Farklı ülkelerdeki camiler için yeri göğü inletenler kiliselere farklı muamele yapıyor. Surp Pırgiç Kilisesi’nin başına getirilenler de trajik. Kilise önce cezaevi yapıldı,ardından jandarmaya kömür deposu yapıldı
Tek parti döneminde camilerin farklı şekilde kullanıldığını sık sık basın önünde, mitinglerde dile getirenler, her fırsatta Kudüs’teki Mescid-i Aksa Camii konusunda ajitatif konuşmalar yapanlar, bazı ülkelerde İslamofobinin arttığı propagandasına yaslananlar, mesele Ermenilerin, Rumların kiliselerine, Alevilerin cemevlerine gelince kulaklarını kapatıp başlarını kuma gömüyor. Türkiye’de farklı kimliklere, farklı kültürlerin kutsallarına, ibadethanelerine neler yapıldığına dair çarpıcı bir örnek Hekimhan merkezindeki Surp Pırgiç (Aziz Kurtarıcı) Ermeni Kilisesi. Surp Pırgiç Kilisesi, farklı ülkelerde kültürel değerlere saldırıları diline dolayanların Türkiye’de kutsallara nasıl yaklaşıldığının bariz örneği. İnsanları savaşlarda koruyan Zurbahan Dağı (Ermenice Surp Ohan Dağı) eteklerindeki kilise, hem de adalet dağıtması için kurulan Adliye binası ve Kaymakamlık yakınında. Kayalık üzerine kesme taşlarla ve moloz taşlarla inşa edilmiş Surp Pırgiç Kilisesi’ne Ermeniler sürüldükten sonra el konulmuş. Hatta cezaevine dönüştürülmüş.
Restorasyon bekliyor
Düşünün ki bir halkın ibadet yeri 1934 ila 1980 arasında cezaevi olarak hoyratça kullanılmış. İyilik için, sağlık için dua edilen yerde insanlar cezalandırılıp hapsedilmiş. Cezaevi boşaldıktan sonra jandarma komutanlığı kömür deposu olarak kullanılmış Huzur aranan kilise restore edilmemiş, ayakta kalması için çaba gösterilmemiş ve zamanla kaderine terkedilmiş. Tarihe, kültüre saygısı olmayanların hoyratlığına, vandallığına, zamanın öğütücülüğüne, definecilerin köstebek gibi kazmalarına, kilise taşlarının, kitabelerinin başka yapılar için çalınmasına seyirci kalınmış. El birliğiyle harap hale getirilen Surp Pırgiç Kilisesi vicdan, adalet, ilgi, koruma, kaynak ve restorasyon bekliyor.
Tüm halkların değerlerine duyarlılık
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan kısa süre önce “Avrupa, bugün ne yazık ki farklılıklarıyla savaşan bir yapıya bürünmüştür. Türkiye olarak, hiçbir gerekçenin kutsal bir mabedin hoyratça çiğnenmesine zemin oluşturamayacağına inanıyoruz” diyordu. Yine kasım sonunda bir açıklamasında, “Bu sene sadece Covid-19 virüsüyle değil ondan daha hızlı yayılan İslam düşmanlığı virüsü ile de mücadele etmek zorunda kaldık. Uzun yıllar demokrasinin beşiği olarak nitelendirilen ülkelerde kültürel ırkçılık, ayrımcılık, hoşgörüsüzlük artık gizlenemez boyutlara ulaşmıştır” ifadesini kullanmıştı. Yok olan tarihi yapılar, aynı hassasiyetin Türkiye’deki farklı kültürlerin değerlerine de gösterilmesi gerektiğinin çığlığı. (Fotoğraf: Fikri Demirtaş)
MALATYA