İkinci kapsamlı Covid-19 yasakları uygulanmaya başlandı. Daha önceki yasaklarda küçük sermayesini kaybeden esnafları düşük faizli krediyle teselli etmişti hükümet. Altı ay geri ödemesiz kredilerin ödeme vadesi geldiği gün, hizmet sektöründeki işletmelerin tekrar kapatılması kitlesel iflasların önünü açtı. Memleketin her köşesinden batmış işletmelerin ve işsiz kalmış emekçilerin haberleri geliyor. Koronanın zengin fakir herkese bulaşma ihtimali olduğu doğru ama koronanın emekçilere ve esnafa bulaşmadan da yıkıcı etkiler yarattığı daha doğru. Borç batağında dükkân, işsiz kalmış milyonlar ve bu durumu kendine hiç dert etmeyen Saraylılar. “AKP-MHP çöktü-çöküyor” söylemini “Saray Rejimi giderayak emekçilerin üstüne çöküyor” şeklinde revize etmek gerekecek.
2001 esnaf ayaklanması sonrasında oluşan politik ortamdan faydalanarak iktidar olan AKP, esnaf ve emekçiler için büyük yıkım yaratan “5 Nisan Karaları” (1994) olarak tarihe geçen krizden bile daha kötü koşullarla esnafı baş başa bıraktı. Bir genelgeyle lokanta, kafe, bar ve eğlence mekânlarının kapatılması sonucunda RTE’nin esnafa yönelik tek açıklaması “sabır ve dayanma” nasihati oldu. Kapanan işletmelere 1 TL olsun destek vermeyen hükümet, stopaj, tabela vergisi, Çevre Temizlik Vergisi vb. bütün vergileri eksiksiz tahsil etmeye devam ediyor. Resmi kararla kapatılmış işletmeler kira ödemeye devam etmelerinin yanı sıra, devlete stopaj (kira vergisi) ödemek zorundalar. Ne zaman biteceği belli olmayan korona salgınında Saraylılar şatafatlı yaşamlarından asla ödün vermeden, çöküş yaşattıkları esnafın sırtını sıvazlamaktan bile imtina ediyorlar.
Covid-19 yasaklarının özellikle seküler yaşam tarzını hedef alan ve bu yönde çalışan işletmelerin batırılmasına yönelik olduğunu anlıyoruz. Koronaya rağmen bütün sektörler gürül gürül çalıştırılırken, bar ruhsatı olan işletmeler gerekçesiz kapalı. Salgın hastalığı kendi ideolojik saplantıları için fırsata çeviren Saray Rejimi, muhalefetin elini kolunu bağlamak ve belli işletmeleri iflas ettirmek için koronayı sonuna kadar kullanıyor. Partiler, sendikalar genel kurullarını toplayabiliyor ama Metin Feyzioğlu’nun TBB Başkanlığı’nı sürdürebilmesi adına TBB genel kurulları yasaklanıyor. Saray Rejimi, Covid-19’un etinden, sütünden, yününden faydalanıyor ve üstüne üstlük salgınla mücadele ettiği hikâyesini anlatıyor. Geçmişte “OHAL’den istifade ederek grevlere anında müdahale ediyoruz” diyenler bugün ise koronadan istifade ederek grevlere, yürüyüşlere anında müdahale ediyorlar.
Bir tarafta esnaf batak içindeyken, diğer yanda Ermenekli madenciler, metal sektöründe hakları için mücadele eden işçiler, polis dayağıyla korkutulmaya çalışılıyor. Ermenekli madencilerin yürüyüşünün karşısına “salgın hastalık” bahanesiyle çıkanlar “biz zaten üç yüz kişi aynı ortamda çalıştırılıyoruz” sözü karşısında sus pus olmayı tercih ediyorlar. Esnafın cebinden vergiyi, emekçinin sırtından polis copunu eksik etmeyen devletlûlar, patronlara “biz sizin için çalışıyoruz ama siz bize yeterince destek vermiyorsunuz” siteminde bulunuyor.
Polis copu, korona korkusuyla sokaklar şimdilik AKP’yi zorlayacak kalabalıklarla dolamıyor. Sistemin nobran elitleri “işsizlik yok, iş beğenmiyorlar” diyerek emekçilerle kafa buluyorlar. Kendilerini hiçbir gücün yıkamayacağını zannediyorlar. Allah, kitap dediklerinde esnafın sonsuza kadar susacağını, vatan-millet deyince emekçilerin her şeyi unutacaklarını zannediyorlar. Kendilerinin erimekte, öfkenin birikmekte olduğunun farkında değiller. Belki bilmiyorlar ama ekmek bulamayan halkın, kralları – padişahları afiyetle yediğine tarih çok kez şahittir.
Milyon dolarlar ederinde ihaleleri almaya devam eden yandaş inşaat şirketleri, milyonlarca liralık vergi borçları affedilen yandaşlar için, devletin bütün olanakları seferber. Emekçiye sıra gelince “devletin gücü” copa dönüşüp sırtlarda paralanıyor. Esnafa sıra gelince “sabır” salık veriliyor. Kaybedecek bir şeyi kalmayanlar için sabır taşı çatlıyor, korku duvarları cesaretle aşılıyor. Rahatlıkla söyleyebiliriz ki; Saray Rejimi’ne karşı “bir cisim yaklaşıyor”.