Gazeteci Erdoğan Alayumat cezaevi arkadaşı Koçer Özdal’ı şöyle anlatıyor: “Onun hiçbir zaman somurttuğunu görmedim. Sürekli güleç yüzüyle cezaevinde bulunan tüm arkadaşların neşe kaynağıydı. Hiç kimsenin oturmasına izin vermez, cezaevinde spor ve diğer faaliyetlere katılmayan tüm arkadaşları da eleştirirdi.” Özdal’ın cezaevindeki yaşamın tüm zorluklarına katlandığına şahitlik ettiğini söyleyen Alayumat, kendisiyle birlikte aynı koğuşta kalan hiçbir tutuklunun yılgınlığa, moral bozukluğuna girmesine izin vermediğini kaydetti. Alayumat, “O, cezaevinin Apê Koçer’iydi. Koğuşta bulunan hiçbir arkadaş kendisinin soyadını bilmezdi. Herkes O’na Apê Koçer diye seslenirdi. Apê Koçer ismi o kadar kanıksanmıştı ki cezaevi idaresi bile kendisine böyle seslenirdi. Onunla değil on yıl, yüz yıl yatılırdı” dedi.
‘Kelepçeli tedavi yapıldı’
Alayumat, Özdal’ın hücreye konulduktan sonra 2 yıl boyunca tek başına yaşamak zorunda kaldığını, okuma yazması olmadığını, kendi kişisel ihtiyaçlarını karşılayamadığını, revir, kantin ihtiyaçlarını dilekçe yazarak bildirmesi yönünde cezaevi idaresince sürekli dayatma yapıldığını ifade etti. Alayumat, okuma yazması olmadığı için Tokat Cezaevi’nde bulunan oğlunun yanına sevk talebini sözlü yapan Özdal’ın bu isteğinin sözlü söylediği için dikkate alınmadığını kaydetti. Alayumat, şöyle devam etti: “Hücrede kaldığı süre boyunca hastalanan Özdal, çoğu zaman revire çıktığında ağrı kesici ve antibiyotik hap verilerek hücresine geri gönderildi. Koğuşa alındıktan sonra her gün diyalize giren Özdal, hastalığının daha fazla ilerlemesinden sonra Ankara Numune Hastanesi’ne sevk edildi. Özdal’ın, ‘Hastanede mahkum odası yok’ gerekçesiyle uzun süre tedavisi yapılmadı. Hiçbir müdahalede bulunulmadan haftalarca hastanede kalan Özdal, geçtiğimiz günlerde yoğun bakım ünitesine alınarak tedavisine başlandı. Özdal, burada insanlık dışı muameleyle karşılaştı. Kaldığı odaya kimsenin girmesine izin verilmezken, ailesi ile savcılık izni olmadan görüştürülmedi. Tüm bunlar yetmiyormuş gibi Özdal yatağa ellerinden ve ayaklarından kelepçelendi ve bu şekilde yaşama gözlerini yumdu.”
URFA