819’uncu haftasında Cumartesi Anneleri, 1991’de Şırnak’ta gözaltına alındıktan sonra cesetleri bir mağarada bulunan Demir ve Akipa için adalet talep etti. Diyarbakır ise gözaltına alındığı kabul edilen Özdemir’in akıbeti soruldu
Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin cezalandırılması için her hafta düzenledikleri eylemlerinin 819’uncusunu gerçekleştirildi. Koronavirüs nedeniyle sosyal medya hesapları üzerinden gerçekleştirilen eylemde bu hafta 1991 yılında Şırnak’ın İdil İlçesine bağlı Çukurlu Köyünde gözaltına alındıktan sonra cansız bedenlerine ulaşılan 36 yaşındaki İbrahim Demir ve 39 yaşındaki Agit Akipa’nın faillerinin yargılanmasını talep etti.
‘Cenazelerine mağarada ulaştık’
Açıklamada ilk olarak konuşan İbrahim Demir’in oğlu Metin demir, 29 yıldır yakınlarının akıbetlerini sorduklarını ifade ederek, “Babam ve amcam köye gelirken önleri JİTEM tarafından kesiliyor ve gözaltına alınıyorlar. Haber alamayınca ertesi gün aramaya çıktık. Cenazelerine eski bir mağarada ulaştık. Babam işkence ile katledilmişti amcam ise silahla vurulmuştu. O günden bu güne kadar biz hukuk yoluyla faillerin yargılanmasını istedik” dedi.
Babası katledildiğinde yeni doğmuştu
Ardından söz alan Agit Akipa’nın kızı Suzan Akipa, hayatı boyunca babasını göremediğini ifade etti. Babası katledildiğinde henüz yeni doğduğunu belirten Akipa, “Dolayısıyla babayla birlikte bir yaşam nasıl olur sorusunun cevabını hiç veremiyoruz. Ama birilerinin senin ailenden, yaşamından babanı zorla gözaltına alıp katletmeleri nasıl olur ya da babasız bir yaşam nasıl olur sorusunun cevabını bütün hücrelerimizde yaşıyoruz. Şunun da en iyi tanığıyız, annelerimizin hak arama mücadelesi hakikat arayışları ve bu yoldaki mücadeleleri bize güç veriyor. Bu anlamda çok değerlidir” diye belirtti.
‘Adaleti olmayan bir ülkede adalet bekliyoruz’
Agit Akipa’nın oğlu Fehmi Akipa ise, babasının ve amcasının faili meçhul cinayete kurban gittiğini belirtti. Faillerinin belli olduğunu ifade eden Akipa “Dönemin Cumhurbaşkanı, Başkakanı, İçişleri Bakanı o dönemde yetkili olan herkes bu insanların akıbetinin sorumlusudur. Yıllar geçse de dün gibi o gün aklımızda. Yıllar geçse de o günü unutmayacağız. Yıllar geçse de kanımızın son damlasına kadar mücadelemize devam edeceğiz. Adaleti olmayan bir ülkede adalet bekliyoruz” diye konuştu.
Koruculuk baskısı
819’uncu haftanın basın açıklamasını Cumartesi İnsanlarından Öykü Dilara Keskin okudu.
36 yaşındaki İbrahim Demir ve 39 yaşındaki Agit Akipa’nın, Şırnak’ın İdil ilçesine bağlı Çukurlu Köyü’nde yaşadıklarını belirten Keskin, Akipa’nın aynı zamanda köyün muhtarı olduğunu söyledi. O dönemde köylülerin üzerinde ağır bir koruculaştırma baskısı olduğuna dikkat çeken Keskin, yaşananları şöyle aktardı: Köye giriş ve çıkışlar asker kontrolü altındaydı. Köy okulu karakol haline getirilmiş, bazı köylülerin evlerine el konularak askerler yerleştirilmişti. İbrahim Demir ve Agit Akipa, askerlerin okulu ve evleri boşaltmaları için önce Kaymakamlığa ardından İçişleri Bakanlığı’na başvurdu. Başvurudan sonra üzerlerindeki baskı daha da arttı. Karakol Komutanı tarafından ‘sizi yaşatmayacağız’ diye tehdit edildiler. 12 Aralık 1991 tarihinde İbrahim Demir ve Agit Akipa İdil’deki bir taziyeden evlerine dönmek için diğer köylülerle birlikte traktöre bindiler. Traktör yolda askerler tarafından durduruldu. İbrahim Demir ve Agit Akipa Dargeçit Anıtlı Tabur Komutanlığı’na bağlı Ağaçlı mezrasında bulunan Piyade Bölük Komutanı ve askerleri tarafından gözaltına alındılar. Jandarma karakoluna giden ailelere, Karakol Komutanı ‘Onları hiç görmedik’ dedi. Bir asker gizlice aileleri ‘mağaralara gidin’ diye yönlendirdi. Yönlendirildikleri bölgeyi köylülerle birlikte karış karış arayan aileler, 13 Aralık 1991 günü girişi taşla örülerek kapatılmış bir mağarada, kayıpların işkence görmüş, gözleri ve elleri bağlanmış haldeki cansız bedenlerine ulaştı.
Savcılık Bölük Komutanı’nı işaret etti
Olay hakkında başlatılan soruşturmada İdil Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Ağaçlı mezrasında bulunan Piyade Bölük Komutanı Üsteğmen ve ilgili er ve erbaşların “adam öldürme” suçundan şüpheli olduğuna kanaat getirdiğinin altını çizen Keskin, bunun üzerine 18 Aralık 1991 tarihinde soruşturma açma izni almak için dosyanın Dargeçit Kaymakamlığı İlçe İdare Kurulu’na gönderildiğini söyledi.
Dosya zaman aşımından kapatıldı
Dargeçit Kaymakamlığı İlçe İdare Kurulu 20 Mayıs 1992 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığı kararı verdiğini belirten Keskin, şunları dile getirdi: 2011 yılında aileler avukatları Tahir Elçi aracılığıyla İdil Cumhuriyet Başsavcılığı’na tekrar başvuruda bulundu. Yeni bir soruşturma başlatan Savcılık dosyaya ulaşmak için ilgili kurumlara başvurdu. Ancak bütün kurumlar arşivlerinde herhangi bir dosya, bilgi veya belgeye rastlamadıklarını bildirdi. Bunun üzerine İdil Cumhuriyet Başsavcılığı dosyayı kaybeden Dargeçit Kaymakamlığı görevlileri hakkında görevi kötüye kullanmaktan soruşturma başlattı. Ancak yürütülen soruşturmalardan bir sonuç alınmadı. Sonuçta dosya zamanaşımı gerekçe gösterilerek kapatıldı.
Failler cezalandırılsın
Suçun faillerine fiili af sağlandığını aktaran Keskin, sözlerini şöyle tamamladı: Demir ve Akipa’nın kaybedilişlerinin 29’uncu yılında bir kez daha iktidarı ve adli makamları göreve çağırıyoruz. Demir ve Akipa’yı gözaltına alanlar, işkence ile sorgulayıp öldürenler ve sonrasında bu fiilleri inkar edenler üzerindeki cezasızlığa son verin, onların adil bir biçimde cezalandırılmalarını sağlayın.
‘Gözaltına alınmıştır’ belgesine rağmen 23 yıldır haber yok
Kayıp yakınları ve İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi’nin her hafta düzenlediği “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” eyleminin 617’ncisi, pandemi önlemleri kapsamında alınan sokağa çıkma yasağı dolayısıyla internet üzerinden online gerçekleştirildi. Her hafta bir kayıp hikayesinin anlatıldığı eylemde, bu hafta 26 Aralık 1997 günü arkadaşlarının yanından telsizli ve sivil kıyafetli kişilerce zorla bir araca bindirilerek götürüldükten sonra bir daha kendisinden haber alınamayan Mehmet Özdemir’in akıbeti soruldu.
Özdemir’in kaybedilme öyküsünü İHD Diyarbakır Şubesi Kayıp Komisyonu Üyesi Fırat Akdeniz paylaştı.
1954 yılında Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Arakî (Kıyı) köyünde doğan Özdemir’in 7 çocuk babası olduğunu belirten Akdeniz, yaşadıkları köye devlet güçleri tarafından sürekli baskınlar yapıldığı için Özdemir ailesinin Diyarbakır kente merkezine göç ettiğini anlattı.
Silahlı kişilerce kaçırıldı
Akdeniz, Özdemir’in 26 Aralık 1997 günü bir kıraathanede arkadaşlarıyla otururken sivil kıyafetli, ellerinde telsiz bulunan silahlı iki kişinin yanına gelip kendileriyle birlikte gelmesini söylediklerini, kabul etmeyince ise darp edilerek zorla beyaz renkli bir otomobile bindirildiğini aktardı. Akdeniz, yaşanan bu olaya birçok kişinin tanıklık ettiğini, ancak tanıkların okuma yazma bilmemesinden kaynaklı taksi plakasının alınamadığını belirtti.
Emniyet ‘gözaltında’ dedi
Özdemir’in eşi olan Enzile Özdemir’in, 29 Aralık’ta 1997 günü eşinin zorla gözaltına alındığını, hakkında bilgi edinemediğini belirterek İHD’ye başvurup, hukuki yardım talebinde bulunduğunu söyleyen Akdeniz, dernek avukatların yardımıyla Enzile Özdemir’in Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Cumhuriyet Savcılığına bir dilekçe ile başvurduğunu kaydetti.
Akdeniz, devamında şunları söyledi: “Mahkemenin yanıt olarak verdiği dilekçede ‘Mehmet Özdemir Emniyet Müdürlüğü tarafından gözaltına alınmıştır’ damgası vuruldu. Ancak bu damganın üzerinde hiçbir yetkilinin imzası bulunmamaktaydı.”
AİHM ‘ihlal’ kararı verdi
Özdemir’den bir daha haber alamayan ve nerede tutulduğu kendisine söylenmeyen Enzile Özdemir’in yetkili birçok kuruma başvurduğunu, ancak kayda değer bir sonuca ulaşamadığını Akdeniz, iç hukuktan sonuç alamayan ailesinin 7 Ekim 1999 tarihinde başvurduğu AİHM’in 8 Ağustos 2008 tarihinde esas ve usul yönünden “ihlal” kararı verdiğini dile getirdi.
HABER MERKEZİ