Türkiye’de kültür sanat faaliyetleri hobi olarak görüldüğünden, kriz anlarında da gözden çıkartılan ilk sektör oluyor. Müzisyenler enstrümanlarını satıyor, yaşamına son veriyor. İktidar ise bütün taleplere karşı sessizliğe devam ediyor
Meltem İnci/İstanbul
Koronavirüs salgını dünyada iktidarların ekonomik kaygıları nedeniyle başlattıkları ‘normalleşme’ adımlarının ardından tekrar yükselişe geçti. Kültür ve sanat faaliyetlerinin Türkiye’de bir hobi olarak nitelendirilmesi kriz anlarında ilk önce bu sektörün gözden çıkarılmasına neden oluyor. Getirilen kısıtlamalarla birlikte özellikle kültür-sanat emekçileri elektrik, kira gibi giderlerini ödemeye devam ederken iktidarın ‘kısa çalışma ödeneği” olarak duyurdukları paydan da hiçbir şekilde faydalanamıyor.
Müzisyenler ise devletten hiçbir destek göremedikleri için işsiz kaldı. Kapanan mekânlar da tüm umutlarını yok etti. Son olarak İstanbul, İzmir ve Ankara’da başlayan ‘Susma’ eylemiyle geldikleri noktayı protesto ederek sessizlik eylemi yaptılar, taleplerini sıraladılar.
‘Gitarımı satmıştım’
Mardin’de Kürkçe Rock müzik yapan ve pandemi sonucu kapanan mekanlar nedeniyle bir denetim fabrikasında inşaat işleriyle uğraşan Ozan Irmak’ta onlardan biri. Asıl mesleği Tekstil Müdendisliği olan Irmak, enstrümanını satmak zorunda kalan müzisyenlerden. Son süreçte getirilen kısıtlamalarla birlikte müzisyenlerin yaptıkları eylemlere iktidarın sessiz kalmasını eleştiren Irmak, “Çalışanlar için ekonomik bir tedbir alınmadan kaderine terk edilmesi müzisyenlik mesleğini de hiçe saymaktır” ifadelerini kullanıyor.
‘Müzisyenlik bir meslek’
Irmak, tablonun acı verici bir boyutta olduğuna dikkat çekerek, “Kültürel üretimin ve emeğin ne yazık ki bu ülkede pek karşılığı olmuyor” ifadelerini kullanıyor. Buna rağmen umudun bitmediğini söyleyerek, “Bu ülkede müziği sanatı kültürel üretimleri her zaman ayakta tutabilecek gücün olduğuna inanıyorum” diye belirtiyor. İktidarın sanatçılar için izlemesi gereken yolların toplumsal bilinçten geçtiğini söyleyen Irmak, “Müzisyenlik bir meslektir, her meslek gibi ekonomik ve sosyolojik haklara sahip olmalıdır” diyor.
‘Sermayeye hizmet ediyorlar’
İstanbul’da yaşayan Ozan Çoban’da başka bir müzisyen. Çoban, müzisyenliğin yanı sıra eczacılık mesleğini icra ediyor. İktidarın müzik emekçilerinin çözüm taleplerine yanıt vermeyeceğini söyleyen Çoban, pandeminin başından beri halk sağlığına değil büyük sermayenin çıkarlarına hizmet ettiklerini vurguluyor.
Aynı zamanda iktidarın sanat ve sanatçıya düşmanlık ederek kendini var ettiğini söyleyen Çoban tek çarenin örgütlenmek olduğunu belirtiyor ve “Emekçi olduğumuzu hatırlamak örgütlü bir hak mücadelesi vermek zorundayız” diyor.
Umut tükenecek şey değil
Binlerce müzisyenin aynı sorunların kıskacında yaşama tutunmaya çalıştığını söyleyen Çoban şöyle devam ediyor: “Öyle güçlü öyle umut dolu bir şey ki müzik. Bunu hatırlamak ve hatırlatmak zorundayız her gün dosta düşmana. Müzik aşkına örgütlenmeliyiz, müzik aşkına dayanışmalıyız, müzik aşkına yaşamalıyız. Başka nasıl direnebilir ki müzisyen?”
Çürümüşlük içinde emek
İstanbul’da yaşayan konservatuar mezunu Okan Erbaş, müzisyenlik eğitimi vererek hayatını idame ettiriyordu. Pandemiyle o da bu hakkın elinden alındığı müzisyenlerden. Pandemiden önce de müzisyenlerin anormal şartlar içerisinde düşük ücretle ve sigortasız bir şekilde çalıştığını söylen Erbaş, bu sürecin psikolojik bir tahribat yaşattığını belirtiyor.
Kültür bakanlığının 15 bin müzisyene 15 milyon tl destek söyleminin trajikomik olduğunu söyleyen Erbaş, “Bir kişiye 1000 TL destek olunca tüm sorunların çözüleceğini sanıyorlar” diyor. “Devlet yangın yerine bakıp tablosuna güzellikler çiziyor” diyen Erbaş, “Emeğimizi çürümüşlüğün içinde satıyoruz” ifadelerini kullanıyor
100 müzisyen yaşamını yitirdi
Müzisyenler zor şartlar altında ya başka işlerde yevmiye usulü çalıştı ya da enstrümanlarını satarak geçimlerini kazanmaya. Müzik-Sen ise satacak esntrümanı kalmayan 100’den fazla müzisyenin yaşamına son verdiğini açıkladı.