Çünkü biz, Cumhuriyet öncesine, kuruluşuna ve günümüze kadar yaptıklarına baktığımızda hesaplaşmanın, yüzleşmenin lokal bir şey olmadığını çok iyi biliyoruz; Roboski ile yüzleşmenin yüz yıllık Cumhuriyet politikalarıyla yüzleşmek olduğunu da iyi biliyoruz
*Yannis Vasilis Yaylalı
Türkiye Cumhuriyeti tarihine ve siyasal şekillenmesine baktığımızda Roboski Katliamı ne ilkti ne de son olacaktı. Osmanlı döneminin sonu ile Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu tarihe kadar ülkenin Hıristiyan nüfusunun (Ermeni, Süryani, Helen /Rum) çoğu yok edildi. Hatta Kürtler de kısmen o süreçte Türkler ile ittifak halindeydi. Daha sonra başına neler gelebileceğini hesap etselerdi böyle bir ittifak olur muydu, o soru hep aklımızın bir yanında soru şeklinde kalacak ama Türk egemen güçleri Hıristiyan nüfustan kurtulur kurtulmaz Kürtlere yöneldi ve neredeyse bu yönelim ve saldırılar yüz yıldır devam ediyor. Osmanlı’nın sonu itibarıyla İttihatçılar ve Kemalist kadroların yok etmek istediği halklara karşı bir uygulaması var. Halkları ellerindeki tüm imkânlar ile terörize ediyorlar ve bir şekilde bu yapılanlara karşı örgütlenmesi, harekete geçmesi sağlanıyor, daha sonra da dertleri sadece kendilerini savunmak, korumak olan bu güçler terörist diye lanse edilip yapacakları soykırım ya da katliama meşruiyet sağlanmış oluyor. Kürt Özgürlük Hareketi de tamamen bu nedenlerle ortaya çıkmış ve elinden geldiği kadar da saldırı ve yönelimlere karşı halkını korumaya çalışmıştır. Devletin Kürt toplumsal mücadelesinin yükseldiği dönemlerde katliamlara, pogromlara varan saldırılarını görüyoruz.
Katliam mesajdı
Roboski Katliamı da bu uzun erimli saldırıların devamı niteliğinde olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Roboski her hatırlatıldığında dönemin hükümet yetkililerinin her açıklamasında PKK’nin hemen Roboski Katliamı’ndan kısa süre önce Hantepe, Gediktepe askeri üstlerine yapmış olduğu saldırı ile kendilerini savunmaya çalışmaları bir tesadüf değildi. Tesadüf olmadığını da beş saatlik insansız hava aracı (İHA) izlemesini yapan Uludere Alt Komisyonu’nun açıklamalarından anlıyoruz. Ne diyordu komisyon üyeleri: “Göz göre göre öldürülmüşler.”
Devlet, Kürt siviller üzerinden hem intikam almış hem de Kürt Özgürlük Hareketi’ne bu katliam ile ayar vermek istemiştir. Geldiğiniz seviye bizim yönetim yeteneğimizi tehdit ediyor, geri çekilmezseniz sivil bir katliama, pogroma, soykırıma başlayacağız denmek istenmiştir. Devlet tarafından verilen mesaj açık ve nettir, Kürt Özgürlük Hareketi tüm kurumlarıyla direneceğini, teslim olmayacaklarını belirtmelerinin hemen ardından Roboski sonrasındaki gelişmeleri, sivil katliamları, hatta Şengal, Rojava, Kobanê’yi de bu silsileye katarsak soykırım bile yapıldığını görüyoruz.
Roboski yürüyüşü
Roboski Katliamı olduğunda ben daha yeni hapishaneden çıkmıştım, baskıdan dolayı İstanbul’da yaşamaya başlamıştım. Katliamın birinci yıl dönümü yaklaşırken Halil Savda hem Roboski Katliamı’na dikkat çekmek hem de barışı tekrar gündemimize sokmak için barış yürüyüşü başlatmıştı. İyi hatırlıyorum, yürüyüşü duyar duymaz Halil Savda’yı aradım ve “Neden yalnız yürüyorsun, barış sadece Kürt halkının değil, biz Karadenizlilerin de ihtiyacı olan bir şey” dediğimi hatırlıyorum ve ardından da hemen “Yola çıkıyor, yanına geliyorum” dedim. Benden sonra birçok arkadaş da yolda bizlere katıldı. Yaklaşık 50 gün yollarda Roboski ve ülkenin barışı için yürüdük. Binlerce kilometre boyunca kurda, kuşa, gördüğümüz her canlıya Roboski’yi ve barış özlemimizi anlattık. Bize sarılarak, gözyaşlarıyla karşılayanlar da oldu, bize saldırmak isteyenler de… Ama biz yılmadan yürüdük. Yürüyüşümüz Ankara’da bizi karşılayanlarla yaptığımız küçük çaplı bir miting ile sona erdi.
Bir yüzleşme anı
Yürüyüşün ardından Meclis’e geçtik. Meclis de yolumuzu olduğu gibi temsil ediyordu. Yani bizi gördüklerinde sevinen ve minnet olan da vardı. Bizden köşe bucak kaçan da…
Bizleri ağırlamaktan onur duyanların grup toplantıları da oldukça canlıydı. Saklamaya gerek yok, bizi ağırlayanlar sadece HDP ve CHP’ydi. HDP bize ve yaptıklarımıza oldukça minnet duyuyordu, grup toplantısı katılımı da bunu gösteriyordu. CHP’de işler karışıktı, randevumuz kabul edilmişti ama kameralar dahil herkesten gizli kaçak bir yerde toplandık ve meramımızı anlattık, diğerleri ise yani MHP ve AKP randevu dahi vermedi. Gerçi biz de nezaketen randevu başvurusu yapmıştık. Çünkü Roboski Katliamı’nı örgütleyenlerden ya da katliama sevinenlerden bir çözüm yolu üretmesini beklemiyorduk. O günlerde bayram da gelmişti. Yürüyüşü temsilen bir grup arkadaş anlaştık ve olup bitenleri anlatmak ve bayramlaşmak için Roboski’ye geçtik. Bayramlaşma ve meramımızı anlattıktan sonra köyden ayrılacaktık. Her şeye rağmen Roboski köylüleri bizi oldukça misafirperver şekilde ağırladı ve biz ayrılmak üzereyken barış yürüyüşünden arkadaşım Meral Geylani bir süre daha köyde kalma teklifinde bulundu. Ben de bu halka geçmişte yaşattıklarımdan dolayı zaten büyük bir vicdan azabı çekiyordum. Elbette çoğu bilmeden yaptığım şeylerdi ama bilmeden bile yapsam bu onları savaş ve insanlık suçu olmaktan çıkarmıyor. Yıllarca bu durumu gidermek için mücadele etsem de asla kendimi affedemedim, eğer Kürt halkıyla dayanışma halinde bu kötülüğe karşı mücadele etmeye başlamasam büyük ihtimal ile ya komple hastalıklı bir hale girecektim ya da bir yerde kafama kurşun sıkarak bu acılara son verecektim.
Ailelere tehdit
Böyle yapmış olsam ne Kürt halkı ne de ben kazanmış olacaktım, kazanan sadece tüm bunları başımıza saran bu faşist ve sömürgeci güç olacaktı. Ben kaçmak yerine, hastalığımı kabul etmek yerine mücadeleyi seçtim. Bu yüzden Meral Geylani’nin teklifini hiç düşünmeden kabul ettim. Roboski’de adalet mücadelemiz hapishaneye düşünceye kadar da devam etti. Devlet her adımımızda bizi cezalandırmak için her türlü mekanizmayı devreye sokmuştu. Önce askeri ile korucusu ile sürekli tehdit edildik. Roboski’de kirada kaldığımız evlerin sahipleri sürekli tehdit altındaydı. Düşünün bir ev sahibimiz korucuydu ve silahı bizim yüzümüzden alınmış ve geri alabilmesi için de bize verdikleri evden bizlerin çıkarılması şartı konulmuştu. Biz daha Roboski’ye giderken yaptığımız açıklamada her şeyi göze almıştık, hatta ailelerden bile geri dönüşlerin olabileceğini biliyorduk, ona göre de bildiğimiz doğrulardan dönmedik ve aileler ile omuz omuza mücadelemize devam ettik. Biz her şeye başında lades demiştik. Sözde darbe sürecine kadar bizi birçok kez gözaltına alsalar da birçok kez bizleri taciz etseler de verdiğimiz mücadelenin ulusal ve uluslararası meşruiyetinden dolayı hapishaneye koymayı göze alamadılar.
Hapishane yolu
Türkiye’de hükümete karşı sözde darbe girişimini Erdoğan “Allah’ın lütfu” olarak görüyordu. Elbette bu mecazen kullanılan bir şey değildi. Erdoğan ve ekibi bu vesileyle hükümet karşıtı tüm muhalefete karşı sürek avı başlattı. Bizler de üstü çizilen kişilerdendik. Roboski’de adalet mücadelemiz hep hedef durumdaydı, fırsattan istifade ederek hakkımızda oluşturulan onlarca dosya hapishaneye giden yolu tek tek döşedi. Tabii ki hapishaneye girmeden önce biricik mücadele örgütümüz Roboski-Der de bir gece yarısı çıkartılan KHK ile kapatıldı. Ben, Meral Geylani, Ferhat Encu çok çeşitli nedenler ile çok çeşitli hapishanelere konulduk, Veli Encu ise hâlâ hapishanede ama asıl nedeni hepimiz, hatta bizi yargılayıp ceza veren hakimler bile biliyordu. Cezalandırılmamızın biricik nedeni Roboski’de yürüttüğümüz adalet mücadeledeydi.
Eksik yoldaşlık
Aslında bizi hapishaneye koymakta kendilerince haklıydılar. Çünkü biz onların katil olduklarının canlı tanıklarıydık ve her gün ulusal ve uluslararası kamuoyuna o katilleri deşifre ediyorduk, oysa onlar Roboski Katliamı’nın üstünü kapatmak istiyorlardı. Roboski dosyasının üstü çoktan kapatılmıştı, derneğimiz çoktan kapatılmıştı. Gerçi hani derler ya ağacın kurdu kendi içindedir derler ya, Roboski dosyasının kapatılmasında avukatlarımızın, Şırnak Barosu’nun, HDP’nin Roboski için kurduğu hukuk komisyonunun eksik yoldaşlıklarının etkisi de büyüktü.
Delirmemişsek mücadeleden
AİHM de Roboski’de işlenen bu canavarca cinayete, katliama mahkeme olarak ciddiye bile alınmayacak AYM’nin kararına uyarak reddetti. Mücadelelerde geriye de düşülebilir, biz bunu çok kez gördük. Biz Roboski ailelerinin yoldaşları olarak, Roboski aileleri ile birlikte mücadele etmeye ve nerede olursak olalım Roboski için hesap sormaya devam edeceğiz. Roboski Katliamı’nda tam dokuz yıl oldu, dokuz yıl ya da dokuz asır olsun bu katliamı yapanlar hesap verinceye kadar Roboski demeye, hesap sormaya devam edeceğiz. Çünkü biz, Cumhuriyet öncesine, kuruluşuna ve günümüze kadar yaptıklarına baktığımızda hesaplaşmanın, yüzleşmenin lokal bir şey olmadığını da çok iyi biliyoruz. Roboski ile yüzleşmenin yüz yıllık Cumhuriyet politikalarıyla yüzleşmek olduğunu da iyi biliyoruz. Daha önceki yaşanan birçok soykırım, katliam, pogrom, tehcir ile yüzleşmek için de kapı araladığımızı çok iyi biliyoruz. Bunu bilmenin sorumluluğu ile hareket etmenin de sözünü veriyoruz. Aslında yaptığımız sadece karşıdan hesap sorma işi değildi, bu aynı zamanda verdiğimiz mücadeleyle birbirimizin yaralarını sağalttığımız bir süreçti. Ben de Roboskili aileler de ve benzer acılar ile sınananlar da yaşadıklarımızdan dolayı delirmemişsek bunu verdiğimiz adalet mücadelesine borçluyuz. Bir kere daha şehitlerimize söz olsun ki Roboski Katliamı’nı yapanlar cezalandırılıncaya kadar mücadele vermeye devam edeceğiz.
* Pontuslu Rum aktivist