Sağdan soldan devşirilmiş Saray danışmanları HDP’yi saha dışına atmak ve HDP’ye düşmanlık yapmayanları HDP’li gibi cezalandırmak için rejime harıl harıl akıl üretme telaşındalar. Kolluk ve mahkeme marifetiyle ilerleyen çökertme planı, HDP’ye selam verenin terörle ilişkili olmakla suçlandığı tecrit politikasıyla birlikte yürütülmeye devam ediyor. Öte yandan, “din kardeşliği” ekseninde sinirleri alınmış, “terbiye edilmiş” Saray’a bağlı sentetik bir Kürt sağı kurma çalışmaları da sürüyor. Geçmişten devir alınan “Komünizm lazımsa onu da biz kurarız” mantığı Kürt meselesine uyarlanarak tekrarlanıyor. TKP Genel Sekreteri M. Suphi ve arkadaşlarının hunharca katledilmesinin ardından dönemin önde gelen faşistlerine kurdurulan sahte TKP olayına benzer biçimde sistem tarafından devşirilmiş Kürt görünümlü kurtlara sahte Kürt partisi kurdurma emri verilmiş durumda. HDP’nin denklem dışı bırakılması sonucunda Saray Rejimi bir taşla üç kuş vurmayı hedefliyor. Kürt Özgürlük Hareketi’ni legal alanda yenilgiye uğratmak, demokrasi güçlerinin birliğini dağıtmak ve sistem muhalefetini iktidar için tehlike olmaktan çıkarmak. Saray’daki bu hesap çarşıya uymazsa eğer, Saray’ın sütunları büyük gürültüyle yıkılacak, 3. MC koalisyonu tarihe karışacak.
3. MC hükümetinin tarihe karışması demek, hele de bunun HDP’nin direnişi sonucu gerçekleşmiş olması demokrasi mücadelesine büyük bir ivme kazandıracak. Demokrasi mücadelesinin önünün açılması elbette sadece Kürt halkına nefes aldırmayacak, aynı zamanda emekçiler için de örgütlü mücadelenin kanallarını açacak. TÜSİAD benzeri sermaye çevrelerinin açıktan AKP’nin karşısına dikilmemesinin nedenlerinden birisi de örgütlü toplumda sermayedarlığın yeterince kârlı olmaması. “İşçiler örgütlenmesin, Kürt anasını görmesin” genel yaklaşımı, sistemin sağ ve sol kanatlarının üzerinde mutabakata vardığı yegâne iki koşul. Örgütlü toplum istemeden, demokrasi lafazanlığı yapanların çıkmaz sokağı emekçi ve Kürt düşmanlığı. “Bin yıllık Kürt kardeşlerimiz” bin yıl daha sabretmeli… Eli nasırlı emekçi kardeşler varlığını Türk varlığına armağan etmeli! Egemenlerin önerdiği ve örgütlü toplum istemeyenlerin, peşine düştüğü çözüm bundan ibaret.
Egemenlerin ne istediği, ne önerdiği çok önemli değil tabii. Onlar iflas etmiş paradigmalarının ömrünü uzatadursunlar önemli olan ezilen ulusların ve emekçilerin ne yapacağı. Armudun sapı, üzümün çöpü demeden İsrail’in karşısında olan sosyalistler Filistin halkına hak gördüğünü Kürt halkına da hak görüyor mu? Cevap verilmesi gereken soru budur. Emekçilerin sermaye karşısında güç kazanabilmesi için sosyalistlerin somut bir mücadele planı var mı? Önemli sorulardan biri de bu. Bir planı olmayanlar daima başkalarının planının bir parçası olurlar. Örselenmemek için Kürt sorunundan uzak duranlar, emekçilerin kendiliğinden uyanacağını hayal edenler, sistem siyaseti içinde çakırdikeni gibi oradan oraya savrulup durmak dışında bir şey yapamıyorlar ve yapamazlar.
Kürt sorunu ile emekçilerin sefaleti bazen birbirinden çok uzak sorunlarmış gibi görünse de sorunun kaynağı aynı yerden ortaya çıkıyor. Kürdün yıkılmış evinin duvarına “Kurdun dişine kan değdi – Türk’sen övün, değilsen itaat et” yazan rejim güçleri diğer tarafta “İnsanca yaşamak istiyoruz” diyen emekçiyi öldüresiye dövmeyi ihmal etmiyor. Örgütlü toplumdan uzaklaştıkça demokratik kazanımlar tırpanlanıyor. Kürt sorunundan uzak durarak emekçilerle bağ kuracağını düşünen sol, sararıp solmaya mahkûm biçimde düzen içine yuvarlanıyor. “Bize ne demokrasiden” diyerek HDP’nin demokrasi mücadelesini küçümseyen “steril Kürt siyaseti” önerenler AKP-MHP koalisyonunun anti-Kürt politikalarının operasyonel parçası olma yönünde ilerliyor. Birbirinden çok uzakmış gibi görünen çevrelerin Saray’ın yedeği olma konusunda ortaklaşmaları şaşırtıcı değil. Bir halkı esir edenlerin asla özgür olamayacağını ve emek-demokrasi mücadelesinden uzak durarak siyaset yapılamayacağını sürekli tekrar etmekte fayda var.