Şengal’den kaçan KDP’lilere, ‘Neden gidiyorsunuz?’ diye soran gazeteci Berfin Hezil ile konuştuk
Hüseyin Kalkan
IŞİD, Şengal’e saldırırken, o hemen Şengal’in burnu dibindeydi. Konvoy halinde Şengal’den kaçan peşmergelere, “Neden gidiyorsunuz? Bu halkı kim koruyacak?” diye sorarken televizyonlarda gördük onu. Êzidî Gazeteci Berfin Hezil’den söz ediyorum. Berfin, ondan sonraki işgal ve soykırım sürecini Êzidîlerle birlikte yaşadı. Onlarla Şengal Dağı’na çıktı. Onlarla birlikte yollara düştü, su temin etti onlar için. Bir taraftan gazetecilik yaptı, bir taraftan kadınlara, çocuklara yardım etti. Berfin Hezil bugünlerde yine Şengal’in burnunun dibinde. Daha önce olduğu gibi havayı kokluyor. Kötü bir şeyler olacağından korkuyor. Bize endişelerinden söz etti. Muhtemel gelişmelerle ilgili tahminlerini anlattı.
Öcalan’ın etkisi
“Bu anlaşma biraz bir Amerikan anlaşması. Biliyorsun Kazımi hükümeti bir Amerikan hükümeti. Barzani hükümeti de öyle. Amerika yeşil ışık yakmasa hiçbir şey yapmazlar, yapmazlar” diyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor: “Rojava’da, Şengal’de siyasi örgütlenmeler o kadar çabuk gelişti ki, bölgeyi dizayn etmek isteyen güçler çok zor duruma kaldı. Şöyle bir gerçek var. PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın sunduğu proje bölgede çok hızlı bir şekilde kabul gördü. Kendine yer buldu. Arapı, Kürdü, şunu bunu demeden o kadar hızlı bir şekilde kendini örgütlüyor ki bu durum uluslararası güçleri rahatsız etti. Bunu engellemek istiyorlar.”
Jeffrey’nin rolü
ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, istifa etmeden önce bölgede bir tur atmış ve yetkililerle görüşmüştü. Berfin Hezil, bu tura dikkat çekiyor ve konu ile ilgili şunları söylüyor: “ABD Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey seçimden önce bir bölge turu yaptı, ardından KDP-Irak anlaşması geldi. Şengal’in siyasal gücünden ve savunma gücünden vazgeçmesini istiyorlar. Hiç özgürlük alanı bırakmak istemiyorlar. Şengal’e bu dayatılıyor. Fermandan önce ne ise yine öyle olmasını istiyorlar.”
Kurban etme anlaşması
Hezil, bölgede belirsizlikten kaynaklı bir tedirginlik yaşandığını belirtiyor. “Bu anlaşmayı öyle bir boşluk zamanına getirdiler. Şimdiki ABD hükümeti hükümet değil, gerçek hükümet de henüz dümene geçmiş değil. Kazımi hükümeti de geçici bir hükümet. KDP’nin hükümeti de geçici ve yetkisiz bir hükümet. Kararları diğer hükümet ortaklarına danışmadan alıyor. Herkes bu ara zamanda Kürtleri kurban etmeye çalışıyor. Erdoğan iktidarı gitmeden Kürtleri bastırmak istiyor. Kazımi ve KDP gitmeden önce Şengal’i ele geçirmek istiyor. Her şey askıda, Kürtleri kurban etmek istiyorlar.”
‘Önce katliamı araştır’
Hezil, Irak hükümetinin ve KDP’nin hiçbir şey olmamış gibi yine Şengal’e dönüp denetim kurmak istemlerini anlamıyor. Biraz da tepkili. Şunları söylüyor: “Şimdi Irak hükümetine bak, Rabia’dan kaçtı senin askerin, Musul’u teslim ettiniz, şimdi halkın sorunlarına çare bulamıyorsun, hükümet kuramıyorsun, ama Şengal’i işgal etmeyi düşünüyorsun. Barzani sen kendi peşmergenin maaşını ödemeyen hükümetsin; Şengal’i terk edip kaçtın, hâlâ 5 bin insan kayıptır. Şimdi gelmiş Şengal’i yönetmeye kalkıyorsun, Şengal halkının kaderi ile ilgili söz söylemeye çalışıyorsun.”
‘Şengal özerklik istiyor’
Berfin Hezil, Şengal’in Irak’tan ayrılmak gibi bir talebinin olmadığın söylüyor. Ancak kendilerine nefes alacak bir alan istiyorlar. Yeni bir saldırıda kaderlerinin başka ellerde olmasın istemiyorlar diyor. Hezil sözlerini şöyle sürdürüyor: “Irak hükmeti ne yapmalıydı? Önce bir komisyon kurmalıydı. ‘Kim kaçtı ve neden kaçtı’ bunu tespit etmeliydi. Bu halk neden bir soykırımla yüz yüze bırakıldı, bunu araştırmalıydı. Daha binlerce insan DAİŞ’in elinde, bunları kurtarmalıydı. DAİŞ bütün Şengal’i yıktı. Yeniden inşaayı gerçekleştirmeliydi. Sonra çıkıp halkın karşısına yönetmeye talip olmalıydı. Êzidîler demiyor ki ‘Burası bizimdir, tek başına biz yöneteceğiz.’ Diyorlar ‘Tamam biz merkezi hükümete bağlıyız, ama iç işlerimizde özerk olmalıyız.’ KDP tekrar peşmergeleri Şengal’e göndermek istiyor. Irak hükümeti DAİŞ’e yol göstermiş olan Sünnileri oraya göndermek istiyor. Bu yeni bir jenoside yol açar ancak. Siz zaten bir jenosidin sorumlususunuz. Araştırmadan, soruşturmadan, kim neden kaçtı belirlenmeden 10 bin asker gönderiyorsunuz Şengal sınırına. Peki, DAİŞ orada katliam yaparken neden kaçtınız? Aldığım bilgiler göre o askerler Arapça bilmiyor. Irak askeri olup olmadığı belli değil.”
‘Şengal hala yaralı’
Berfin Hezil, Irak askerinin ve KDP’nin zor kullanarak Şengal’e girmeye kalkmasının korkunç sonuçları olacağını belirtiyor ve dünya kamuoyunun sessizliğini eleştiriyor. Hezil, şunları ekliyor: “Peki, ne oluyor şimdi? Neden bütün dünya bunu sormuyor. Êzidî halkı çok kararlı. Umarım bir çatışma olmaz. Bu halk hâlâ yaralı, çok yaralı bir halk. Umarım bütün insanlık bunun önünde siper olur ve KDP ve Kazımi hükümeti Şengal’i işgal etmekten vazgeçer. Êzidîlere yeni bir Jenosit yaşatılmaz. Yoksa yine büyük acılar yaşanacak, Êzidî gençleri çok kararlı Şengal’i savunacaklar.”
Rojava, Şengal için seferber oldu
Berfin Hezil, Rojava Devrimi’ni izlemek için gelmiş bölgeye. Ama bölgede kaldığı süre içinde bölge halkı ile bir gönül bağı oluşmuş. Hezil, sadece Rojava Devrimi’ne tanıklık etmekle kalmamış ne yazık ki Êzidî katliamını da izlemek durumda kalmış. Zaman zaman çekim yapmayı unutup insanların yardımına koşmuş, çocukların ve kadınların acılarını biraz da olsa hafifletmeye çalışmış. Berfin Hezil, bölgeye gidişini şöyle anlatıyor: “Ben 2012 baharında Kamişlo’ya Rojava Devrimi’ni izlemek için geldim. 2014’te Musul düştükten sonra sınırda 75 km önemli hale geldi. Biliyorsun Şengal Dağı’nın arkası Rojava’dır. İşte Til Koçer, Ceza’ya kadar. Ben de o 75 km alanı izliyordum. Adı konulmadık bir tedirginlik vardı. O tedirginlik nedeni ile haftada bir kere o sınıra gidiyordum. Bir şey beni oraya götürüyordu, ama adını koyamıyorum. Herkeste, Êzidî halkına bir şey olur diye bir duyarlılık vardı. Şengal’de bir iki kişiye telefonumu vermiştim, bir şey olursa ben arayın diye. 3 Ağustos sabahı saat 5’te aradılar beni ‘DAİŞ, Şengal’e’ girdi diye. İlk refleksim bir taksici vardı, taksiciyi aradım, birlikte çalıştığım kameramanı aradım. Kimseye haber vermeden yola çıktık. Saat 7 gibi Rabia’ya ulaştık. Rabia’ya niye gittim, Til Koçer’e niye gittim bilmiyorum. Bir duygu beni oraya götürdü. Rabia’ya ayak basar basmaz zaten saldırılar başladı. Orada çembere düştük. Orada YJP’liler vardı. Şengal’e doğru gidiyorlardı. Onları izledik.”
Kaçan peşmergeler
Hezil, Şengal ile Zaho arasındaki yolda IŞİD’den kaçan insanlara rastlar ve halkla röportajlar yapar. Bir süre sonra konvoylar halinde KDP peşmergeleri sökün eder. Hezil, şöyle anlatıyor: “Oradan kaçan peşmergeleri gördük, konvoy olarak gidiyorlardı. Peşmergelerin konvoylarla kaçtığın görünce artık bir gazeteci olmuyorsun, bir Kürt oluyorsun. ‘Niye kaçıyorsunuz, niye Şengal’i korumadınız, niye bu halkı korumadınız?’ diye sordum. Ben ne kadar endişeli isem onlar da o kadar rahattı. Gülümseyerek bana cevap verince daha fazla sinirlendim. ‘Bizim sana cevap verme yetkimiz yok’ diyorlardı. Ama üzgün olduklarına dair bir belirti yoktu yüzlerinde. Bu beni daha da sinirlendirdi, sesim, tavırlarım değişti. Aylarca Şengal’i koruyacaklarının propagandasını yaptılar. Kimsenin oraya gelip savunma tedbiri almasına izin vermediler. Halkın silahlarını topladılar, sonra da gülümseyerek kaçıyorlardı.”
Gün ile başlayan dram
Berfin Hezil, Êzidî halkının ölümden kaçış yürüyüşünü izlemek durumunda kalmış. Rojavalıların dayanışmasına tanıklık etmiş. Hiç unutamadığı o günleri şöyle anlatıyor: “Günün aydınlanmasıyla birlikte Şengal halkı Rojava’ya doğru akmaya başladı. Asıl dram o zaman başladı. Hava çok sıcaktı. Su yoktu. DAİŞ önceden su kaynaklarını mayınlamıştı. Kamişlo’dan itfaiye araçları ile su gönderdiler. Başka imkan yoktu o zaman. Çoğu zaman çekim yapmayı unutuyorduk. İnsanlara yardım ediyorduk. Çok fazla insan vardı. Yalnız gelen yaşlı kadınlar, sahipsiz çocuklar, kaçarken doğum yapan hamile kadınlar. DAİŞ, Rojava’ya da saldırabilirdi. Şengal’den kurtulduktan sonra Rojava’da katliama uğramak başka bir şey. Bu nedenler herkes çok hızlı hareket ediyordu. Rojava, bütün gücünü seferber etti. DAİŞ’in amacı sadece toprak ele geçirmek değildi. Şengal’de kimsenin sağ kurtulmasını da istemiyorlardı. Rojava ve Şengal arasında açılan koridora bu kadar büyük güçle saldırmalarının nedeni de buydu. İnsanların coğrafyayı iyi bilmeleri, dağ yollarını iyi bilmeleri amaçlarına ulaşmalarını engelledi. Eğer koridor açılmasaydı, Şengal Dağı sağlama alınmasaydı asıl katliam dağda yaşanacaktı. Dokuz gerilla stratejik bir yeri tuttu. Dağı sağlama aldılar, DAİŞ’in darbelendiğini gören halk cesaretlendi, kendini ve yakınlarını kurtarmak için direnmeye başladı. Êzidî halkından bir grup dağda kaldı. Yaklaşık 10 bin kişi orada kaldı. ‘Biz gidemeyiz. Eğer biz dağı terk edersek asıl o zaman amaçlarına ulaşmış olurlar’ dediler ve orada kaldılar.”
Özerkliği kurmak
Berfin Hezil, Şengal özgürleştikten sonra Şengal’e gitmiş, halkın nasıl örgütlendiğini izlemiş, yine röportajlar yapmış. İzlenimlerini şöyle anlatıyor: “Dışarıdan bakınca Êzidîler ufku kapalı, içe kapanık bir topluluk gibi görünür. Ama Êzidîler ufku çok açık bir topluluk. Bana göre dünyanın en temiz topluluğu. Onun için örgütlenmesi çok çabuk oldu. Savunma gücü çok hızlı oluştu, siyasi bir topluluk olarak kendini çok çabuk örgütledi. Öğretmenlerin Kürtçe ders vermeye başladıklarını gördüm. O kısa süre içinde Arapça alfabesinden Latin alfabesine geçmişlerdi ve öğrencilere bu alfabe ile ders veriyorlardı. Özerk yönetim oluşmuştu ve zaman içinde güçlenmişti. Dışarıdan gelecek hiçbir güce ihtiyaçları kalmamıştı. Şimdi bu yönetimi ortadan kaldırmak istiyorlar. Bu kadar acı yaşanmamış, bu kadar mücadele verilmemiş gibi başa dönmek istiyorlar. Êzidî halkının kazanımlarını geri almak istiyorlar.”
Şengal Lorin bebektir
“Benim için Şengal Lorin bebektir” diyor ve başlıyor Lorin bebeği anlatmaya: “Yadi Xezale diye bir kadınla tanıştım. Sırası ile üç, dört, beş, altı yaşında küçük çocukları vardı. Kaçarken yol kenarında küçük bir bebek görmüş. Giysilerinde komşusunun bebeği olduğunu anlamış. Adı Lorin, 9-10 aylık bir bebek. Annesi-babası DAİŞ tarafından kaçırılmış. Belki biri bulur kurtulur diye. Xazale Ana buluyor ve 4-5 küçük çocuğu olmasına rağmen onu da Şengal Dağı’na getiriyor. Lorin’i hiç bırakmadı. Dedi ‘Biliyorum bunun anası babası yaşıyor. Kurtulacaklar, burda buluşacağız, Lorin’i de kimseye vermeyeceğim, ben büyüteceğim.’ Lorin’i hep böyle izledik. Nasıl büyüdü, ne zaman yürüdü, ne zaman hastalandı bunları hepsini izledik. Botan Gulan diye bir yazar arkadaşımız vardı. DAİŞ’in elinden kurtarılan aileleri görmeye gidiyor. Konuşurken bir kadın başlıyor anlatmaya ‘Bir bebeğim vardı, onu attım belki kurtulur diye’ Botan anlıyor, anlatılan bebeğin bizim Lorin olduğunu. Onlara Lorin’in yaşadığını söylüyor. Bir umuttu Lorin benim için. Lorin bu dağ başında yaşayabiliyorsa, bu topluluk da yaşayacak, yeniden büyüyecek demektir. Lorin hâlâ o dağın başında ve 6 yaşındadır. Bu bir işarettir benim için.”