HDP Milletvekili Feleknas Uca, 7 bin Ezidî kadının IŞİD tarafından kaçırıldığını hatırlatarak,’2 bin 800 kadının akıbeti hala belli değil. Bu insanlık suçu ve bu suçları Türkiye’ye sıçradı’ dedi
Halkların Demokratik Partisi ((HDP) Diyarbakır Milletvekili Feleknas Uca, Meclis Genel Kurulu’nda Dışişleri Bakanlığı’nın 2021 yılı bütçesine ilişkin konuştu. Uca, “Bu yıl da diğer yıllardan farksız bir şekilde ama dibe daha yakın bir ekonomik çöküşün içinde debeleniyoruz. Hal böyleyken tabii ki iktidarın sunduğu bütçe, refah seviyesini yükselten, bu çöküşe karşı önlem alan bir bütçe olmaktan uzak, yandaşa, ranta, savaşa alan açan bir tekliften ileriye gitmemiştir” dedi.
AB vaatleri durdu
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçişle birlikte Avrupa Birliği Bakanlığı’nın kapatılarak Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Dışişleri Bakanlığı’na bağlandığını hatırlatan Uca, “AKP’nin, iktidarı boyunca propaganda malzemesi olarak kullandığı AB’ye üyelik vaatleri, AB’nin demokrasi eksenli değişim taleplerine karşılık verememesiyle durmuş. AKP hükümeti son 5 yıldır tamamen demokrasi ilkelerinden uzaklaşarak aksi bir rota izlemiştir. AB Komisyonu’nun 2020 yılı raporu, AKP’nin AB’den nasıl uzaklaştığını açık bir şekilde göstermektedir. Raporda, Türkiye ‘AB’nin hukukun üstünlüğü, temel haklar ve yargı alanında devam eden olumsuz gelişmelerle ilgili ciddi endişeler, Türkiye tarafından ciddi bir şekilde ele alınmadı’ ifadeleri kullanılmıştır. Raporda ‘Türkiye her geçen gün AB’den daha da uzaklaşıyor’ vurgusu da yapılmıştır” ifadelerini kullandı.
Ankara kriterleri
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayip Erdoğan’ın, 2002 yılında dönemin başbakanıyken, “Kopenhag Kriterleri, Ankara Kriterleri olacak” dediğini anımsatan Uca, “AB’ye üyelik için önemli eşik olan bu kriterlerin Türkiye’de uygulanacağı sözünü vermişti. AB üyeliğine aday olan ülkelere Kopenhag Kriterlerine göre, demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını, azınlıklara saygı gösterilmesi ve korunması koşullarının karşılanması gerekir. Ancak AKP iktidarı, halkın iradesine kayyım atayarak, yargıyı iktidar malzemesi yapıp, tamamen siyasi kararlar aldırarak, seçilmişleri, akademisyenleri, gazetecileri tutuklatarak, insanların ifade özgürlüğünü gasp ederek 2002’nin de gerisine nasıl gittiğini, Kopenhag kriterlerine karşı, Ankara Kriterlerini nasıl uyguladığını bize açık bir şekilde göstermektedir” şeklinde konuştu.
Kürtlere yaptığını nedir?
Türkiye’nin özelikle 2016 yılından sonra “polis devletine” dönüştüğünü vurgulayan Uca, “İşkenceye sıfır tolerans’ dediniz. Ancak Diyarbakır başta olmak üzere, Kürt illerinde genç yaşlı demeden insanlar kolluk kuvvetlerinin saldırılarına maruz kaldı. Cezaevlerinin önünde 70 yaşındaki annelere gaz sıkıldı, yerlerde sürüklendiler. Bakın bu fotoğrafa, burada sıfır tolerans görebilecek misiniz? Almanya’da Türkler asimile ediliyor, Türk dili yok edilmeye çalışılıyor, baskı var dediniz. Peki sizin burada Kürtlere yaptığınız nedir? Kürtçe tiyatroları yasaklıyorsunuz, belediyelerin astığı Kürtçe tabelalar indiriliyor, web siteleri kapatılıyor. Kürtçeyi yok sayma ve tahammülsüzlük sadece içeride değil dışarıda da kendini gösteriyor. Japonya’da, Fransa’da açılan Kürtçe dil bölümlerine bile buradan müdahale ettiniz, kapatmaya çalıştınız” diye belirtti.
Kopenhag görüşmeleri
Erdoğan’ın “Kendimizi başka yerlerde değil Avrupa’da görüyor, geleceğimizi Avrupa ile birlikte kurmayı tasavvur ediyoruz” sözüne atıf yapan Uca devamla, “Yıllardır Kopenhag kriterlerinin, bırakın uygulanmasını bu kriterlerin tam tersi bir yönde politika üreten iktidar, sıkıştığı yerden Avrupa vaadiyle çıkabileceğini sanıyor. Avrupa gördüğünüz geleceğinizi hangi uygulamalarınız üzerinden kurmayı düşünüyorsunuz? Halkın iradesini gasp edip kayyım atayarak demokrasiye vurduğunuz darbeyle mi? Seçilmişleri tutukladığınız, yargıyı siyasallaştırdığınız temellerle mi? İnsan haklarını ayaklar altına aldığınız, AİHM kararlarını hiçe saydığınız politikalarımızla mı? İfade ve basın özgürlüğünde Türkiye’yi dünyada son sıralara yerleştirdiğiniz politikalarınızla mı? Ortadoğu’da barışı tesis edecek politikalar yerine selefi örgütlerle iş birliği yaparak sürdürdüğünüz şiddet ve savaşla mı?” şeklinde konuştu.
AB Bakanlığı kapansın
Avrupa’nın Türkiye’ye yaptırım kararı alma noktasına geldiğine dikkati çeken Uca, şöyle devam etti: “Yarattığınız şiddet ortamı, hukuksuzluk, insan hakları ihlallerinin, irade gaspı, kadın düşmanı politikalarınızın faturası Türkiye halklarına kesiliyor. Bu gerilemeler başlı başına AB Başkanlığının işlevselliğini tartışmalı hale getirmektedir. AB ile ilişkilerin dondurulma noktasına geldiği, varılan mutabakatların yerine getirilmesi için hiçbir somut girişimin olmadığı bütün kamuoyunca bilinmekte ve görülmektedir. Bu sebeple AB Başkanlığına ayrılan bütçenin de sonuç alınmayan çalışmalara harcanacağı kaygısını taşımaktayız. Biz bu sebeple AB Başkanlığı’nın kapatılmasını ya da yeniden Bakanlık düzeyine getirilerek AB ile ilişkilerin demokrasi yararına ilerlemesini öneriyoruz.”
Yüzlerce kadının akıbeti bilinmiyor
Şu an Suriye başta olmak üzere kriz yaşamadığımız tek bir komşumuz yok. Özellikle Kürtlere içeride olduğu gibi dış politikada da düşman hukukunu sürdürüyorsunuz. Kürtler başta olmak üzere bölge halklarıyla müzakere, diplomasi ve demokratik çözüm politikaları yerine çeşitli Selefi örgütlerle iş birliğine giriliyor. Afrin işgalinden sonra bölgede Kürt kültürüne, ekonomisine yönelik sistematik saldırılar gerçekleştirilmiş, demografik yapı değiştirilmeye çalışılmıştır. Farklı inançlara ait mezarlar ve ibadethaneler tahrip edildi. Kontrolünüzdeki selefi örgütler tarafından kaçırılan yüzlerce kadının akıbeti halen belli değil.
Yüzbinlere Ezidi toprağından oldu
3 Ağustos 2014’te yüzbinlerce Êzidî topraklarından edildi, 7 bin Êzidi kadın bu IŞİD barbarları tarafından kaçırıldı. Dinini değiştirmeyen kadınları canlı canlı yaktılar. 2 bin 800 kadının akıbeti halen belli değil. Çocukların gözünün önünde babalarının başları kesildi. Bu fermandan dolayı Şengal’de halen yeni toplu mezarlar bulunuyor. Bu insanlık suçu, BM tarafından hazırlanan bir raporla da açıklandı. Ve bu suçların Türkiye’ye sıçrayan örnekleri de mevcut. Örneğin; IŞİD çetelerinin Şengal’de esir aldığı Êzidî bir kadın, Ankara’da IŞİD emirinin evinde 4 yıl boyunca köle olarak tutuldu. Ailesi, genç kadını Türkiye’nin başkentinden satın almak zorunda kaldı. Buradan soruyorum, IŞİD emirinin Türkiye’nin başkentinde ne işi var? Bu kadın kaçıran barbarlar, kontrolünüzdeki sınırlardan nasıl bu kadar kolay geçebiliyorlar?
Şengal direnişine selam olsun
İkinci bir örnek de Gaziantep’te, internette kurulan köle pazarlarında, kız çocukları ve kadınlar IŞİD çeteleri tarafından satıldı. Bunu Avrupa basınından bile okuduk. Bütün bunlar yetmedi, Türkiye bu katliamdan sonra 6 kez Şengal’i bombaladı. Halen Rojava ve Şengal tehdit altında. Size sormak istiyorum, siz Êzidî halkından ne istiyorsunuz? Êzidîler size ne yaptı? Ne 74 ferman ne DAEŞ ne de Erbil-Bağdat anlaşması Êzidîleri bitirebilir. Ne Şengal’i boşaltabilir ne de oradaki yeni yaşamın önüne geçebilir. Êzîdî bayramı tüm halkımıza kutlu olsun. Umut ediyorum ki bu bayram özgürlük ve barışa vesile olur. Şengal’in direnişini selamlıyorum.”
ANKARA