Gazeteci dostum İrfan Aktan’ın, geçen haftasonu Duvar internet gazetesinde DEHAP eski genel başkanı, Siirt eski belediye eşbaşkanı ve HDP Genel Başkan Yardımcısı Tuncer Bakırhan ile yaptığı söyleşi önemliydi ve Kürt meselesi etrafından şekillenen siyasi gündeme dair önemli açılımlar getiriyordu.
Aktan, Bakırhan ile birbirine bağlı birkaç konunun gündemi belirlediği bir dönemde konuşuyordu.
Hükümetin HDP’yi kapatma tehditleri MHP’nin genel başkan yardımcısının ağzından genel başkanı Devlet Bahçeli’nin ağzına taşınan soykırım çağrılarında ifadesini bulurken, muhalefetin sessizliği yeğlediği, hükümetin Kürtleri uysallaştırmak için bölgede tabela partileri kurma faaliyetine girişirken, binlerce HDP’linin rehin tutulduğu cezaevlerinde açlık grevlerinin başladığı bir süreci tartışıyorlardı Duvar’daki söyleşide.
Bakırhan, Millet İttifakı’nın, hükümetin HDP’ye yönelik kuşatması karşısındaki tavrına ilişkin şöyle diyordu: “Kürtleri yine çetin, ağır koşullarda yürütülecekleri bir mücadele dönemi bekliyor. Fakat bu çetin ve ağır koşullar daha önce de yaşandı. Biz HDP olarak baskılara alışkın, zor koşullara karşı yol, yöntem geliştirme kabiliyeti olan bir partiyiz. Öte yandan ne Cumhur İttifakı’ndan ne de Millet İttifakı’ndan medet umuyoruz. Biz mücadelemize ve yürüyeceğimiz üçüncü yola bakıyoruz. Fakat herkes görüyor ki, Kürtlerin boğazı sıkıldığında Türkiye nefessiz kalıyor. Dolayısıyla mevcut politikadan vazgeçilmesi konusunda mücadele görevi sadece HDP’nin omuzlarına yüklenemez. Ayrıca kimse Kürtleri edilgen, hak dilenen olarak görmesin. 31 Mart seçimlerinde Kürtlerin gücü, siyaseti belirleme kabiliyeti bir kez daha teyit edildi. Herkes, istendiğinde bu iktidarın çok kolay değişebildiğini gördü. Fakat ne yazık ki Millet İttifakı’nın mevcut politikası iktidarın ömrünü uzatıyor. Böyle muhalefet yapılmaz! HDP’ye dönük saldırgan söylemler karşısında tüm muhalefetin çok net, kesin bir tavır ortaya koymasını bekliyoruz.
Dediğim gibi, Kürtlerin veya HDP’nin boğazı sıkıldığında, tüm Türkiye nefessiz kalıyor.”
Millet İttifakı’nın ve genel olarak Türkiye muhalif kesimlerinin beceriksizliği ve aymazlığı ve bunun yol açacağı sorunlar ile HDP’nin dirençli çizgisi bir paragrafta ancak bu kadar iyi özetlenebilirdi.
Parlamenter demokrasiye dönüşü önüne hedef olarak koyduğunu söyleyen Meclis partileri Bakırhan’ın bu sözlerini dikkatle okumalı ve kendi milliyetçi saplantıları ile demokrasi bekleyen halklara karşı nasıl bir ihanet içinde olduklarını görmelidirler. HDP’nin edilgen bir parti olmadığını unutmamalı, üçüncü yol olarak belirlediği çizgide her istendiğinde muhalefet ittifakına oy vereceğini sanmamalıdır.
HDP’nin kapatılması durumunda milyonlarca seçmeninin gidip kendilerine oy vereceklerini düşünmeleri özellikle CHP için büyük hayal kırıklığı olur.
AKP de HDP’nin kapatılmasının iktidarlarının ömrünü uzatacağını sanmasın. HDP’nin milyonlarca seçmeni özellikle çözüm masasını deviren hükümetin sonrasında Kürtlere yaptıklarını unutmaz. Ne kadar uğraşırsa uğraşsın Kürt seçmenler hükümetin çizgisindeki partilere oy vermez ve bu partiler tabela partisi olarak kalırlar. Şimdiye kadar iktidarlar Kürt siyasal hareketinin çok partisini kapattı ve ancak bu hareket her zaman yeni bir parti kurup daha da güçlenerek parlamentoya döndü.
Bakırhan’ın dediği gibi “Kürtleri yine çetin, ağır koşullarda yürütülecekleri bir mücadele dönemi bekliyor.”
Ama iktidar da muhalefette bu süreçte HDP’yi ve seçmenlerini demokratik siyasetten uzak tutabileceklerini sanmasınlar. İkisi de kaybeder.