Yaşam hakkı gibi ennn temel haklarımız bile yokken, “kadınların insan olmaktan kaynaklanan hakları” sözü, ilk bakışta hoş ve sempatik geliyor, doğru. Ama arkasındaki kocaman bir sistemi, patriyarkal sistemi de görünmezleştiriyor aslında
Meriç Eyüboğlu
“İnsanın doğuştan sahip olduğu, doğmakla kazandığı haklar” söyleminin kökeninde doğal/tabii hukuk öğretisi yatar. Doğal hukuk geleneğinde yer alan, egemenliğin kökenindeki tanrı vurgusu, zaman içinde sekülerleşmiş ve insanı merkezine alarak yeniden tanımlanmıştır.
İnsan hakları teorisi de bu zamanın içinden süzülüp gelmiştir. Resmi tanıma göre insan hakları; insan olmaktan dolayı sahip olunan ve doğrudan insanlık onurunu korumayı amaçlayan evrensel haklardır. Temel vurgu, bu hakların insan onuru için gerekli olması ve evrensel olmasına yapılır. Zira ortaya çıkışı devlete (otoriteye) karşıdır ve öz olarak da insan onurunu koruyan hak ve özgürlükleri yine devletten (otoriteden) talep etmektedir.
Peki biz kadınlar gibi, sadece devletten değil, erkeklerden de alacaklıysanız, sadece devletin değil erkeklerin de ayrıcalıklarından vazgeçmesini istiyorsanız ne olur?
Sanırım öncelikle feminist olursunuz, bir de en özet ifadesiyle insan hakları kuramının içine sığamazsınız…
Zira “kadınlarla erkekler eşittir” denince ne gerçek anlamda “eşit” oluyor, ne de “eşit haklara” sahip oluyoruz. Oysa insan hakları kuramına ilişkin tüm kavramlar soyut eşitlik anlayışına dayanır…