9 Ekim’de KDP ile Bağdat’taki Mustafa el Kazımi hükümeti arasında Şengal’e yönelik bir anlaşma yapıldı. Anlaşma; Şengal’in idari, siyasi ve güvenlik yapılanmasını tasfiye etme içeriklidir. KDP’nin bu içerikte bir anlaşmayı ortaya çıkarabilmek için epey zamandır yoğun bir uğraş içinde olduğu bilinen bir durum.
Anlaşma temelinde tasfiyesi hedeflenen yapı ise Êzidî halkının kendi öz yönetimidir. Êzidî halkının DAİŞ’in soykırım saldırısına karşı mücadele temelinde oluşan kurumlarıdır, iradesidir
KDP; soykırıma karşı mücadele edip, soykırımı boşa çıkaran bir iradeyi kabullenip saygı göstermesi gerekirken o iradeyi tasfiye etme planları içine giriyor. Êzidî halkının iradesini kuşatıp dağıtma temelinde anlaşma ve ittifaklara yöneliyor; Êzidîlere yönelik böylesine kıyıcı, böylesine yıkıcı bir yönelimi ne tarih affeder ne de Kürt halkı. KDP en kritik dönemde, en hayati noktada Êzidîlere sırt çevirdi; Êzidîleri DAİŞ saldırısı karşısında korumasız ve savunmasız bıraktı; Şengal’in savunmasından sorumlu peşmerge güçlerini hiçbir endişe taşımadan geri çekti. Adeta DAİŞ’e; ‘ha siz ha Êzidîler! Ordalar, saldırınız beni alakadar etmez’ tavrını sergiledi ve DAİŞ önü açık bir biçimde Şengal’e karşı saldırıya geçti. DAİŞ de herhalde Şengal’in kendisine bu kolaylıkta peşkeş çekileceğini beklemiyordu.
DAİŞ Şengal’e yaptığı saldırıda binlerce kişiyi katletti, binlercesini esir aldı. Esir aldığı kadınları pazarda sattı. Yüz binlerce Êzidî DAİŞ’in katliam saldırıları sonucu binlerce yıllık topraklarını, mekanlarını terk edip mülteci duruma düştü. DAİŞ’in esir aldıklarından binlercesinin akıbeti ise daha araştırılıyor.
KDP böyle bir tablonun oluşmasındaki konumu ile yüzleşmekten kaçıyor. Kaçmakla da kalmıyor; Şengal’e yönelik yeni saldırı konseptlerinin içinde yer alıyor, hatta öncülüğünü yapıyor. Bir utanç sayfasını bu temelde kapatmaya çalışması utanca utanç katmaktan başka bir şey değil.
KDP yetkililerinin değerlendirmelerinde Şengal ana gündem! Bir an önce ele geçirilmesi gereken bir hedef olarak gösteriliyor. KDP, AKP–MHP iktidarının desteği ile yerel ve küresel bir takım güçleri yoğun bir biçimde Şengal karşıtı bir konsepte buluşturma ve ittifaklaştırma sözcülüğüne soyunmuştur.
KDP’nin Şengal karşıtı yoğunluğuna bakan AKP-MHP iktidarı ‘Bu KDP hayli umut saçıyor’ demekten kendilerini alı koymadıklarını tahmin etmek zor değil.
Çok iyi biliniyor ki Şengal başından beri AKP iktidarının öncelikli hedefleri içerisinde yer alan alanlardan birisidir. AKP iktidarı Şengal’e karşı defalarca saldırıda bulundu; Şengal’daki özyönetim iradesine karşı defalarca siyasi ve diplomatik girişimlerde bulundu. KDP ise Türk devletinin Şengal’e yönelik stratejisinin bir uzantısı olarak konumlanıp kendi çapında konsepte katkı sunma ve pratikleştirme uğraşı içinde. Bunun KDP’ye ödülü ne olacağı çok net olmasa da Êzidî halkına karşı faturasının çok ağır olacağı ortada.
Bir topluluk, bir inanç biraz nefes aldı, biraz kendisini özgürce ifade etme olanağını elde etti diye ona öfke kusmak, onu hedef tahtasına oturtmak, onun geleceğini budamaya yönelmek son derece vicdansız bir yaklaşımdır. KDP’nin Şengal’e karşı bu tarzı sergilemekte bir sakınca görmediği anlaşılıyor.
KDP’nin Şengal üzerine Kürt kamuoyuna servis ettiği argümanlardan bir tanesi şu: “Biz Şengal’i Federal Kürdistan’a dahil etmek istiyoruz, Şengal’deki yapı müsaade etmiyor!” Bu argüman üzerinden durmadan Şengal yönetimi ve PKK karşıtlığı temelinde bir algı oluşturmaya çalıştı ve bir parça da başarılı oldu. Ama 9 Ekim anlaşmasında açığa çıktı ki; KDP’nin böyle bir amacı bulunmuyor. Anlaşma metni Irak merkezi hükümetini resmiyette daha fazla egemen kılıyor. Anlaşmanın temel kurgusu Şengal’in özerk-demokratik iradesinin sonlandırılmasıdır. Anlaşma temelinde KDP bazı birlikleri Şengal’de konumlandıracaktır ancak görüntüde KDP güçleri olarak görünseler de esas olarak Türkiye’ye bağlı güçler olacaklardır. Türkiye’nin eğittiği, maaşını verdiği, komuta kademesini tayin ettiği güçler olacaklardır ve bu temelde hazırlanmışlardır da. Türkiye’nin açık veya gizli Şengal’de elde edeceği bir üsle sayısız fayda elde edeceği kuskusuz.
KDP’nin kamuoyuna servis ettiği başka bir argüman ise şöyle: “Şengal’de altyapı geliştirmek istiyoruz, ekonomik katkı sunmak istiyoruz!” Bunları yapmak istedi de Şengal yönetimi mi engelledi! Böyle bir durum yok. Kaldı ki, birçok ülke ve uluslararası yardım kuruluşları dünyanın birçok alanında savaştan veya başka nedenlerden zarar gören, mağdur duruma düşmüş insanlara, toplumlara sayısız yardımlar yapıyorlar; peki yardım yapma şartını o alandaki yönetim değişikliğine mi bağlıyorlar? Birçoğu mağduriyete sebep olan yönetimlere dahi bu şartı koşmuyorlar.
KDP ise DAİŞ mağduru olmuş Şengal halkına yönelik bu şartı öne çıkarıyor. Bu da KDP standardı oluyor; KDP’nin yüksek ahlaki standardı! Güney halkının, Hewler halkının ekonomik sorunlarına çözüm üretmeyen bir KDP, Şengal halkının sorunlarını mı çözecek! Denetimindeki halka kesenin ağzını açmayan bir KDP, Şengal halkına mı keseyi açacak! KDP Şengal için, Êzidî halkı için gelen yardımları bloke etmemesi son derece yararlı ve saygın yaklaşım sergilemiş olacaktır.
Êzidîler tarihte birçok katliama ve soykırım uygulamalarına maruz kaldılar. Kendi tarihi tespitlerine göre; 74. Ferman’a, yani 74. katliam ve soykırım uygulamasına maruz kalmışlar en son. Ancak artık umuda yönelik, barışa yönelik, özgür yaşam ve özgür ibadete yönelik çıralarını yaktılar ve bir parça nefes aldılar. Şimdi bir kez daha çıralarını söndürmek, nefeslerini kesmek isteyenler var! İşin acı tarafı; bir Kürt gücünün buna soyunmasıdır. Êzidîler üzerinde oynanan kanlı ve kirli ancak kamuoyunun güçlü tepkisiyle boşa çıkarılabilinir. Yeni bir Fermanın kokusu geliyor.