Cezaevindeki yazarlarımızdan olan Mahmut Yamalak, son yıllarda Kayseri-Bünyan 2 nolu T Tipi Cezaevi’nde ikamet ediyor. Kendisine 15 Kasım Hapisteki Yazarlar Günü’nü kutlayan bir kart göndermiştim. Söz konusu kartıma gelen mektubun bir bölümünü burada yayınlamak istiyorum:
“Kartını aldım hocam. Benimle birlikte 13 arkadaş daha okudu. Bu da (tahmin edeceğin gibi) bir-iki günlük cümbüş demektir. Karantina günlerinde bulunmaz bir nimet. Biz hapistekiler yaptıklarımızın somut sonuçlarını göremediğimizden, yazarlık gibi sıfatlara da alışamıyoruz. Belki son harf değişirse, kendimi bir “yazan” olarak görebilirim.
Aslında bu kadarı da fazla. Çünkü kendi yazdıklarımdan ayrıyım. Mermer Kanatlı Kuşlar, yasak diye bana verilmiyor. Belki kendi düşüncelerimden etkileneceğimi (!) düşünüyorlardır. Son çıkan Rêwingî kitabım ise oluşturulan yeni komisyon engeline takıldı. Dört ay oldu, daha kendi kitabımı göremedim. Telefonda yeğenim halime acımış olacak ki, bana kitabın kapağını anlatıyor. Bari bu kadarını olsun bil, der gibi.
İnat mı, ısrar mı bilemiyorum ama yazmaya devam ediyorum. Şu an etik-ahlak üzerine bir çalışma yapıyorum. Ayrıca 1990’lı yılların hapishaneleri üzerine bir roman planım var. Okuyamasam da…
Karantinadayız hocam. Korona olmamaya çalışıyoruz. Şu ana kadar içimizde vaka görülmedi. Umarım hep böyle gider. Radyo, gazete olmadığı için diğer cezaevlerinde durum nedir bilmiyoruz. Herkese, hepimizden sıcak selamlar…”
* * *
Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde bulunan kıdemli mahpuslardan Gülşan Adet 15 Kasım 2020 tarihli mektubunda özetle şöyle diyor: “Kasım ayında da Şehir Hastanesi’ndeydim. Evet, sokaklar boş ama hastane tıklım tıklımdı. Tabi bu gidiş gelişlerin bir bedeli de 15 gün karantinası var. Aslında buna da ağır tecrit demeliyiz. Ben bütün yazı bu tecritte geçirdim. Ve halen de bu tecritteyim. İyi yanı yok mudur; vardır elbette; okumak, yazmak ve resim çizmek: 12 Eylül faşizmini yaşayanlar bize büyük tecrübeler kazandırdılar.
Birkaç gün önce bizi kahreden acı bir haberle sarsıldık. Sıtkı Bektaş hevalin şehadeti bizi derinden üzdü. Bu şehadetleri artık katliam derecesinde ele almak gerekiyor. Resmen katletmedir. Son zamanlarda kaç arkadaşın şehadetini aldık zindanlardan. Yüzlerce böyle hasta insan var içeride ve hepsi de ölüme terk edilmiş ve topluma da kanıksatılmış durumda. Pandemi de tam bir fırsat oldu iktidar için. Çünkü hiç kimse içeride neler yaşandığını bilmiyor. Dahası hiçbir talep karşılanmıyor.
Bir yıldır oda değişimi talebimiz var, kabul edilmiyor. Oysa biz hepimiz zaten tecrit koşullarında yaşıyoruz. Bu benim üçüncü karantinam. Birincisi 17 gün, ikincisi 65 gün, şimdi başlayan ise ne kadar sürer bilemiyorum. Hastaneye gidip geliyorum ama hastalığıma bir teşhis koyamadılar. Zaten eklem iltihaplanması hastalığım var. Şu an itibariyle 13 arkadaş karantinadayız. Pandemi öncesi arkadaş görüşçü hakkımız gasp edildi. Ailem yurt dışında olduğu için görüşçüm yok. Ankara’dan durumu uygun birisi, arkadaş görüşçüm olabilir mi?”
* * *
Sağlık ve moral açısından iyi olduğunu ve edebiyat teorisi üzerine çalışmakta olduğunu belirten Bolu F Tipi Cezaevi’ndeki Ergin Atabey, şöyle diyor: “Bilindiği gibi bu konuda kimi yetersizliklerimiz var. Önemli bir çaba olmakla birlikte hâlâ modernizmin ve postmodernizm arasında gidip geliyoruz. Oysa E. Xanî’nin dediği gibi “kenardanız”. Demokratik modernitenin edebiyatını ve eleştirisini geliştirmemiz gerekiyor.
Bu da modernizmin ve postmodernizmin edebiyat ve eleştirisini aşmakla olur. Mesela bizim için bir edebiyat-eleştiri dergisinin olmaması büyük bir eksikliktir. Yeni yaşam değerlerinin kültürleşmesi edebiyatla mümkündür. Teorik olarak bunun böyle olduğunu biliyoruz. Ama pratikte hâlâ bir adım atamadık.”
* * *
Mardin E Tipi Cezaevi’ne tutuklanarak getirilenler 15 gün karantinada tutuluyor ve Covid testleri negatif çıkarsa, yani hasta olmadıkları anlaşılırsa, koğuşlara veriliyor. Ancak cezaevinde kalmakta olan ve yüksek ateş, öksürük, üşüme gibi hastalık belirtileriyle revire başvuranlara Covid testi yapılmıyor. Söz konusu hastaların sadece ateş ve tansiyon ölçümü gibi muayeneleri yapılarak, tedavi yoluna gidilmekte.
Buradaki koğuşlarda 15 ila 25 kişi kalmakta ve haftada bir litre sıvı sabun ve bir litre çamaşır suyu verilmekte. Ancak günde iki kez sayım için ayda bir ya da iki kez arama için pek çok gardiyan koğuşlara girmekte ve dolaplardaki elbiselere el sürmekteler. Her türlü sosyal ve kültürel faaliyet yasaklandığı gibi, kapalı görüş, ayda sadece iki kişiyle sınırlı.
* * *
Trabzon-Beşikdüzü T Tipi Cezaevi’nde bulunan ve şimdiye dek altı kitabı yayınlanan Nevzat Çapkın, Fecriye Benek’in kaleme aldığı “Masumiyet Utandı Kendinden” isimli tanıtım yazısını göndermiş. Cezaevinden gelen makaleleri artık yayınlayamıyoruz ama kitap tanıtım yazıları kültür sayfamızda kendilerine yer bulabiliyorlar.
Bu arada, gizli bir tanığın ifadesi var iddiasıyla 73 kişiye açılan KCK Zindan Yapılanması soruşturmasında yargılanacakların biri de Nevzat Çapkın. Urfa’da açılan soruşturmada herkesin dosyası ayrıldı ve Nevzat Çapkın’ın dosyası Trabzon Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Trabzon da yetkisizlik kararı verince, dosya kimin nerede yargılanacağına dair karar vermesi için Yargıtay’a gönderildi. Umarız Yargıtay, bu dosyanın tamamen kapatılmasına karar verir.
KİTAP İHTİYACI: Nevzat Çapkın / T Tipi Cezaevi / Beşikdüzü – TRABZON
TAZİYE: Bolu F Tipi Cezaevi’nde bulunan Ergin Atabey, Mahmut Balkaş, Cihan Temel, cezaevinde yaşamını yitiren Sıtkı Bektaş’ın ailesinin acısını paylaşıyor, başsağlığı diliyorlar.
MEKTUBU GELENLER:
Beyza Üstün – Sincan Kadın Kapalı Cezaevi
Gülşan Adet – Sincan Kadın Kapalı Cezaevi
Nevzat Çapkın – Beşikdüzü T Tipi Cezaevi
Ergin Atabey – Bolu F Tipi Cezaevi
Mahmut Balkaş – Bolu F Tipi Cezaevi
Cihan Temel – Bolu F Tipi Cezaevi
Mahmut Yamalak – Bünyan 2 nolu T Tipi Cezaevi
Abdülkadir Turay – Mardin E Tipi Cezaevi
Murat Türk – Şakran 1 nolu T Tipi Cezaevi
Posta Kutusu: 253
Yenişehir
ANKARA
e-mail:
aykol267@gmail.com