Bazı tarihler vardır, kimileri için hiçbir anlam ifade etmez. Ancak bazıları için, o tarihler tüm bir hayatın üzerine “kara bir örtü” gibi serilir. İşte 19 Aralık 2000 bu tarihlerden biridir. Tam 20 yıl önce, “devlet aklı” karar verdi, 20 cezaevinde birden silahlı bir operasyon yapıldı ve bir günde 32 insan yaşamını yitirdi.
19 Aralık öncesi, bizler için mücadele dolu günlerdi. Devlet, cezaevlerinde “izolasyon” sistemine geçmek istiyor, mahpuslar ise bu yaklaşıma karşı bir direniş gösteriyorlardı.
Bizler, gündüz cezaevlerini dolaşıyor, akşamları ise sokak eylemleri düzenliyorduk. Öyle ki, gözaltına alınmadığımız, şiddete maruz kalmadığımız tek bir hafta yoktu. Dışarıda büyük bir direniş örgütlenmişti.
Ancak ne yazık ki, korktuğumuz başımıza geldi ve 19 Aralık 2000 tarihinde devletin silahlı güçleri 20 cezaevinde birden operasyona başladı. Operasyon sonucunda 32 insan yaşamını yitirdi.
Bunlardan birisi de Rıza Poyraz’dı. Rıza, 21 Aralık 1999’da gözaltına alınmıştı, bir gün İHD’de otururken bir kişinin, emniyet müdürlüğünden atıldığı bilgisi geldi. Rıza’ydı atılan, bacakları kırılmıştı. Tutuklandı, Ümraniye Cezaevi’ne konuldu.
Annesi Elif abla çok çile çekmiş bir kadındı. Hep ağlardı Rıza için, hep onun cezaevinden çıkmasını beklerdi. Cezaevi operasyonu olduğunda o da tüm anneler gibi çok endişeliydi.
Rıza, operasyonda ağır yaralandı. Haydarpaşa Numune Hastanesi’ne götürüldü. Hastane yönetimi, askerler tarafından yönlendirildiklerinden dolayı ailelerin çocuklarını görmelerine izin vermiyordu. Hastane bahçesi ağlayan ve yas tutan aileler ile doluydu.
Ben Rıza’nın avukatıydım, Elif abla sürekli bana yalvarıyordu. Oğlunun görebilmesi için imkan sağlamamı istiyordu.
Bir gün sonra doktorlar bana Rıza’nın öldüğünü ve Adli Tıp morguna gönderildiği bilgisini verdiler. Elif ablaya, Rıza’nın öldüğünü söyleyemiyordum. Sadece onun Adli Tıp binasına götürüldüğünü ve orada görebileceğimizi söyledim. Elif abla, Adli Tıp binasına gidene dek çok mutluydu. Çünkü oğlunu göreceğini düşünüyordu.
Adli Tıp binasına gittiğimizde, önce ben girdim. Rıza’nın cansız bedenini gördüm. Sonra Elif abla…
Hala söyleyememiştim. Ne yapacağımı bilmiyordum. Elif abla, içeriye girdi ve bir süre sonra binadan ağıtlar ve ağlama sesleri yükseldi. Bir annenin çektiği büyük acı hepimizin bir kez daha yüreğini dağladı.
Suçlular mı, göstermelik, bir daha da yargılandılar ve beraat ettiler.
Ya Elif abla?
Elif abla, çektiği acılar sonrası akciğer kanserine yenik düştü. Ve şimdi Rıza ile yan yana yatıyorlar.
İşte, bazı tarihler vardır; kapkara bir örtüdür hayatınızda. Aynı, 19 Aralık 2000 tarihi gibi…