ABD’nin 2003 yılındaki Irak müdahalesi, bölgedeki diğer tüm halklar gibi Kürt halkını da derinden etkileyen gelişmelere vesile oldu. Meselenin farklı boyutları çokça değerlendirme konusu oldu, hâlâ da bu tarz analizler yapılmaktadır. Biz bu yazımızda, özellikle KDP’yi ele almak istiyoruz. Malum! Bu müdahaleden en fazla güç devşiren partilerin başında KDP geliyor. ABD müdahalesine kadar oldukça sallantılı bir pozisyonda duran KDP, müdahaleden sonra her anlamda önünün açılmasıyla, Kürt siyasetinde belirgin bir pozisyon kazandı ve bu avantajı ilk dönemlerde iyi de kullandığı söylenebilir.
O günleri hatırlayanlar bilir. Sadece Güney Kürdistan’da değil, KDP etkisinin çok zayıf olduğu Kuzey Kürdistan’da bile en fazla konuşulan, tartışılan partilerden biri KDP’ydi. ‘Ne yapacak, nasıl bir yönetim anlayışını esas alacak, kazanılan statü Kürt halkının genel durumuna nasıl etki edecek’ gibi sorular sıklıkla dile geliyor, yanıtlar aranıyordu. Kürt burjuvazisi, sermayedarları soluğu Hewler’de alıyor, Güney’e gidip gelenler, beklentilerine cevap bulamasalar da oldukça umutlu konuşuyorlardı. ‘Daha işin başındalar, zaman lazım, peyder pey sistem oturursa, bu hem siyasal hem de ekonomik alana yansıyacak’ deniliyordu. Kısacası beklentiler çok, umut fazlaydı. KDP’nin Kürt camiasındaki popülaritesi hiç olmadığı kadar artmıştı. Bu durum KDP yönetimini de şaşkınlığa sevk etmiş olacak ki, üst perdeden konuştukça konuşuyorlardı. Ağzını her açan bolca vaatte bulunuyordu.
Şimdi! Aradan 15 yılı aşkın zaman geçmişken ‘o günlerden eser kalmadı’ denilse abartı olmaz. ‘Nereden nereye’ diyenler çok. Yanlış politikalar her parti-oluşum için olduğu kadar KDP için de büyük bir yıkıma yol açtı. Bırakalım, Kürdistan’ın diğer parçalarını Başur Kürdistan’da, hatta kuşatma altına aldığı Behdinan’da bile KDP etkisinin çok zayıfladığı, adeta zorla ayakta kaldığı görülüyor.
2000’lerin başındaki umut vaat eden KDP, bugün sadece yokluk, yoksulluk, zulüm ile anılır durumda. Güney Kürdistan’ın muazzam yer altı ve yer üstü zenginlikleri elit bir kesimin refahına refah katarken, dünyanın belli başlı zenginleri arasında KDP üst düzey yöneticileri sıralanırken; halk büyük bir yoksulluk ile yüz yüze ve geçimini dahi sağlayamaz bir durumda. Her altı ayda bir sokaklar ‘iş-aş, maaş’ talepleri ile hareketlenmekte, bu taleplerde zorla bastırılmaya çalışılmaktadır. KDP’nin hakimiyeti altında olduğu söylenen bölgede bu tarz eylemler gelişmese de, esas patlama noktasının buralar olduğu genel değerlendirme konusudur. Fiili, olağanüstü hal rejimi ile Hewler-Behdinan hattında tutunmaya çalışan bir KDP gerçekliği vardır.
Yani bir zamanların popüler, açılım yapan partisi KDP, bugün tam bir savunma refleksiyle hareket etmekte, elinde tuttuğu alanları koruma telaşıyla yol almaya çalışmaktadır. Evet! Kılavuzu AKP gibi KDP’de gelinen noktada bütünüyle savunma pozisyonundadır. Eldekileri korumak, parti ve aile çıkarlarının zarar görmemesini sağlamak başarı ölçüsü olarak görülmektedir.
İzlediği politikalardan çok rahat anlaşılmaktadır ki, KDP’nin ne Güney Kürdistan’da ne de diğer parçalarda Kürt halkı diye bir derdi vardır. Kürt halkının ulusal hakları, geleceği, istikrarı diye bir gündemi yoktur. Böyle bir gündemi olsa, konuşan her KDP yöneticisi kendileri dışındaki Kürt parti ve örgütlerine saldırmaz, Kürt halkının düşmanları ile bu kadar içli dışlı olmaz.
Dikkat edelim, bugün KDP’nin temel ittifakları Kürt halkının azılı düşmanlarıdır. Kuzey Kürdistan’da Kürde ‘suyu’ çok gören, Rojava ve Güney Kürdistan’ı işgal eden zihniyet ile KDP çok iyi anlaşmakta, her anlamda ortaklıklara gitmektedir. Fakat Kürt halkının hakları için mücadele eden, KDP’nin üzerine oturduğu statünün oluşmasında da büyük pay sahibi olan Kürdistan Özgürlük Hareketi’ne her anlamda saldırmaktadır. Kuzey Kürdistan’da, Rojava’da, Güney’de Kürdün her kazanımına saldıran AKP-MHP iktidarı ile yol alınmakta ama Kürdi güçlerle ortaklıktan, birlikten kaçtıkça kaçmaktadır.
Şüphesiz, tüm bunlar Kürt halkı tarafından görülmektedir. Kürt halkı, KDP’nin gelinen aşamada ulusal kazanımlar önünde ciddi bir engele dönüştüğünün farkındadır. Bundandır ki, KDP’den olabildiğince uzak durmakta, izlediği siyasete mesafeli yaklaşmaktadır. Denilebilir ki, halk nezdinde teşhir olan, amiyane deyimle foyası ortaya çıkan bir KDP vardır. Artık milliyetçi söylemlerle Kürt halkı üzerinde etkide bulunan, propaganda yapan KDP kalmamıştır. Kürt halkı her haliyle KDP’yi tanımış, yönetiminin Kürt ve Kürdistan derken aslında aile ve parti çıkarlarından bahsettiklerini bilince çıkarmıştır. Bu nedenledir ki, KDP Kürdistan genelinde gün be gün erirken, Kürdistan Özgürlük Hareketi’nin temsilini yaptığı zihniyet her geçen gün büyümekte, halkı etrafında toplayan büyük bir ocağa dönüşmektedir.