İki ülke arasında bir savaş, savaşın ortasında kalan Mandalina Bahçeleri. Yıkıcı bir savaşı iki karakter üzerinden var eden Zaza Urushadze’nin filmi, savaşın cirit attığı coğrafyalarda yaşamı sürdürebilmenin aynası oluyor
Ağaç, toprak, insan, mandalinalar… Savaşlar evrende var olan her şeye karşı yıkıcıdır. Her savaşta olduğu gibi; evler birer cepheye, canlılar da dart tahtasına döner. Köyler boşaltılır, elinde ve belinde silah olan üniformalı askerler canları isterse hakaret eder, canları isterse öldürür. Elinizde ve avucunuzda var olan her şey onlara ait bir ganimete dönüşür. Televizyonlarda ağızlarından kan süzülen iktidarlar tarafından büyük bir iştahla duyurulur. Kara parçaları, savaş esnasında kullanılan silahlar bu savaş çığırtkanlığını süsler.
Sinemanın büyüsü ise bize bir yerlerde bu savaşlara maruz bırakılan insanların yaşamından kesitler sunar. Bombaların patladığı coğrafyalarda her şeye karşı yaşamına devam etmeye çalışan insanları hatırlatır. Yönetmen Zaza Urushadze’nin 2013 yılında çektiği Mandalina Bahçesi (Mandariinid) filmi de savaşın ortasında ayakta kalmaya çalışan Niko ve Margus’u anlatır.
Bu iki karakter ne silah taşır ne de politikadan söz eder. Alınan veya çalınan kara parçaları yoktur. Bir mandalina bahçesi ve toplanan mandalinalar için yapılması gereken ahşap kasalar sabah uyanmak ve güne devam etmek için yeterli bir sebeptir. Sobanın üzerinde daima bir su kaynar ve yemek pişer. Yaşamanın ve sürekliliğin bir simgesidir bunlar.
Narenciye savaşı
1992 yılında Gürcü ve Abhaz savaşının başlamasıyla Estonyalılar, yüz yıldır yaşadıkları köyü terk eder. İvo ve Margus hariç. İvo ile birlikte mandalina bahçesinde bir bankın üzerinde oturan Margus bu savaş için, “Narenciye savaşı” der. İvo’nun ise burada neden kaldığı birçok ağızdan yüksek sesle sorulur ancak sorular yanıtsız kalır. “Burayı hem çok seviyorum, hem de nefret ediyorum” der.
Ahmet ve Niko
Bir gün İvo ahşap kasaları yapmaya çalışırken iki paralı Çeçen asker gelir. İvo’dan ekmek ve yiyecek isteyip oradan ayrılırlar. Bu askerlerden biri filmin geri kalanında hikayenin büyük bir parçasına eşlik edecek Ahmed’dir. Kısa bir sürenin ardından Gürcüler Ahmet ve arkadaşı ile çatışmaya girer. Buradan Ahmet ve karşı taraftan Niko sağ kurtulur. Filmin başkahramanı İvo bu iki düşmanı evine alır, tedavi eder ve iyileştirmek için uğraşır.
Ölüme kadeh kaldırmak
Filmin yönetmeni Urushadze’nin de belirttiği gibi İvo büyük bir akıl gücüyle bu iki düşmanın çatışmalarına yaratıcı üslubuyla karşı durur. Kurduğu sofrada iki düşmanın birbirlerine karşı ölüm tehditleri üzerine kadehini ölüme kaldıran İvo, “Onlar ölümün çocukları” der. İvo’nun Niko ve Ahmet’e karşı yaklaşımı, aralarında empati oluşmasını sağlar. Keza bu iki asker filmin devamında birbirlerinin hayatını kurtarmaya yeltenecektir.
Savaş ve toprak
Margus’un toplaması gereken mandalinalar da bu iki yaralı askerin hayatlarına aniden girmesiyle rafa kalkar. Margus’un tek geçim kaynağı olan bu bahçe “özgür ülke” Estonya’ya gitmek için de tek umuttur. Ancak Margus, mandalinaların para için değil heba olmaması için toplanmasını ister. Filmde İvo’ya göre daha sessiz ve belki bir adım geride kalan Margus aslında filmin en akılda kalıcı karakteri haline gelir. İvo onu ne zaman arasa ağaçların arasında bulur. Margus’un toprağa bağlılığı savaşın önüne geçer.
Sinemada bir olayı anlatmanın türlü türlü yolu vardır. Aşk, savaş, ayrılık, büyük direnişler… Zaza Urushadze ise filmini cepheye gitmeyen ancak savaştan en ağır biçimde etkilenen insanlar üzerinden var eder. Niaz Diasamidze’nin müziklerinin eşlik ettiği bu etkileyici film, herkesin aklında kalabilecek türde bir trajediyi işler. Seyirciye çoğu zaman ayna tutan, çoğu zaman konuyla içselleştiren bu film, yaşamı sürdürmenin her şeye rağmen devam ettiğini vurgular ve savaşmanın başka bir biçimini anlatır.
Künye:
Yayın tarihi: 17 Ekim 2013 (Gürcistan)
Yönetmeni: Zaza Urushadze
Film müziğinin bestecisi: Niazi Diasamidze
Aldığı ödüller: Satellite En İyi Yabancı Dilde Film Ödülü, Gaudí Award for Best
European Film
Diller: Gürcüce, Rusça,
Abhazca, Estonca