Bölgede, korona salgının artarak devam ettiğinin altını çizen DTK Sağlık Meclisi, ‘Salgının en çok etkilediği alanlarından biri olan yoksulluğa karşı, kendi öz gücümüzle dayanışma ağları kurmalıyız’ dedi
Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Sağlık Meclisi, bölgede artarak süren koronavirüs (Kovid-19) salgınına ilişkin yazılı açıklama yaptı. Kış mevsiminin gelmesiyle birlikte Kovid-19 virüsün grip ve nezle gibi hastalıklardan ayırt etmekte yaşanacak zorluklara dikkat çekilen açıklamada, bu durumunda salgın ile mücadelede ciddi zorluklar ile karşılanacağının altı çizildi. Türkiye’de günlük 10 binin üstünde vakanın olduğunu aktarıldığı açıklamada, Türkiye’nin salgından kaynaklı hasta sayısı sıralamasında Avrupa’da 1’inci dünyada ise 3’üncü olduğu belirtildi.
Salgının toplum için sağlık krizine dönüştüğüne vurgu yapılan açıklamada, “Pandemi ile mücadele adı altında yaşama dair tüm alanları yasaklaması ve salgını fırsata çevirmeye çalışması da var olan baskıcı rejimlere alan açmıştır. Hükümet de dünyanın izlediği bu baskı ve şiddet odaklı yönetimler üzerinden gitmeye çalışmaktadır. Hükümet ayrımcı tekçi ve baskıcı rejimini kurumsallaştırmak adına pandemiden bu yana baskıcı politikalarını büyüterek halkları yok saymaya çalışmaktadır” denildi.
‘Halkın kaynakları gasp ediliyor’
Türkiye’de hasta sayıları artmasına rağmen sermaye ve AKP-MHP iktidarının kendi çıkarları doğrultusunda salgını yönettiğinin vurgulandığı açıklamada, “Halklar ekonomik krizin kıskacında kıvranırken sermayeler halkın kaynaklarını gasp etmeye ve sermayelerini büyütmeye devam etmektedir. Gücünü sermayenin çıkarlarından alan tekçi iktidar yönetememesine rağmen iktidarda kalmak için şiddet ile insan hak ve özgürlüklerine saldırmaya devam etmektedir. Kürdistan coğrafyası ve halklarını adeta bir laboratuvar gibi gören bu zihniyet soykırımcı deneylerle Kürdistan’ı yok etmeye çalışmaktadır. Pandemiden en çok etkilenen ve yok sayılan Kürt halkı sadece pandemi ile değil AKP-MHP virüsü ile de mücadele etmek durumunda kalmıştır” ifade edildi.
‘Askeri operasyonların gölgesinde’
Devletin, bölgede sürdürdüğü soykırım politikalarına işaret edildiği açıklamada, şu değerlendirmede bulunuldu: Her türlü siyasi askeri operasyonların gölgesinde Kürdistan halkları salgını da en derin olumsuzlukları ile yaşamaktadır. Zaten yoksul ve dezavatajlı barınma ve beslenme koşulları ile yıllardır ayakta kalmaya çalışan halk, salgın ile birlikte var olan durumlarından çok daha kötü koşullarda yaşamak zorunda bırakılmıştır. İşsizlik ve yoksulluk derinleşmiş, halkın temel geçim kaynakları olan tarım ve hayvancılık, yaylaların yasaklanması ile birlikte yok olmaya başlamıştır. Tümden yaşam kaygısının hakim olduğu Kürdistan’da direnmekten ve kendini yeniden inşa etmekten başka çaresi kalmamıştır.
‘Dayanışmayla ulusal kurtuluş’
Açıklamada, şu çağrıda bulunuldu: “Salgının en çok etkilediği alanlarından biri olan yoksulluğa karşı, kendi öz gücümüzle dayanışma ağları kurmalıyız. Bizim için manevi değerleri de olan dayanışma duygusunu yeniden canlandırmaya ihtiyacımız var. Salgın ile birlikte halkımıza yönelik siyasi askeri operasyonlara karşı her alanda mücadeleyi büyüterek ulusal kurtuluşu hedef almalıyız.
‘Kolektif bir çalışma anlayışı’
Barınma, hijyen ve beslenmeye her zamankinden daha fazla önem verilmelidir. Maskesiz dışarı çıkılmamalıdır. Fiziksel mesafeye dikkat etmeli, kabalık yerlerden uzak durulmalıdır. Bizler için toplumsal değerlerimize bağlılığımızdan kaynaklı manevi anlam taşıyan taziye, düğün ve ziyaretleri ertelenmelidir. Fiziken mesafeler olsa da, toplumsal etkileşimimizi her zaman canlı tutmalıyız. İlişkilerimiz ve toplumsallığımız her zamankinden daha güçlü olmalıdır. Ev içi emeği paylaşmalı, kolektif bir çalışma anlayışı benimsenmelidir. Çocuk bakımı temizlik ve ekonomik uğraşlarımızı eş yaşam esaslı sürdürmeli, bu süreçte kadın emeğini görünür kılmalıyız.
DİYARBAKIR