Kürtçe rock müziği yapan Ozan Irmak’la, son albümü Ji Sori’yi konuştuk
Kürtçe rock müziğin tanınan ismi Ozan Irmak’la, rock müzik ve özellikle Kürtçe rock icra etmenin zorlukları, bu müziğin Türkiye müzik sektörü içindeki yeri, son albümü Ji Sorî, beste çalışmaları ve editörlerinden biri olduğu Ziryab Kürtçe müzik dergisindeki çalışmaları hakkında konuştuk.
- Rock müzik icra ediyorsunuz. Kürt müziği içinde alternatif bir tür olarak Kürtçe rock müziğin yeri ve popülerliği konusunda neler söylenebilir?
70’li yıllarda Koma Wetan’la başlayan, 90’lı yıllarda Koma Rewşen’in Asê albümüyle görünür niteliğe kavuşan bir süreçtir bu. Bu süreçten sonra Siya Şevê, Ferec gibi gruplarla kendine yer edinmiş ve gün geçtikçe de kendi kitlesini yaratan ve büyüten bir tarz olarak karşımıza çıkmıştır. Tabii ki rock müziğin bir kent müziği olmasının yanısıra Kürt geleneksel müziğinde kullanılmayan elektrogitar, bas gitar gibi enstrümanların kullanılması bu tarzın görünür ve dinlenir olmasını haliyle zorlaştırmıştır. Rock müzik, geleneksel veya alışılmış müziğin yanında kitlelere hızla ulaşamamıştır ilk etapta. Fakat son zamanlarda bu tarz veya türevleriyle ilgili çok başarılı çalışmalar çıkmakta ve farklı müzik tarzları da kendine yer edinmeye başlamıştır.
- Muhalif bir müzik (Kürtçe müzik) içinde muhalif bir tür (Kürtçe rock müzik) icra etmenin zorlukları var mı?
Kürt dilinin üzerinde yıllardır sistematik olarak sürdürülen kültürel imha, inkar ve asimilasyon politikası başta Kürt sanatını ve sanatçılarını hedef almakta ve bu durum Kürt sanatına dair yapılan her icrayı muhalif kılmakta. Kürt müziği de bu hedeflerin arasındadır elbette. Rock müziğin böylesine bir ortamda yapılması kesinlikle icrayı zorlaştırıyor. Dilin üzerindeki baskının yanısıra, halka, dinleyiciye hızlı bir şekilde geçemeyen bir tarz olan rock müzik icra etmek işleri daha da zorlaştırıyor. Rock müzik komplike bir müziktir, enstrüman çalımından tutun, sahne performansına kadar bir bütün şeklinde olmalıdır. Bu durumla bağlantılı eğer bir platform bulunamıyor ya da oluşturulamıyorsa, iş kişisel çabalara kalıyor, bu çaba da her zaman yeterli olmuyor. Stüdyoya girip haftalar, bazen aylarca kayıt yapıyorsunuz, albümden sonra sahne yapacak platform bulunamıyor. Ya da mekan sahipleri tarafından daha hızlı tüketilen, daha fazla kitle getirisi olan müzikler ve müzisyenler tercih ediliyor. Benim gibi birçok rock müzisyen arkadaşım ücretlerini çıkaramadıkları için sahnelerde tek veya iki kişilik akustik performanslara dönüş yaptı.
- Uzun süredir müzik camiası içindesiniz. Genel olarak Türkiye’de müzik sektörü içinde Kürt müziğinin yerini nasıl görüyorsunuz?
Türkiye’de Kürt halkının durumu ne ise aslında müziğinin de durumu aynıdır. Ana eksen şu: Egemen kültür zihniyeti seni asla olduğun gibi, yani dilinle, müziğinle, kültürünle kabul etmiyor, bu zaten yüz yıllık bir sistem geleneği. Eğer kabul edecekse de işte şarkı yarışmalarında gördüğümüz gibi Kürtçe söylemek için izin istetiyor. Van’da bir festival yapılıyor Kürtçe afişler sonradan kaldırılıyor, bir Kürt müzisyen bile festivale davet edilmediği gibi, festivalin organizatörü bir yerel kanalda “buradaki kardeşlerimize müzik ve festival getirdik” açıklaması yapıyor. Uzunca bir süre tırnaktık, bir ara kardeş olduk dediler, son zamanlarda da çimento olduğumuzu öğrendik, yıllardır bir Kürt olamadık. Egemen için bununla yüzleşmek, bunu kabul etmek koca bir tarihle de yüzleşmektir aynı zamanda. Bu sebeple yıllardır “onlar” ve “biz” olarak devam ediyoruz.
- Son albümünüzün adı Ji Sorî. Neden bu ismi tercih ettiniz?
Ji Sorî “kırmızıdan” demek, yani kırmızıdan yapılmış. Ji Sorî benim ilk albümüm, konsept olarak Kürtler için folklorik ve yaşamsal değeri de olan kırmızıyı seçtim. Kürtler kırmızının her tonunu, her türünü yaşamlarında görmüşlerdir. Ben de kendi hislerimi ve yaşadıklarımı albümümde kırmızı üzerinden var etmeye çalıştım. Benim için zor ama keyifli bir yolculuktu.
- Şarkılarınızı besteleme sürecinden biraz bahseder misiniz? Sizi neler besliyor, neler ilham kaynağı olabiliyor?
Eğer biraz etrafınıza bakıyor ve görebiliyorsanız, öze inebiliyorsanız her şey sizin için kaynak olabiliyor. Her müzisyenin farklı bir çalışma şekli vardır; ben şarkı sözlerimi bazen şiir, öykü gibi yazıp sonra şarkı sözü formatına getiriyorum ve sözle müziği bir arada yaratmaya gayret ediyorum. O anın, hissiyatın içerisinde yazılan akorlar ve melodiler bana daha samimi geliyor. Albümdeki bazı bestelerim albümden yıllar önce yapılmıştı. Janez Sar’ın şarkı sözlerini yazdığı “Baranek bi xwîn” bunlardan biri mesela. Bunun dışında birçok besteyi, yaşadığım yer Mardin’de yapmıştım. Mardin odaklanmak ve çalışmak için ideal bir şehir. İstanbul gibi hayatın hızlı aktığı şehirlerde sanat icra etmek dışında birçok şeyle karşılaşabiliyorsunuz, ilk başta şehir kalabalığı sizi çok yoruyor…
- Son olarak ilk albümünüzün üzerinden beş yıl geçmiş. Neden bu kadar uzun bir ara verdiniz?
Ji Sorî 2015’in başlarında çıktı, kayıt yapmak ve bir albüm kimliği yaratıp şarkı yazmak gerçekten kolay bir iş değil, öncelikle çok titiz olmalı ve odaklanmalısınız. Benim yaşamım Mardin’de geçiyor. Kayıt yapmak benim için buradaki koşullarda biraz zor kalıyor. Haliyle bir de hayat koşulları bu süreyi bende biraz uzattı. Yeni çalışmalarım var, pandemi koşullarına bağlı olarak en kısa zamanda stüdyoya girmeyi de planlıyorum. Bunun dışında şimdi üzerine çalıştığım gitara yönelik bir müzik teknik kitabı var, en azından pandemi sürecini bu şekilde değerlendirmeye çalışıyorum…
Kolektif Kürtçe müzik dergisi: Ziryab
- Ziryab Kürtçe müzik dergisinin editörlerinden birisiniz. Dergi hakkında bilgi verebilir misiniz; hangi sıklıkla çıkıyor, ele aldığı konular nelerdir? Böyle bir dergiyi çıkarmanın zorlukları nelerdir?
Bundan yaklaşık 2 sene kadar önce ben, Gökçe Selim, Mevlüt Oğuz, Harun Ataman, Serhat Temel’le başladık dergiye. Kendi aramızda önce kolektif bir görev dağılımı yaparak başladık, daha sonra ekip başka arkadaşların katkısıyla genişledi. Kürt müziği konusunda yapılan çalışmalar adına bir platform olması açısında önemli bir yayın olarak görüyorum Ziryab dergisini. Kürt geleneksel müziğinin önemli stranbêjleri ve dengbêjlerle ilgili tez konusu çalışan birçok arkadaşımızla röportajlar ve tanıtımlar yapıldı. Bijareyên Ziryabê (Ziryab Seçkileri) adında amatör müzisyenlerin yer aldığı bir yarışma albümü yaptık. Yani aslına bakarsanız Kürt müziğini takip etmek, ne tür çalışmaların çıktığını görebilmek ve akademik çalışmalardan haberdar olabilmek adına çok yönlü bir platform olarak kuruldu Ziryab. 4. sayımız pandemi süreciyle birlikte dağıtımda yaşayacağımız problemlerden ötürü şu anda beklemede ama en kısa zamanda yayınlanacak..