BM raporlarına göre, 271 milyon 642 bin göçmen var şu anda dünyada. Bunların arasında henüz, uzun süreler beklemiş ve sonunda bulunduğu ülkenin, otoritelerinin tenezzül etmesiyle, hasretle beklediği resmi kağıdına, yakın zamanda kavuşmuş olanlar da yok ya da yasa dışı, yani otoritelerin kaprislerinin henüz boyunlarını uzatamamış olanlar da yok.
Yani 271 milyon 642 bin insan, dünyanın çeşitli yerlerinde, ‘Göçmenya’da yaşıyor.
-’Göçmenya’ adını Viranşehir’de kerpiç evleri yaparken, bizim Davut’tun söylediği bir şeyden esinlendim. Tır şoförüydü Davut. Bir gün bana ‘hocam Buzya’ya gittin mi?’ diye sordu. Toprağa, kireç ve alçısını katmıştık, karıyorduk. ‘Buzya neresi Davut’ dedim. Kalıpların içine atarken toprağı. Balyozla sıkıştırmaya başlamıştı kerpici Davut. ‘Hani’ dedi ‘hocam çoook soğuk bir yer var ya. Rusya’da’ Sonra anladım Sibirya’dan söz ediyordu. Çok güzel isimdi ‘Buzya’ çok yakışıyordu.
Neoliberal travma, dünyanın her köşesinde, talan etmediği doğa, yaşanabilecek bir toprak bırakmadıkça, yoksullar, bütün yaşanmışlıklarını geride bırakıp, son ne kalmışsa ellerinde, insan kaçakçılarına, manalı-manasız okullara yatırıp, sahiden ve sahteden ‘mantıklı’ evlilikler yapıp, bin bir yolla, sahte kağıtlar ve gerçek nedenlerle, yürüyerek, yüzerek, bir başka sınırların içine girip, kağıt beklemeye başlıyorlardı.
Zaten ‘yurt’ denen şey, aslında toprak değil, dilden meydana geldiğinden, insanlar ana, hatta ikincil dillerini de geride bırakıp, gönüllü bir asimilasyonun içine düşüyorlardı.
Her şey sıfırdan başlar Göçmenya’da. Ne olursa olsun göçmenin, ilk ve en çok konuştuğu şey ‘kağıtlarıdır’. Devlet, herhangi bir devlet, Kafka’nın kulaklarını çınlatır sürekli. Kendini ona kabul etmek için bürokrasi sunaklarına gider başını yatırır, bitmeyen, sorgu-sual, damga -mühür, kinaye- kapris ve her zaman sahipsiz, en iyi olasılıkla sürünceme içinde yuvarlanır gider Göçmenya’da. Mesela 12 yıl sonra ancak alabildiği pasaportuna bakmaktan, geceleri uyuyamayanlar bilirim ben, ay dolunaydır, gökyüzü mavi, bulutlar serseri ama görünmez pek Göçmenyalılara…
Yıllar önceydi. Nikaragua’da dolaşırken bir Kanadalı ile konuşuyorduk. Kız kardeşini Guatemala’da öldürmüşlerdi. ‘Hiçbir şeyi yoktu’ diyordu. ‘Hippiydi ama pasaportu için öldürdüler, çünkü burada bir Kanada pasaportu 1500 dolar.’ ‘Katili biliyorum’ diyordu, ‘Sınırlar…’
Göçmenya gittikçe büyüyor ve gittikçe daha da zor oluyor bu ülkeye bile katılmak. Kamera hendekleri, timsahlar, duvarlar ve dört tarafı faşistlerle çevrili bir memleket bu.
Ve ‘Göçmenya’ acı vatan…