Bu aşı haberleri hakikaten pazar yeri çığırtkanlığına dönüştü; serbest piyasa buymuş demek! Şirketlerin ‘halkla ilişkiler’ departmanları bugünlerde arı gibi çalışıyor ve her açıklamada borsalar yerinden oynuyor. Fiyatlar da netleşiyor bu arada. En son, BioNTech’in aşısının fiyatı açıklandı: Kelle başı 15.5 euro! Etki garantisi yüzde 95! AB ile anlaşmayı yapmışlar bile; 300 milyon doz, karşılık 4.65 milyar euro! Bizim hemşeriler malı götürüyor; helal olsun Türk çocuklarına!
Geliştirmekte olduğu aşının yüzde 94.5 oranında etkili olduğunu açıklayan Amerikan ilaç firması Moderna da, hükümetlerden doz başına ne kadar para alacağını da belirlemiş. Fiyat 25 ila 37 dolar arasında. Pazarlığa tabii sanırım, fiş ya da fatura istemezsen, çaktırmadan 25 dolara veriyorlardır belki ama şu etki meselesindeki yüzde 0.5’lik fark mide bulandırıyor; yüzde 95 olaymış iyiymiş. Neden derseniz, o yüzde 0.5 gelir beni bulur bir bedevi olarak.
Neyse efendim, siz fakirlere bilgi vermeye devam edeyim ben; CureVac aşısı var bir de, AB ile anlaşmış, fiyat fena değil: 10 euro. Fransız Sanofi ise 10 euronun altında olacak garantisini vermiş şimdiden. Bu arada, Oxford ve AstraZeneca’nın birlikte geliştirdiği koronavirüs aşısı için de 4 ya da 5 dolar gibi rakamlardan söz ediliyor ama etki oranı yüzde 70 dediler, canım sıkıldı biraz. Çin’de işler biraz karışık, orayı çözemedim tam, Ağustos ayında 140 dolar demişlerdi ama yok artık, indirmişlerdir herhalde biraz. Son olarak, Ruslardan şu ana kadar resmi bir rakam gelmedi ama Amerikalılardan ucuz yapacaz demişler; ne de olsa ezeli rekabet!
Bu arada, 1990’larda ‘lüzumsuz’ bularak bütün aşı çalışmalarını durdurmuş olan Türkiye ne yapıyor? Öyle boş boş izliyor muyuz bütün bunları? Tabii ki değil. Daha dün ‘dünya liderimiz’ yerli ve milli aşımızın bütün insanlığa hizmet edeceğini açıkladı. Gerçi o, ta 2011’de ‘Yerli yolcu uçağımız göklerde’ demişti ama neyse; sonuçta başlarında Mustafa Varank, habire çalışıyor çocuklar. Sevimli adam Varank, insan fotoğrafına on saniye sürekli bakınca eliyle cüzdanını yokluyor yerinde mi diye. En son rahmetli Unakıtan böyle bir duygu yaratmıştı bende, toprağı bol olsun.
Çalışıyorlar çalışmasına ama yine de birkaç gün gecikir diye düşünüp tedbir olsun diye Çin aşısına sipariş verilmiş durumda. Neden Çin derseniz, onu bilmiyoruz. Çin malları konusunda hepimizin bir deneyimi var tabii, misal ben geçen gün markette sarımsak gördüm Çin malı. E, onu yapan bunu da yapar herhalde.
Peki, bedava mı olacak aşı?
Sağlık Bakanı’nın bu soruya cevabı çok güzel: İlk 5 milyon Çin aşısı risk grubundakilere yapılacak. Anladık, tamam. Grip aşısından bildiğimiz gibi, e-nabız’a gireceksiniz ve önünüze şu yazı çıkacak: “Covid-19 aşısı için öncelikli yüksek risk grubunda değilsiniz. Durumunuz ileride yeniden değerlendirilecektir.” Mekanizma basit; bu yazıyla her karşılaşan kişi, “yahu bana yapmıyorlar ama demek başkalarına yapılıyor, vardır bir bildikleri” diyor ve ertesi gün yine girip bakıyor, yine aynı yazı… Kronik Koah hastası ve tipik bir enayi olan ben grip aşısında öyle yapıyorum mesela; sizi bilmem.
Üzülmenize gerek yok ama. Çünkü aynı saatlerde, (önceki hafta Los Angeles’ten ‘tika-para’ 14.5 milyon dolara villa almış olan) Ali Koç da sizin gibi e-nabız’a girip aşı sırasını bekleyecek, sevgili Güler Sabancı hanımefendi de… Cengizler, Kalyoncular, Özdemirler de sabahları bakacaklar e-nabız’a, “ah yine bizim aşı çıkmamış ya” deyip günlük hayatlarına sakin sakin devam edecekler. Cengiz’den şüpheliyim bir tek, o biraz kurnaz sanki. Haydarpaşa Numune’nin hastabakıcıları arasından Rizeli bir hemşeri filan bulabilir belki, yapar öyle şeyler o! Ha, bu arada, Çin aşısının dışında BioNTech ya da değişik yerlerden de aşı satın alınırsa, kime hangi aşı yapılacak sorunu ise muhtemelen penaltı atışları ya da bilek güreşi yoluyla çözülecek. Mesela üç kuruş fazla olsun kardeşim bana şundan yap deme hakkına teorik olarak sahip miyiz, bilmiyoruz. Kürtlerin mümkünse kırmızı olsun deme hakkı var mı? O da meçhul! Hatta Kürtlerin aşı hakkı var mı, tamamen şüpheli! (Pardon, son dakika haberi geldi şimdi; Çin aşısı devletten, BioNTech eczaneden olucakmış, öyle buyurmuşlar!)
Neyse işte, özetle durumumuz budur sevgili Romalılar!
An itibarıyla, beklemedeyiz. Ihlamur, adaçayı, kele paça çorba…
*
O zaman, bekleme odası için kapitalizm konulu küçük bir öykü…
Öldürme oranı en yüksek salgınlardan biri olan Ebola, aslında 1970’lerden beri Afrika’yı kasıp kavurmaya başlamıştı. Virüsün keşfinden sonra kullanılabilecek bir aşı, herhangi bir maddi gelir sağlamadığı için yıllarca bir kenara atıldı, üretilmedi. Aşı, 2010-2011 yılına hazır edilebilirdi ama edilmedi. Bu nedenle de 11 binden fazla insan öldü. Ancak çok sonraları, hükümet fonları açılınca aşı kullanılabilir hale geldi ve nihayet Dünya Sağlık Örgütü bu yılın temmuz ayında Ebola’nın tamamen bittiğini açıkladı.
Öykü bu kadar!
*
Kimdi o, tarihin sonu geldi, sınıflar filan bitti diyen?
Konum atayım, bir görsün beni. Bi’şey deniycem!