Yasaların İzin Verdiği Sınırlar İçerisinde Ilımlı İlerleme Partisi! Ne güzel parti ismi değil mi? Jaroslav Haşek kurdu onu ve çok eğlendi. Kahramanı ve aslında bizzat kendisi olan Şvayk ise ayrı bir macera!
Arif Mostarlı
Acayip bir adamdır Şvayk! Aslan Asker Şvayk! Bütün külliyatın ne kadarı Türkçeye çevrilmiştir, ne kadarı basılmıştır bilmiyorum ama ben ne bulduysam okudum şimdiye kadar ve ne zaman okuduysam da hep o bezginlik verici tuhaf mizahın etkisinden kurtulamadım. Tam olarak mizah bile değil. Askerden başka her şeye benzeyen ve zaten aslında askere de benzemek istemeyen, her türlü zor durumdan bir biçimde paçayı kurtarırken sürekli dört ayak üstüne düşen, şekilsiz bir canlı türüdür Şvayk… İnanılmaz kıvrak bir dil ve her zaman karşı tarafı karambole getirmeye dayanan uçuk kaçık bir zekâ. Misal, yüzbaşının çizmelerini satıp şarap mı almış, ertesi gün çıplak ayaklarla ateş püsküren yüzbaşıya Prag meyhanelerinden, köpek satışı üzerine dinlediği muhabbetlerden, eski bir arkadaşının kayınbiraderinin dükkânına kadar öyle karmakarışık bir ‘sunum’ yapar ki Şvayk, yüzbaşı iptal! Bırakın çizmelerini, yüzbaşı olduğunu bile unutur herif! Haşek mizahı o yüzden, okuyucudan da hayli sabır isteyen bir mizahtır; birbiri ucuna eklenen alakasız hikâyeleri okurken “ya ne diyo bu adam” diye yarıda bırakırsanız olmaz, tadı çıkmaz!
Anarşist ve evsiz
Çek edebiyatının 60’tan fazla dile çevrilmiş efsanevi yazarı Jaroslav Haşek, aslında yarattığı ‘Aslan Asker Şvayk’ karakterinden bağımsız değildir. Hayatta bir türlü dikiş tutturamamasının bir nedeni de belki hep bir roman karakteri gibi yaşamış olmasıdır. Çocukluğunda doğru dürüst bir evi bile olmamış ki adamın! 30 Nisan 1883’de Prag’da çok yoksul bir ailenin çocuğu olarak doğmuş. Dedesi Frantisek Haşek, 1848’de Prag barikatlarında savaşmış; adamın Bakunin’le bile birlikte çalışmışlığı var! Baba matematik öğretmeni Josef Haşek iyi adam ama çok yoksul ve alkolik. Zaten alkolden ölüyor.
Ondan sonrası karışık. Jaroslav okulu bırakıp eczacı çıraklığından banka memurluğuna ve köpek satıcılığına kadar her işi yapıyor. Yazarlığı seçtikten sonra da çingenelerle, yersiz-yurtsuzlarla takılmaya başlıyor. 1906’da anarşist harekete katılıyor, 1907’de Komuna adlı anarşist gazetede editör olarak çalışıyor. Bu arada sık sık tutuklanıyor.
1907’de Jarmila Mayerova’yı tanıyor ve aşık oluyor ama anarşist adama kız verirler mi? Jarmila’nın ailesi kızı bundan köşe bucak kaçırıyor. Bu arada, özellikle 1909’da bir sürü öykü yazıyor ama “The Animal World” dergisindeki editörlüğü uzun sürmüyor; kafadan uydurduğu hayvan türleriyle ilgili yazdıkları pek hoş karşılanmıyor. 1910’da evleniyorlar evlenmesine ama kısa sürüyor. Jarmila gerisin geri evine dönüyor.
Parti lideri Jaroslav!
Tam bu aralar, kafadarlarıyla birlikte dünya siyasi tarihinin en matrak partisini kuruyorlar: Yasaların İzin Verdiği Sınırlar İçerisinde Ilımlı İlerleme Partisi! 1911 seçimlerinde efsanevi bir kampanya yürütüyorlar. Toplantılarını izleyenler arasında Max Brod ile Franz Kafka bile var! Polisin defalarca izleyip bir şey anlayamadığı karmakarışık ironi yığınlarından oluşan nutuklarının her biri bir sanat eseri aslında: “İlerleme, iki ucu keskin kılıçtır. Mesela düşünce özgürlüğü gibi bir ilerlemenin insanlarımıza getirdiğine bir bakın. Kimileri bazı dikkatsiz ifadelerinden ötürü hapse düşüyor, kimileriyse her mezhepten kilisede bu ilerlemeyi huzur içinde -org müziği eşliğinde- kemale erdiriyor… Müesses nizam ve emniyet makamları bize öyle sıkı bekçilik ediyorlar ki, onlardan habersiz kâkülümüzü bile önümüze düşüremeyiz. İşte bu, ilerlemedir!” Jaroslav, ilkelerini de açıklıyor: “İlkelerimiz, her bilinçli seçmenin esas alması gereken niteliktedir. Yasaların İzin Verdiği Sınırlar İçerisinde Ilımlı İlerleme Partisi’nin ilkeleri, her ahmağın rahatça anlayacağı şu mesajı açıkça vermektedir: ‘Beni seçin!’”
Savaş ve Şvayk
Sonra zorla askere alıyorlar Jaroslav’ı. Şvayk karakterine kaynaklık eden asıl macera o zaman başlıyor. Pek aktif bir asker değil doğrusu; zaten 1915’te Ruslara esir düşüyor. 1917’deki Ekim Devrimi’nden sonra Bolşevik Parti üyesi olarak Rusya’da kalıyor; Kızılordu’da komutan oluyor, Sovyet yönetimlerinde yer alıyor. İlginçtir, bohem ve kaotik biri olan Jaroslav, Rusya’da hiç öyle görünmüyor. Tersine çok sorumlu bir Bolşevik ordu yetkilisi, yetenekli bir komutan olarak öne çıkıyor. Ama orada da pek tutunamıyor.
Savaştan sonra Çekoslovakya’ya dönüşü hayal kırıklığı oluyor ama yazmayı sürdürüyor. Aslan Asker Şvayk’ın ciltleri o ara yayınlanıyor. Ama artık aşırı şişman ve ciddi şekilde hastadır, 3 Ocak 1923’te, henüz 39 yaşındayken yaşamını yitiriyor.
Ama bazı yazarlar öyledir işte, kendi biyolojik ölümleri gerçekleşse de, yarattıkları karakter yoluna devam eder. Bir ‘anti-kahraman’ olarak Şvayk da bunu kanıtlıyor. Yaratıcısının ölümünden yüz yıl sonra, bugün bile, askerlikle onun kadar dalga geçen bir başka karaktere henüz rastlamış değiliz. “İnsanlığın katledilmesi için hazırlıklar her zaman Tanrı ya da insanların kendi hayal güçlerinde yarattıkları sözde daha yüksek bir varlık adına yapılır” sözleriyse hâlâ zihnimizin bir köşesinde duruyor.