İHD İzmir Şubesi, 30 Ekim’de meydana gelen deprem ardından yürütülen çalışmalar sonucu hazırladığı raporunu kamuoyu ile paylaştı. Açıklama Mehmet Aker tarafından okundu
İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi, İzmir’de 30 Ekim’de meydana gelen deprem ardından yürütülen çalışmalar sonucu hazırladığı raporunu kamuoyuna açıkladı. Şube binasında yapılan basın toplantısını, İHD Meclis Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Mehmet Aker okudu.
30 Ekim tarihinde meydana gelen depremde yıkımların ve ağır hasarların Bayraklı ilçesinde yoğunlaştığını belirten Aker, 118 kişinin hayatını kaybettiği ve binlerce kişinin yaralandığı hatırlatıldı. “ 118 insanın yaşamını yitirmesi ihmal nedeniyle gerçekleşmiş bir yaşam hakkı ihlalidir” diyen Aker, şunları söyledi: “Türkiye’deki mevzuat uyarınca 1’inci derece deprem bölgelerindeki binaların 9 büyüklüğündeki depreme dayanıklı olarak yapılması gerekmektedir. Deprem sonrasında oluşan trafik yoğunluğu yardımların geç ulaşmasına neden olmuş, ilk 4 saat boyunca arama kurtarma çalışmalarına başlanılamamıştır. Yardım kuruluşları arasında ayrım yapılmış bazı vakıf ve kuruluşlar (İHH, Beşir Derneği gibi) çok rahat ve hatta devlet olanaklarını kullanarak çalışırlarken, diğer bazı yardım kuruluşlarına türlü bürokratik ve fiili engeller çıkarılmıştır, gözaltılar yaşanmış, TTB, TMMOB, SES, İMO gibi kurumlar sürece dahil edilmemiş, çalışmaları engellenmiştir. Suriyeli Mültecileri çadır kent alanlarına almama yönünde diretme yaşanmış, mülteciler ilk etapta Aşık Veysel Rekreasyon alanına mülteciler için çalışan sivil toplum örgütleri tarafından ısrar sonucu kaydettirilmiş, gelen ikinci bir emirle zorla başka bir çadır kente götürülmüştür. Yardım dağıtımları esnasında (kovid-19 ) pandemi’sine uygun davranılmadığı Sağlık Hakkı İhlal edildiği gözlemlenmiştir” dedi.
Aker, taleplerini şu şekilde sıraladı:
“* Türkiye’de depreme dayanıklı konut yapılması ve yerleşim bölgelerinin gözden geçirilmesi gerektiği açıktır. Bu konuda devletin zaman kaybetmeksizin gerekli tedbirleri alması, pozitif yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekir.
* Afet hali durumda Belediyelerin yetkisinin kısıtlanmaması gerekmektedir. Mevzuatın değiştirilerek Belediyelerin ve Belediye Başkanlarının yetkileri arttırılmalıdır.
*Afet hallerinde barınma sorununun çözülebilmesi için çadır üretimi yerine prefabrik konut üretimi yapılmalı, bunun için bölgesel düzeyde fabrikalar kurulmalı, depolarda ihtiyacı karşılayacak stoklar yapılmalıdır.
* Doğal afet halinde sivil toplum örgütlerinin ayırımsız olarak yardım toplaması ve yardımda bulunabilmesi için mevzuat değiştirilmelidir.
* Doğal afet halinde anında sağlık müdahalesi yapılabilmesi için 1. Derece deprem bölgesinde bulunan kentlerden az 500 yataklı büyük sahra hastaneleri kurulması ile ilgili sağlık bakanlığının tedbir alması gereklidir.
* Kalıcı konutların, depremden zarar gören ihtiyaç sahibi aileleri alacak şekilde yapılması sağlanmalıdır. Kaybedilen eşyaların karşılıksız olarak kendilerine temininin sağlanmalı, vergi ve sigorta ödemeleri en az iki yıl boyunca devlet tarafından ödenmesi sağlanmalıdır. Kredi ödemeleri dondurularak, süreç normale döndükten sonra ( en az iki yıl) hiçbir hak kaybı yaşanmadan kaldığı yerden ödenmesi sağlanmalıdır.
*Yapı tasarım, üretim ve denetim süreçlerinde TMMOB’a bağlı meslek odalarını devre dışı bırakan uygulamalara son verilmelidir. Odaların mesleki denetim faaliyetleri üzerine konulan engeller kaldırılmalı, Yerel Yönetimler bu konuda üzerlerine düşenleri eksiksiz yerine getirmelidir.
* Mevzuata aykırı konut yapımı, yapı kullanım belgesi verilmesi gibi hususlarda etkili soruşturma yapılmalı, varsa sorumluları yargı önüne çıkarılmalıdır.
*Depremden zarar görenlerin maddi ve manevi kayıpları tümüyle karşılanmalı, adli süreçlerde adli yardım uygulanmalıdır.”
Raporun tamamı için tıklayınız
İZMİR