2020 yılında dünyaya damgasını vuran temel gelişme koronavirüs salgını oldu. Covid-19 salgını küresel çapta tahrip edici sonuçlara yol açtı. İnsanların fiziki sağlığı yanı sıra düşünsel yönde de insanlar üzerinde toplum üzerindeki etkileri hayli sarsıcı oldu.
Bu sarsıcı gelişmenin günümüz ve gelecek üzerindeki etkileri tartışılıyor; politik ve pratik yönelimler oluşturulmaya çalışılıyor. Küresel kapitalist sistem bunu bir fırsat olarak görüp insanlık ve doğa üzerinde hakimiyetini daha da pekiştirme yönünde arayış ve uygulamalarını sürdürürken, sistem karşıtlarının, devrimci-demokratik güçlerin de sistemin dayattıklarını aşma, daha demokratik ve adaletli bir ortam yaratma; ekolojik, demokratik, kadın özgürlükçü bir eksen oluşturma yönünde mücadele ve eylemlilikleri sürüyor.
2020 yılında Ortadoğu alanında öne çıkan temel gelişme; savaş ve işgaller oldu. Savaş ve işgal saldırıları altında halklar üzerinde katliam, kitlelerin göçertilmesi, talan, işkence, tecavüz gibi her türlü insanlık dışı muameleler yoğun bir biçimde sürdü. Bu tür uygulamalara en yoğun maruz kalanların başında ise Kürt halkı geliyor.
2020’de AKP-MHP iktidarı Libya’dan Suriye’ye, Irak’tan Karabağ’a kadar olan sahaya savaş ve saldırı konseptini dayattı.
Türkiye’nin Afrin’den Şengal’e, Güney Kürdistan’dan Rojava’ya kadar, Kürtlerin yaşam alanlarına dönük saldırıları yoğun biçimde sürdü. Kürt halkına karşı işlenen suçlar; Savaş suçu, insanlığa karşı suç kategorisine girdi. BM Bağımsız Suriye Araştırma Komisyonu’nun hazırladığı ve kamuoyuna da sunduğu raporda, Türkiye ve Türkiye’ye bağlı güçlerin Kuzey ve Doğu Suriye’de; Afrin’de, Eyn İsa’da , SerêKanî de (Resul Eyn de Gire Spî’de (Til Abya’da ) insanlığa karşı suç, savaş suçu işlediği belirtildi. Ve rapor kamuoyu ile paylaşıldı.
Yine BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği de bu alanlara yönelik benzer içerikte bir raporu uluslararası kurumlara ve kamuoyuna sundu. 2020 yılında Türkiye’nin siciline böyle bir kayıt düştü.
AKP-MHP iktidarının Kürt halkına, Kürt halkının değerlerine yönelik insanlık dışı uygulamaları salt sınır dışıyla sınırlı kalmadı; sınırın iç tarafında da benzer uygulamalara imza attı. Yıl boyu mezarlıklara ve cenazelere yönelik saldırılar sürdü. Talimatlandırılmış güvenlik güçleri mezarların taşlarını yerlerinden söktüler, parçaladılar; cenazeleri mezarlardan çıkarıp sağa sola attılar. Garzan Mezarlığı’ndan çıkartılan cenazeler otopsi incelemesi adı altında götürülüp İstanbul-Kilyos’ta kanalizasyon borularının geçtiği bir yere gömüldüler; üstüne de kaldırım yapıldı. Agit İpek’in cenazesini bir eşya gibi postaya verip annesi Halise Aksoy’a yolladılar; annesi postayı almaya gidince, “Bu dosyanız, bu da size ait kemikler” deyip kollarının arasına bıraktılar. Kilyos ve posta icraatlarıyla kendileri açısından büyük bir ‘gurur’ tablosu sergilemiş oldular. Hızlarını alamayıp sergiledikleri tabloyu daha da görünür kılmak için, Van’ın Çatak ilçesinde Servet Turgut ve Osman Şiban isimli köylülere işkence edip helikopterden attılar; Servet Turgut hayatını kaybetti, Şiban ise ağır yaralandı.
2020 yılının hafızalarda ve resmi kayıtlarda bıraktığı diğer bir kayıt ise; Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi-CPT’nin İmralı Hapishanesi’ndeki uygulamaları, Sayın Öcalan’a yönelik uygulamaları işkence olarak tanımlaması oldu. CPT bu temeldeki raporunu Türkiye’nin onayı ile yayınladı ve 22 yıllık işkence uygulamasını sonunda itiraf etmek durumunda kaldı. Raporun yayınlanmasından sonra iktidar daha ağır uygulamalar devreye koydu.
2020 yılında demokratik Kürt siyasetine ve siyasetçilerine, HDP’ye yönelik saldırılar tüm yoğunluğuyla sürdü. Binlerce siyasetçiyi, sivil toplum örgütü üyesini, demokratik kurum çalışanlarını, üyelerini kriminalize edip ucube gerekçelerle tutuklayarak hapse koydular. DTK Eşbaşkanı Sayın Leyla Güven’e yönelik sergiledikleri muamele demokratik siyasete dönük saldırıların doruk noktası niteliğinde.
Yine AİHM Yüksek Dairesi’nin Selahattin Demirtaş hakkında verdiği kararı iktidar uygulamamak için kıvranıp duruyor. Devlet olarak imzasını attığı sözleşmeler, anlaşmalar, dahil olduğu kurumlar, bu kurumların aldığı kararlar Kürtlere, Kürt siyasetçilerine yönelik azıcık insani, demokratik, hukuki bir yaklaşıma dönüştüğünde iktidar kale almama tavrını takıyor, Türkiye’nin dahil olduğu anlaşmaları bir çırpıda çiğnemekte tereddüt etmeyeceğini açık açık söylüyor.
İktidar sıradan bir tepki gösteren, tavır koyan, hatta yakınan insanları hapse tıkmakta, teşhir etmekte ve cezai uygulamalara maruz bırakmakta bir an tereddüt etmezken; yüzde 80 engelli ağır hasta olan siyasi tutsakları hapiste tutarken, yıl içinde geliştirdiği infaz yasasıyla hırsızları, uyuşturucu satıcılarını, mafya çetelerini, kadın katillerini dışarıya salıverdi. 2020’nin önemli bir notu da budur.
AKP-MHP iktidarı 2020 yılında bölge üzerinde, halklar üzerinde, Türkiye üzerinde karanlığı hakim kılmaya çalıştı ama direnenler sayesinde bunu başaramadı.