Bolivya’da darbeden sonra daha da güçlenerek ve Evo Morales’i de kenara çekerek geri dönen ‘MAS’ bakanlıkları arasına bir de ‘Despatriarcalización’
‘Erkek egemenliğini ortadan kaldırma bakanlığı’ ile geri gelince oldukça ses çıkardı. Bazıları, -daha çok erkekler- sadece sessiz kalmakla geçiştirse de özellikle kadınlar, uzaklarda da olsa, iktidardan bir parça koparmanın tadını duydular. Lezizdi.
Burada en önemlisi -bir başka yazıda sözünü ettiğim gibi- bu bakanlık, kimsenin, sevgi-sempati ve iyilik timsali filan olduğundan değil, erkekliğin yüceliğinden hiç değil, kadınların faşist cunta döneminden başlayarak mücadelesiyle, söke söke aldığı bir şeydi.
Bu bakanlıktan biraz daha söz edeceğim. Yalnız bakanlığın bir kısmından değil, ikinci kısmından, ‘Descolonización’ bölümünden,yani benzer bir çeviri ile ‘sömürgeciliği ortadan kaldırma bakanlığı’ kısmından. Bu taraf pek kimsenin ilgisini çekmedi. Ne de olsa, ne ‘sömürge’ vardı ne de onun yarattığı ayrımcılık.
Tabii ki bakanlığın bu kısmı da tesadüf değildi. 34 tane resmi dili olan Bolivya’nın, yine yerlilerinin, kendilerini adlandırmalarıyla, ‘indian’ların kimlik mücadelesi ile elde edilen bir şeydi tamamen.
Başka tesadüfler! de var tabii ki. Mesela İndian ve kadın olmanın aynı yerde buluşması, bir başka deyişle, ‘erkek egemenliğini kaldırma bakanlığı’ ile ‘Sömürgeciliği ortadan kaldırma bakanlığı’nın İndian bir kadında buluşması da tam böyle bir şey.
Yaşasın erkekliği imha etmekle, sömürgeciliği imha etmenin buluşması, ‘tesadüfü’ !
Ve yolu açık olsun her yerde…