Sağlık çalışanı kadınların sorunlarını anlatan hemşire Günseli Uğur, pandemiye karşı seferberliğin sadece sağlık çalışanlarından beklendiğini belirterek çoğunun psikolojik destek aldığını kaydetti
Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) verilerine göre; koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle yaşamını yitiren sağlık çalışanlarının sayısı 200’ü aştı. Yanı sıra Aile Sağlığı Merkezlerinde çalışan ve salgına yakalanan sağlık çalışanlarının oranı ise yüzde 68’e yükseldi. Söz konusu tablo gittikçe ağırlaşırken, salgına karşı en ön saflarda mücadele veren sağlık çalışanlarının talepleri görmezden geliniyor. Sağlıkçıların korucu tedbirler, mesai saatleri ve salgının meslek hastalığı olarak kabul edilmesi gibi talepleri karşılık bulmuyor.
Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesinde (DEÜ) hemşire olan Günseli Uğur, Mezopotamya Ajansı’ndan Sevda Aydın’a konuşarak, sağlık çalışanlarının salgın sürecinde yaşadıkları sorunları anlattı.
Hiçbir çözüm üretilmedi
Üretimden gelen kazançlardan vazgeçilmediği için pandeminin önüne geçilemediğini ve bunun en başta sağlık çalışanlarını etkilediğine dikkat çeken Uğur sağlıkçıların izin, istifa ve emeklilik gibi haklarının yasaklanmasıyla şartların zorlaştığını vurguladı. Bu durumun sağlık çalışanlarına psikolojik, sosyal ve siyasal bir baskıya dönüştüğünü belirten Uğur, hak kaybı yaşayan ve sorunları çözülmeyen sağlıkçıların yıpranarak, çaresizlik hissine kapıldığını dile getirdi.
Salgın sürecinin en çok kadın ve çocukları olumsuz etkilediğini kaydeden Uğur, şunları söyledi: “Kadınlar daha önce çocuklarını okul ve kreşlere gönderebiliyordu. Uzaktan eğitimle birlikte çocuğa bakım sorunu da ortaya çıktı. Ayrıca çocuklarını daha önce aile büyüklerine ya da komşulara bırakılabilen kadınlar, hastaneden bulaş taşımamak için bu özel koşullarını kaybetmiş durumda. Burada istifa edip çocuğunu tercih etme koşulu da yasaklandığı için ciddi bir çaresizlikle baş başa kalındı. Bu yüzden kadın sağlık çalışanları arasında psikolojik destek alanların sayısı bir hayli fazla.”
Analık izninde çifte standart
Bakanlığa bağlı hastaneler ile üniversite hastanelerinde çalışanların haklarından eşit bir şekilde yararlanamadığını söyleyen Uğur, “Süt ve analık izni hakkı hem kadının sağlığı hem de bebeğin gelişimi için en önemli haklarımızdandır. Pandemi döneminde bu durumdaki kadınlar bakanlığa bağlı hastanelerde idari ve ücretli izinli sayılırken, üniversite hastanelerinde böyle olmadı. Burada maddi bir hak kaybı da var. Bu hak kayıplarının önlenebilmesi için sendikalarla bir araya gelinerek, çalışanların lehine olacak genelgeler çıkarılması gerekiyor” şeklinde konuştu.
Salgının meslek hastalığı sayılmamasını da eleştiren Uğur, “Yaşarken ve çalışırken beni korumayan, bu meslek hastalığına yakalanmama, ölmeme engel olmayan yasalar, ben öldükten sonra çocuğumu mu koruyacak? Maaş mı bağlayacak? Öncelik, meslek hastalığının engellenmesi olmalı, bunun koşulları bilimsel olarak var” dedi.
Seferberlik tek taraflı
Kimi sağlık politikalarındaki eksiklilerin getirdiği yüksek vaka artışlarına da değinen Uğur, şöyle devam etti: “Pandemiye karşı seferberlik deniliyor, ama seferberlik sadece sağlık çalışanlarından bekleniyor. Ne hastane yönetimleri ne özel hastaneler bu seferberlik içinde bulunmuyor. O halde buna seferberlik diyemeyiz. Biz, ‘izin kullanamazsın, istifa edemezsin, emekli bile olamazsın’ denilerek çalıştırılıyoruz. Bu yüzden bir fedakarlıktan da söz edilemez. Ekonomik kaygılarla çözümsüz bırakılan tüm bu sorunlar devam ettiği sürece kayıplarımız da olmaya devam edecek.”
İZMİR