Alevilik öğretisi orjin itibariyle özgür iradeyi esas alan; birey, toplum ve doğa ile yâr olmayı ilke edinen, devletçi anlayışa rağmen rıza toplumu (Ahlaki politik toplumu) esas alan, iktidarcı anlayışları reddeden bir öğretidir. Bundan dolayı evrenin işleyiş kanunları ile ikrarlıdır. Evrenle Holistik ve simbiyotik ilişki içindedir.
Aleviler, hakikat ve özgürlük yürüyüşünü aşk ile sürekli yenilenerek bugünlere geldiler. Bundan dolayı her dönemim devletçi anlayışların fizikî ve kültürel soykırımlarına uğradılar. Bilginin güç, bilimin iktidar ile özdeş kılındığı kapitalist modernist sisteme rağmen varlığını devam ettirdiler.
Ulus devlet anlayışının tekçi zihniyet yapılanması; hakimiyet kuramadığı, sınırlayamadığı olay, olgu, disiplin ve düşünce sistemlerini görmezlikten gelir, yokmuş gibi algı yaratır, bazen de içeriğini boşaltır, özüne ihanet ettirir, protez bir akılla yaşamasının ortamını hazırlar.
Kapitalist modernist anlayış, oryantalist bir bakış açısıyla, pozitivist akılla, olguculukla, bilimcilikle ötekilerin hakikat algısını denetim altına almak için planlar yapar, kültürel ve fiziki soykırımlara uğratmaya imtina etmez.
Nahak zihniyetin en büyük kurbanlarından olan Rêya Hakk Alevilerinin tarihi, aynı zamanda katliamlar tarihidir. Daha bu dünyadayken cennetin kapıları Rêya Hakk Alevî süreklerine kapatılmıştır!
Cumhuriyet modernitesi “Türklük sözleşmesi” çerçevesinde bir Alevi paradigması oluşturdu.Toplumsal anlamda bireyci, elitist, modernist; ekonomik alanda kâr hırscı, gaspcı; politik alanda ulus devletçi bir paradigmaya sahip olan bu sözleşme, bir Alevi paradigması oluşturdu. Aleviler kendilerine yönelik plânlanan bu sözleşmeyi bilince çıkarmazlarsa gelecekleri ile ilgili ciddi sorunlarla karşılaşırlar. Bütün bu olup bitenleri, yaşananları anlayabilmeleri için cumhurriyet döneminin “ötekilerine” yönelik sözleşmeyi, siyaseti sorgulamaları kendi gelecekleri açısından belirleyicidir.
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş dönemi ilk başlarda ötekilerin reddi temelinde olmadı. Başlangıçta cumhuriyetin kurucu kadroları farklılıkları inkar etmeden “ulusal kurtuluş mücadelesi” söylemi ile ortak ruh hali ve kader birliği algısını oluşturdu. Bunun için Mustafa Kemal, Hacı Bektaş Dergahı’na giderek post nişin Cemalettin Efendi ile görüşmüş, kendisinden hatırı sayılır maddi manevî destek almıştır. Aynı zamanda Diyap Ağa ile geliştirdiği samimi ilişki bilinmektedir.
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e intikal eden kurucu kadro zor şartlarda farklı etnik ve inançsal kimlikleri karşısına almamış; her topluluğun kendi dili, inancı, kültürü ile yaşamasına imkan tanıyacak pragmatik siyaseti oluşturmuş hatta 1921 Anayasası’nda bu durum yer edinmiştir.
Cumhuriyet’in kuruluş aşamasındaki farklılıklarla birlikte eşit şartlarda yaşam anlayışı çok uzun sürmedi. 1924 Anayasası ile beraber tekçi ulus devlet anlayışı “muteber vatandaş” tanımlamasını “Türk İslam” anlayışı ile hukuki zemine oturttu. 4 Mart 1924’de Din İşleri Başkanlığı kuruldu.Tekke ve zaviyeler yasası ile Alevilere ait binlerce yıllık kutsal mekanlar ellerinden alınarak, tekçi anlayış inanç alanında da zihniyetini görünür kıldı. Artık “Türkiye laiktir laik kalacak” esprisi Alevilere yönelik bir algı oluşturma anlayışından öteye gidemiyordu.
Osmanlı’daki “Osmanlı Tipi Sunni Anlayış”, Cumhuriyetle beraber “Türk Tipi Sünnî Anlayış”a evrildi. Cumhuruyet modernitesi etnik ve dini kimliklerin taleplerini “dış mihrak, mürteci ve bölücülük” olarak kabul etti bu anlayış bugüne kadar devam eden temel siyasetini oluşturdu. İslami yaşamla ilgili talepler “mürteci”, İslâmiyet dışındaki dinsel kimliklerin talepleri “dış mihrak”, farklı etnik kimliklerin demokratik talepleri “bölücülük” olarak kabul etti. Bu siyasal proje “çağdaş” bir toplum yaratacağına bugüne kadar devam eden toplumsal çatışmalara zemin oluşturdu. Cumhuriyet modernitesinde ulus kavramı yaratılırken, ötekilere yönelik tanımlamalar belirlenmiştir.
Alevilerin çağdaş, laik, modern toplum yaratma projelerinin kendilerine nelere mal olduğunu görmeleri gerekir. Rêya Hakk Alevî sürekleri “Türk İslam Aleviliği” anlayışı ile hesaplaşmalı, en fazla da Türkmen Alevilerinin buna ihtiyacı olduğu bilinmelidir.