmiştir yanında…”
…
“Yağma, talan, tarumar
Ülkemin tüm Ormanları, özgür akan suları
Al kan içinde Baharı bekleyen toprakları
Adeta hücuma geçmiş düşman orduları
Şimdi de yeni bir bela dolaşıyor çayın tepesinde
Hidroelektrik santrali”
…
“Bakmayın deli deli aktığıma
Sevdamdandır deliliğim
Ben severim yeşili, yaprağı
Bir damlacık suyun kadar seviyorsanız toprağı
Yeşil yaprağım kadar seviyorsanız çocuğu, çiçeği
Çam kokulu sularını el âleme peşkeş çekeceğinize
Sulama kanallarıyla yeşertin toprağı”
…
Ve şimdi 2021 yılındayız, 600 yıl geçmiş Papa’nın sözlerinin üzerinden.
Bayram Atakul bugün için şöyle diyor:
“Boş ver!
Yeryüzünü daha çok sömürmek için gökyüzünden söz edenleri…”